
Bercan TUTAR – 24 Şubat 2025
Ukrayna savaşının küresel sistemdeki domino etkisi artarak sürecek…
24 Şubat 2022’cde başlayan Ukrayna Savaşı dördüncü yılına girdi. Rusya’nın ‘özel askeri harekât’ olarak adlandırdığı savaş sadece Avrupa’nın değil küresel sistemin ekonomik ve siyasi güç haritalarını da kökünden değiştirdi. Dünyadaki dengeleri temellerinden sarstı. Daha da sarsacak. Kimi rakamlara göre her iki taraftan 700 bin ila 2 milyon arasında kişi hayatını kaybetti. Milyonlarca Ukraynalı ülkesinden ayrılarak mülteci oldu. Avrupa’nın askeri, ekonomik ve güvenlik mimarisi köklü dönüşümlere maruz kaldı. Özellikle Rusya’ya karşı devreye sokulan siyasi, askeri, ekonomik, sosyal ve kültürel ambargolar sadece Avrupa’nın değil ABD’nin de stratejik projeksiyonlarında sarsıntılara yol açtı.
Rus enerjisine yönelik kısıtlamalar Avrupa’daki hayat pahalılığını tetiklerken ekonomik büyüme ve sanayi sektörü geriledi. Ekonomik ve sosyal çöküş siyasetteki merkez sol ve sağ partilerin meşruiyetini baltaladı. Hem ABD’de hem Avrupa’da halklar bu gereksiz savaşı finanse etmek için harcanan milyar dolarlara tepkilerini Rusya ile uzlaşı isteyen aşırı sağ partilere yönelerek dile getirdi.
Siyasetteki bu deprem Donald Trump’ın ikinci kez seçilmesiyle zirveye ulaştı. Benzer bir değişim sürecinden Avrupa’nın da geçmesi bekleniyor. Bir bakıma NATO ve Avrupa ülkelerini yanına alan ABD’nin Ukrayna üzerinden Rusya’yı kuşatma projesi bir bumerang gibi dönerek kendisini ve müttefiklerini vurdu/vuruyor.
Renkli devrimler, darbeler, ambargolar ve vekâlet savaşları ile rehin alıp dizayn etmeye çalıştıkları Rusya’ya diş geçiremeyen Batı dünyası şimdi bu giriştiği pahalı fantezinin ağır faturasıyla karşı karşıya. Kim ne derse desin Rusya’nın Ukrayna’da gösterdiği performans ve ABD ile güdümündeki 57 ülkenin oluşturduğu koalisyona karşı elde ettiği zafer hem dolaylı hem de doğrudan küresel siyaseti yeniden dizayn edecek dinamikleri ve domino taşlarını harekete geçirdi.
Zaten Donald Trump’ın izlediği revizyonist strateji aslında bu değişimin en somut kanıtı. Bu değişimin en trajik adresi ise Atlantik’in diğer yakası, yani Avrupa.
Batı, Dünyadan İzole Edildi
Rusya’yı izole etmeye çalışan Batı’nın kendisi dünyadan izole edildi. Küresel Güney kararlı bir şekilde Rusya’nın etrafında toplandı. OPEC’te Rusya’nın Suudi Arabistan ile oluşturduğu petrol arzı ittifakı Batı’nın enerji stratejilerini baltaladı. BRIC, Batı’nın ekonomik ve siyasi tahakkümünden kurtulmak isteyen ülkelerin can simidine dönüştü. Bir cazibe merkezi haline geldi. Rusya’nın Afrika, Latin Amerika, Hint-Pasifik ve Ortadoğu’daki nüfuzu daha da genişledi.
ABD başta Türkiye olmak üzere Çin, Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika gibi stratejik ağırlığı olan bölgesel ve küresel aktörleri Ukrayna savaşında Rusya karşıtı cephede yanına çekemedi.
Sonuç, ABD ve Avrupalı müttefikleri için ağır bir hezimet oldu. Şimdi ABD bu kaybı telafi edecek yeni bir strateji izliyor. Faturayı da başta Ukrayna olmak üzere Avrupa’ya kesiyor. Çünkü yeni çok kutuplu dünyada var olmasının yolu Atlantik sistemine dayalı küresel statükodan yüz çevirmek.
Bu nedenle yeni bir küresel konsensüs oluşuyor. Ve bu konsensüste Avrupa yok. Avrupa’yı ve Ukrayna’yı kaderine terk eden Trump önceliğini ülkesinin bekasını kurtarmaya veriyor. Haliyle bütün uluslararası normları, hukuku ve anlaşmaları yok sayıyor.
Zira kayıplarının telafisini istiyor. Kendi kurduğu oyunun altında kaldı. Ancak bunu kabullenemiyor. Suçu müttefiklerinde görüyor. Oyuna geldiğine inanıyor. Ve bunu çok kaba şekilde yapıyor. Kanada’yı istiyor. Panama Kanalı’na ve Grönland’a el koyacağını ilan ediyor. Tarifeleri yükseltiyor. Güvenlik şemsiyesi altındaki Avrupa’dan harcamalarının karşılanmasını talep ediyor. Hatta Gazze’yi istemesinin altında bile bu kazanç rasyonalitesi var. Siyonist İsrail’e yapılan yardımları doğrudan talep edemediği için bunun yerine İsrail’in göz koyduğu Gazze’ye kendisi el koymak istiyor. Yardım tazminatı olarak.
Paragöz Trump
Trump’ın bu paragöz zihniyetinin en somutlaştığı yer ise Ukrayna. Öyle ki Washington’da önceki gün düzenlenen Muhafazakâr Siyasi Eylem Konferansı (CPAC) 2025 adlı etkinlikte, Cumhuriyetçi seçmene son bir aylık dönemde yaptığı faaliyetleri aktaran Trump, Ukrayna’daki stratejisini şu sözlerle yeniden dile getirdi… “Başkan Putin ile konuştum ve bence bu işin bitmesi gerekiyor, bitmeli. Ukrayna ile bir anlaşmaya oldukça yakınız. Şimdiye kadar yaşananlar korkunç bir durum…” Ve Ardından Kiev yönetiminden ABD’nin şu isteklerde bulunduğunu açıkladı… “Kiev yönetiminden kıymetli mineralleri ve petrol istiyoruz, bulabildiğimiz her şeyi…”
Emperyal zihniyeti bundan daha net ortaya koyan başka bir irade beyanı var mı? Elbette yok!
Trump’ın güce dayalı diplomasisi kuşku yok ki küresel statükonun dayandığı bütün norm ve değerleri de yok ediyor. Demokrasi, özgürlük, hukukun üstünlüğü, ulus devletlerin egemenliği ilkesi, neo-liberalizm ve kapitalizmin serbest ticaret anlayışını yıkan Trump ülkesinin ekonomik çıkarlarından başka bir normu tanımıyor.
Ve geldiğimiz aşamada Fransız Le Point dergisinin de işaret ettiği gibi ABD, yenidünya düzenini Rusya, Çin ve Türkiye gibi ülkelerle inşa etmek istiyor. Diğer aktörlere fazla önem vermiyor. Saygı duymuyor.
BU da ABD’nin koruması altındaki Avrupa’da alarm zillerinin çalmasına yol açıyor. Eski dünyanın yıkılması herkesi paniğe sevk etmiş durumda.
Çünkü bu iş ABD’ye verilen paralarla, rüşvet ve tazminatlarla sınırlı kalmayacak. Haritalar ve sınırlar da rejimler ve zihniyetler de değişecek. Fakat bu kez hedef ülkeler Batı dışı dünya değil bizzat Batı’nın kendisi olacak. Trump’ın yardımcısı JD Vance’ın Münih Güvenlik Konferansı’nda dile getirdiği gibi Avrupa yeniden dizayn edilecek. ABD’nin istediği norm ve anlayışa göre Avrupa yeniden inşa edilecek. Siyasetten ekonomiye teknolojiden sosyo-kültürel değerlere kadar her şey sil baştan yeniden yapılandırılacak.
Ukrayna’ya Tampon Görevi
Ukrayna’ya gelince… Ukrayna bir bakıma Avrupa için rol model olacak. ABD’nin taleplerine direnen her ülke, Ukrayna’nın akıbetiyle korkutulacak. Dolayısıyla Macaristan Başbakanı Victor Orban’ın vurguladığı üzere Moskova ile yaşanan çatışmalar sona erdiğinde Ukrayna, ABD öncülüğündeki askeri blok ile Rusya arasında bir “tampon” işlevi görecek.
24 Şubat’ta Kiev’e gidip gövde gösterisi yapan Avrupalı liderlerin bu yaklaşan akıbeti değiştirme irade ve imkânları ise yok.
Rusya’nın daha Ukrayna krizinin ilk aşamalarında 2013’lerde yaptığı teklifi Avrupa kabul etmeliydi. Putin, kıta Avrupa’sına barış elini uzatmış ve ABD’ye karşı işbirliği teklifinde bulunmuştu. En azından Avrupa ülkelerinin ABD’den özerk bir strateji izlemelerini önermişti. Ancak Avrupa bu teklifi reddederek kraldan daha kralcı oldu. ABD’yi de sollayacak bir Rusya karşıtı stratejinin kurşun askeri oldu.
Gelinen noktada fillerin kapışmasında ezilen çimenlerden farksız bir konuma düştüler. Şimdi Rusya ile aynı masaya oturacak ne yüzleri ne de ağırlıkları var. Tamamen ıskartaya çıkarılmış haldeler. Zira ABD ile birlikte Rusya’yı felç etme seferine çıkan Avrupa’nın cephaneliği çabuk bitti.
Eski balayı çağı kapanıyor. Konforu bozulan Avrupa artık Rusya yerine ABD ile uğraşacak. Ya ekonomik ya da siyasi bedel ödeyecekler. Kurtulma şansları yok. Bu da Atlantik sisteminin tarihe karışması demek.
Hâsılı kelam, Rusya’nın ABD ve müttefiklerine karşı Ukrayna’da verdiği mücadele küresel sistemi değişime zorlayan en önemli faktör olarak daha şimdiden tarihe geçmiş durumda. Amerikan AP ajansına konuşan uzmanlar bile benzer yaklaşımları savunuyor. Haliyle tarihçiler günümüze bakınca Ukrayna savaşını “dünyayı alt üst eden üç yıl” diye niteleyecek. Çünkü Ukrayna savaşının küresel sistemdeki domino etkisi bundan sonra daha da şiddetlenerek devam edecek.