ferhat ünlü 800-563 son

Ferhat ÜNLÜ – 19 Mart 2025

 

Dünyada ve Türkiye’de benim diyen ‘gündem kurdu’nun hızına yetişemeyeceği baş döndürücü gelişmeler yaşanıyor. Bu yazıda World of Türkiye okurları için devletin ve milletin konuya ilişkin plan ve yaklaşımlarını masaya yatırmaya çalışacağız ve buradan yola çıkarak önümüzdeki sürecin bir öngörüsüne girişeceğiz. Önce kendi ülkemiz namına bir milatlandırma yaparak işe koyulalım:

Türkiye; bu baş döndürücü sürece 15 Temmuz Darbe Girişimi ya da onun öncesindeki Haziran 2013 Gezi Eylemleri ile değil, 7 Şubat 2012 MİT’e yönelik kumpas ile de değil; 2007 Ergenekon soruşturmaları süreciyle girmiştir. Buradan bakarsak Türkiye’nin; 18 yıldır çalkantılarla dolu bir hukuki, siyasal ve istihbari dönüşümün içinden geçmiş bir ülke olduğunu söyleyebiliriz.

Bu; dünyanın, Üçüncü Savaş senaryolarını konuştuğu, pek çok ülkenin savaşa ciddi ciddi hazırlandığı bir döneme geldiğimiz için bize 21. Yüzyıl’ın başlarından tevarüs eden bir psikolojik direnç sağlıyor, eyvallah. Ama öte yandan ülkenin toplumsal, ekonomik ve psikolojik eşiklerinin yıllar yılı üst üste test edilmesinden kaynaklanan bağışıklık sistemi yıpranmaları da var.

ABD Başkanı Donald Trump’ın “Üçüncü Dünya Savaşı’nı engelleyeceğim” diyerek seçilmesinden sonra 20 Ocak’ta koltuğa oturmasının üzerinden iki ay geçti. Savaş ihtimali azalmış değil, bilakis artmış durumda.

ABD-Rusya, 1945’te Roosevelt ve Stalin’in yaptığı gibi Yalta’dakini andıran bir masa kurdu; Avrupa’yı ve hatta meselenin birinci derece muhatabı Ukrayna’yı saf dışı bırakmaya çalışarak Ukrayna’yı ve onun kaynaklarını bölüşmenin yollarını arıyor. Türkiye ise Ukrayna’nın toprak bütünlüğünden yana geleneksel stratejisiyle devam ediyor; ama aynı zamanda orada ortaya çıkacak tüm fiili durumlarda uluslararası taleple bölgede güvenliğin garantörü olabilecek konumda.

 

GÜNEYİMİZDE VE KUZEYİMİZDE HENÜZ İSTİKRAR SAĞLANMADI

Kuzeyde Ukrayna’da durum böyle. Güneyimizde, Suriye’de 13 yıldır devam eden iç savaş sona erdi; ne var ki halen yeni bir siyasal düzen ihdas edilebilmiş, seçimle demokrasiye geçilebilmiş değil. Bunun en az dört yıl süreceği de ortada. Tabii Ukrayna’dakinden çok daha güçlü biçimde Suriye’de toprak bütünlüğünü; üniter yapıyı savunuyoruz. Çünkü malum, bir PYD sorunumuz var.

PYD/YPG meselesinin çözümünü de kapsayan, ama esas olarak ülkemizin mazisinde 41’i silahlı olmak üzere 47 yıllık vadeyi doldurmuş terör sorunundan kurtulmak için başlatılan ‘terörsüz Türkiye projesi’ de şimdilik sorunsuz yürüyor. Ne var ki süreç; örgüt kongresinin toplanması, silah bırakma kararının alınması ve uygulanmasına kadar hassas. Ve fazla uzatmaya da gelmez.

Bütün bunlar olurken; bugün, 19 Mart’ta iç siyasetin son yıllardaki en önemli gelişmelerinden biri yaşandı. Bir süredir Girne Üniversitesi’nden İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’ne yatay geçişte usulsüzlük yaptığı gerekçesiyle idari soruşturma konusu olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diploması iptal edildi. Daha önemlisi, İmamoğlu; aralarında pek çok belediye yöneticisinin bulunduğu kişilerle birlikte para sayma görüntüleri ve kent uzlaşısı soruşturmaları kapsamında göz altına alındı. Gözaltı listesinde 106 kişi var, an itibarıyla gözaltı sayısı 84.

İlginizi çekebilir!  Sezar'ın hakkı Putin'e!

Murat Ongun, Tuncay Yılmaz, Fatih Keleş, Ertan Yıldız, Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan, İBB Genel Sekter Yardımcısı Mahir Polat, Reform Enstitüsü Başkanı Mehmet Ali Çalışkan, şarkıcı Ercan Saatçi bu isimlerden birkaçı. Gelişmeler üzerine CHP Genel Başkanı Özgür Özel İstanbul’a geldi.

Tayvan’da olan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Uzak Doğu’dan dönmeye çalışıyor.

 

KISA, ORTA, UZUN VADELİ EKONOMİK ETKİLER

İmdi… Bu noktada önce hukuki sürecin nasıl işleyeceğine bakacağız, ardından olayın kısa ve orta vadeli siyasi, ekonomik sonuçlarını öngörmeye çalışacağız.

Sonda söyleyeceğimi en başta söyleyerek işe girişeyim. Tutuklamanın ülkeye ekonomik ve siyasi açıdan yeni yükler getireceği kanısındayım. Hukuki boyut ayrı. Hukuki sonuçları öngörebilmek için fezlekeyi bilmek ve iddianamenin çıkmasına beklemek gerekiyor. Ancak siyasi ve ekonomik sonuçlar, kısa, orta ve uzun vadeli olarak öngörülebilir. Şu anda toplam 106 gözaltı kararı var, alınan toplam 84 kişi dedik. Dolayısıyla 22 kişi aranıyor, bu isimlere yeni isimler eklenebilir. Gözaltı süresi dört gün. Dolayısıyla İmamoğlu ve ekibinin dört günü emniyette geçirmesi bekleniyor.

Ardından adliyeye sevk süreci işleyecek ve İmamoğlu ile ekibindeki kişilerin tutuklu mu tutuksuz mu yargılanacağı sorusunun cevabını öğreneceğimiz bir mahkeme kararı göreceğiz. Suçlamalara bakılırsa tutuklama şaşırtıcı bir gelişme olmaz.

Soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan yapılan açıklamada, “Belediye iştiraklerde usulsüz ihale ve rüşvet tespit edildi” denildi. Yani kent uzlaşısı bağlamında terör bazlı soruşturmanın haricinde yolsuzluk iddiasıyla açılmış soruşturma da var. Dolayısıyla tek değil, iki iddianame çıkması mukadder. İddianame çıkana kadar İmamoğlu’nun tutuklu mu tutuksuz mu yargılanacağı olayın muhtemel ekonomik etkilerini ölçmede şaşmaz bir parametre.

Daha önce ekranlarda da söyledim; İmamoğlu’nun tarzı siyasetinden hoşlanmayan ve ona oy vermeyecek bir Türkiye Cumhuriyet vatandaşıyım. İktidar ve yargı tarafından onun bu derece gündemde tutulmasını ülkenin gerçek gündemlerini perdelediği için sakıncalı, hatta tehlikeli buluyorum.

Dünyanın ve Türkiye’nin zorlu bir tünelin içinden geçtiği süreçte böyle ek mesai, yorgunluk ve bıkkınlık veren gündemlerden daha esaslı başlıklarla ilgilenmeliyiz.

 

İMAMOĞLU’NU KİM HAZIRLIYOR?

Olayın kısa vadeli ekonomik etkilerinin ne olacağı bu sabah itibarıyla görüldü.

Borsa İstanbul’un 100 endeksi güne yüzde 6,87 düşüşle 10.060 puandan başladı. Dolar 41’i test etti, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın devreye girmesiyle şimdilik 38 seviyelerinde, Euro ise 44’ü zorladı, gün ortalarında 42’lere geriledi.

Her halükârda Erdoğan karşıtı olan birinin seçimlerde onun karşısına kim çıkarsa çıksın destekleyeceği belli. Ancak muhalif kesimde de İmamoğlu’na mesafeli yaklaşanların bu olaydan sonra ona yöneleceğini görmek için kâhin olmaya gerek yok.

Olan bitenler insana ister istemez şu komplocu soruyu sorduruyor: Türkiye Cumhuriyeti devletinin, İmamoğlu’nu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sonrasında Cumhurbaşkanı yapma gibi bir planı mı var. Ben böyle bir planın olduğunu hiç sanmıyorum. Peki, hal böyleyken neden sürekli siyaseten onu gündemde tutuyor?

İlginizi çekebilir!  Dijital Atom Bombası Savaşları Kapıda - Ferhat Ünlü

Öte yandan ABD’nin Biden döneminde ve Avrupa’nın uzun bir süredir Erdoğan’a alternatif bir plan peşinde olduğu biliniyor. Bunun da pek çok sebebi var; ama siyaset bilimi açısından en basit, net, berrak açıklaması şu: İktidara yeni yönelmiş bir güç, iktidarda güçlenmiş bir siyasal yapıya karşı dışarıdan her zaman desteklenir. Çünkü onunla çalışmak daha kolaydır. Vaktiyle ABD ve Avrupa Birliği de Erdoğan’ın yükselişini kabullenmek zorunda kalmışlardır.

 

İBB BAŞKANI’NIN SİYASİ BAŞARISI YOK

Altı yıldır gündemde olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ise herhangi bir siyasi başarı hikâyesi, yükselişi yok. Tek başarısı seçimleri alması, onun da halka yarayan bir tarafı yok.

2019’da kıl payı farkla kazandı, AK Parti sonuçları kabul etmeyince bu kez daha büyük farkla geldi. Geldiğinden beri de ‘Cumhurbaşkanlığı’na yatay geçiş yapabilmek için tüm enerjisini harcamak dışında bir şey yapmıyor. İstanbul’un hali perişan. Ancak kentin sorunlarıyla ilgilenmiyor. Siyasi ikbal peşinde. Fakat yine de aday olduğunu açıkladığı bir dönemde -diploma iptali bir yana- gözaltı ve soruşturmalara muhatap olması siyasal açıdan yanlış. Ve bunun siyasi sonuçları da olur.

Hukuk, bir siyasetçiyle ilgili kararlarının siyasi sonuçlarını hesaplamak zorunda değildir. Ancak siyasetçi hesaplamak zorundadır. Dolayısıyla bütün bu süreçlerin ekonomik ve siyasal etkilerini hukukun özgürlüğü diyerek tevil etmek de mümkün değil.

İşin hukuki çerçevesinin nasıl oluşacağı ise elbette soruşturmanın nereden baksanız bir yıla yakın mazisi olduğu düşünüldüğünde polis fezlekesi ve giderek iddianamenin oluşum süreçlerinde netleşecek. Yargılamanın tutuklu mu tutuksuz mu olacağı da kısa vadede netleşecektir. İmamoğlu, diploma kararının yanı sıra yargılandığı da göz önüne alınırsa bir sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giremeyeceği için tutuksuz yargılanabilir. Ancak suçlamaların ağırlığı, en azından ilk aşamalarda tutuklu yargılama sürecinin işleyeceğine işaret ediyor.

Terörsüz Türkiye projesi yürürlükteyken ve en az onun kadar önemlisi enflasyonla mücadelede son bir yıl dokuz ayda belirli bir yol alınmışken İmamoğlu olayı ister istemez bir ekonomik türbülansa yol açacak. Merkez Bankası, bu tür durumlar için döviz ve altın stokluyordu epey zamandır. Onları kullanarak şimdilik piyasayı kontrol altında tutuyor.

Sonuç olarak vatandaş -onu destekleyenler hariç- bir noktadan sonra İmamoğlu’nun durumuna değil, kendi kesesine odaklanır. Eğer ekonomik göstergeler yeniden kötüleşmeye başlar, raflarda krizin başlarındaki gibi yine sık sık etiketler değişirse iktidar en büyük rakibi olan ekonomik krizi canlandırır. Önümüzdeki bir aylık sürecin önemli olduğunu ve hukuki, siyasal, ekonomik sonuçları daha net görebilmek için bu bir ayın iyi takip edilmesi gerektiğini ekleyerek yazıyı noktalayayım.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.