
Doç. Dr. Kemal OLÇAR – 14 Nisan 2025
Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in Ocak 2017-Kasım 2021 tarihleri arasında diplomasi üzerine yaptığı konuşmaların ikincisi 2022 tarihinde CCTP (Central Compilation and Translation Press) tarafından yayınlanmıştır. Çoğu çevrimiçi şekilde başkent Pekin olmak üzere toplam 19 yerde geçen 70 konuşmadan çıkarılacak en önemli sonuç Çin Liderinin dünyanın içinde bulunduğu durumun zıtlıklarla dolu olduğuna dair vurgusudur. Diğer taraftan özel önem verdiği husus tüm dünyada terörizmin, gelir adaletsizliğinin, mülteci krizinin ve işsizliğin dünyanın geleceğini belirsiz bir ortama sürüklemesi olduğudur.
Bu sorunların ekonomik küreselleşmeden ziyade milyonları bulan düzensiz göç dalgalarından, savaş, çatışma ve bölgesel türbülanstan kaynaklandığını ve çözüm için mutlaka barışın inşası, küresel uzlaşma ve istikrarın sağlanmasından geçtiğini ifade etmiştir. Jinping’e göre başka bir sorun da finansal düzenlemelerin eşitsizlik ve yüksek kar edinim hedefi üzerine kurgulanmış olmasıdır. Çinli lider neredeyse tüm konuşmalarında ekonomik küreselleşmenin çağın gereği olduğu, teknolojik gelişmelerin, sosyal üretkenliğin ve bilimsel gelişmelerin doğal sonucu şeklinde düşünülmesi gerektiği ifade edilmiştir.
Küresel Ekonomik Gerçeklik ve Çin’in Perspektifi
Çin Halk Cumhuriyeti küresel ekonomik çevreyi bir okyanusa benzetmektedir. Sermaye, teknoloji, ürünler, endüstri ve insan akışları kaçınılmaz şekilde hızlanmış, genişlemiş ve hiçbir ülkenin “kapalı göl ve denizlerde” iktisadi hayatına devam edemeyeceği görüşü hâkim kılınmıştır. Ancak bu arada küresel güney ve kuzey arasındaki gelir uçurumu da artarak devam etmektedir. Bunun temelde üç nedeni bulunmaktadır. Birinci neden küresel ekonominin son yıllarda düşüşe geçmesi, yapısal bozukluklar ve kısa vadeli politikaların yeterince etkili olamaması, yapay zekanın ve 3D yazıcıların ortaya çıkması ve buna mukabil yeni bir ekonomik düzenin bulunamaması olarak görülmektedir.
İkincisi yeni düzene uyum sağlayamayan etkisiz ekonomi yönetimleri, gelişmekte olan ülkelerin küresel ekonomi hacmi içindeki yerinin %80’lere ulaşması, yeni sanayi ve tedarik zincirlerinin ortaya çıkması, yeni yatırım ve ticaret kurallarının eski düzenle olan çelişkileri, finansal düzenin reel ekonomi politikalarıyla uyumlu olamamasıdır. Son neden ise adil olmayan yeni sistemin maalesef bireylerin refah beklentilerini karşılamaması, sermaye ve emek arasındaki kar/gelir uçurumunun artması, derin eşitsizlikler şeklindedir.
Örneğin dünyanın en zengin %1 nüfusun dünyanın toplam Gayri Safi Hasılasının %99’unu kontrol etmesi, 700 milyon insanın hala açlık sınırının altında bir yaşam sürmesi, birçok insan için hala barınma, beslenme, sağlık, eğitim, güvenli istihdam ve refahın bir hayalden ibaret olmasıdır. Sonunda gezegende toplumsal kıyametin kopma ihtimali bugünkü dünya düzeninde öngörülenden daha fazla artmıştır. Dolayısıyla Henry Dunant’ın deyimiyle gerçek düşman komşu ülkelerden ziyade “açlık, yoksulluk, dogmatik düşünceler ve kalıp yargılardır”.
Jinping’in Çözüm Önerileri: Yenilikçilik ve Adil Ekonomi
Tanımlanan bu sorunlara karşılık Xi Jinping tarafından önerilen en önemli çözüm yöntemi; önce sorunun doğru tanımlanabilmesi ve dinamik ve yenilikçi iktisadi modellerin geliştirilmesi olmalıdır. ÇHC liderine göre kalkınma için mutlaka yenilikçi yöntemlerin önündeki geleneksel engellerin kaldırılması gerekmektedir. Yani Bretton Woods ile başlayan ve neoliberal akımla devam eden sistemin ve dolarizasyonun yarattığı tekelci finans düzeninin ortadan kalkması elzem gözükmektedir.
Bunun için çağa uygun iktisadi felsefelerin geliştirilmesi ve mali teşvik veya parasal genişlemelerin önünün açılması gerekmektedir. Tüm bunları yaparken elbette ki iklim sorunlarının dikkate alınması, dijital ekonominin iyi planlanması ve yaşlanan nüfus etkilerinin hesaplanması sürdürülebilir kalkınmaya önemli katkılar sağlayacaktır. Ayrıca birbirine iyi entegre ve koordine olmuş küresel sistem ve ülkeler arası karşılıklı fayda sağlayan ekonomik ilişkiler kurulmalı, açık ve şeffaf üretim, dağıtım ve tüketim mekanizmaları geliştirilmelidir. Jinping bu olguya destek açısından türbülansa giren ülkeler için diğer devletlere güvenli limanlar teşkil etme sorumluluğu getirilmesi gerektiğini iddia etmektedir. Dolayısıyla ülkeler birbirlerine Joseph S. Nye ve Robert O. Keohane’nin ortaya koyduğu “karmaşık karşılıklı bağımlılık” ilkesine uygun iyi niyet gösterisi fırsatları tanımalıdırlar.
Çinli otoritelere göre serbest ticaret ve yatırımın önü asla kesilmemelidir. Görüldüğü gibi liberal iktisadi kalkınma modelinin kalesi olan ABD’nin son gümrük uygulamalarına bakıldığında ilginç bir ikilem ortaya çıkmaktadır. İçeride sosyalist bir model uygulayan Çin dışa karşı serbest piyasa ekonomisinin kurallarıyla hareket etmektedir. Bu yeni yöntem için “sosyalist serbest piyasa ekonomisi” adı verilmektedir. Oysa ABD aldığı kararlarla serbest iktisadi modelin aksine daha kapalı bir ekonomik modele doğru gitmektedir. Çin’e göre özellikle 2010 IMF kota reformları, Paris Anlaşması hükümleri, BM 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ısrarla sürdürülmeli ve çok taraflılık desteklenmelidir. Böylece yoksulluk, işsizlik, gelir dağılımındaki eşitsizlikler, sosyal adaletsizlik gibi sorunlara gerçek anlamda çözüm yöntemleri geliştirilebilecektir.
Çin’in Yükselişi: Reformlar, Disiplin ve Stratejik Yatırımlar
Çin dünyanın ikinci ekonomisi olmanın başarısını; 46 yıllık toplam 1200’den fazla reformun istikrarlı ve kararlı bir şekilde uygulanmasına, Çin Komünist Parti’nin kontrolünde ulusal koşulların da dikkate alınarak Çin halkının disiplinli çalışmasına, tutuculuktan ziyade açıklık ve kararlılığına ve her disiplinde gerçekleştirilen Doğu-Batı sentezine dayandırmıştır. Dolayısıyla Çin finansın yoğun olduğu bölgelere yol ve rotalar çizerken diğer taraftan üretim maliyetini düşürmek için hammadde ve yarı-mamul merkezlerine yerleşmeye çalışmaktadır.
O yüzden Çin Devlet Başkanı 2017 tarihinde Davos’ta yaptığı konuşmada “tüm yolların Roma’ya çıktığını” ifade etmiştir. Yani tüm yollar “Washington’a” çıkmamaktadır. Bu anlamda ABD’nin ortaya koyduğu gümrük savaşlarından Çin’in yenik çıkması olasılığı oldukça düşük gözükmektedir. Çin tarafından ortaya konan temel motivasyonun içinde tüm ülkelerin ticari faaliyetlerden ve yatırımlardan eşit pay alması üzerine inşa edildiği iddia edilmiştir. Bu yaklaşımı yanlışlayan epey örnek olmasına rağmen özellikle Afrika’da güç geçişkenliği yaşayan Çin Batının aksine rejim ve ülkeleri yöneten hükümetlere müdahale etmemeye çalışmıştır.
Bu tür bir kalkınma modelinin uygulanması, çok kutuplu dünya sisteminin kalıcı olarak yerleşmesi, doların hegemonyasından kurtulma, ABD’nin domine ettiği küresel ticari sistemden ayrılma ve serbest şekilde mal ve hizmetlerin akışkanlığının sağlanması hedeflerinden Çin’i döndürmek mümkün değildir. Bu sebeple 100’den fazla ülke ve uluslararası örgüt kuşak ve yol projesine olumlu yaklaşmış ve 65’den fazla ülke ve uluslararası örgüt projeye imza atmıştır. Bu ölçekte ülkeler ve örgütler kümesini ikna etmek çok kolay değildir.
Çin-ABD Rekabeti: Bağımlı Güçler Arasında Denge Arayışı
Bugün Çin ve ABD rakip olarak gözükse de açık ya da örtülü birbirlerine ihtiyaç duyan iki süper güçtür. Her iki ülke de barış ile savaş hali arasında kalmak suretiyle kendi kamuoylarından nispi destek sağlasa da bu ilişki modelinin savaş skalasına doğru yaklaşması ihtimal dahilinde değildir. Bu durum elbette en çok Çin’in işine gelecektir, çünkü 2030’lu yıllara kadar hem ticaret hem de askeri anlamda ABD ile tam rekabet edebileceği yetenekleri elde edebileceği değerlendirilmektedir. Tayvan konusu ise ABD’nin diğer sorunlu bölgelerde uygulayageldiği tahrik politikalarından sadece biridir. Buna karşılık Çin 1.4 milyarlık kendi halkını ve bölge ülkelerini daha fazla konsolide edebilecek ve ziyadesiyle olası bir Pasifik Savaşında tahkimli ittifaklar kurabilecektir.
Türkiye bu koşullarda yabancı yatırımlar konusunda daha çekici hale gelirken diğer taraftan “Roma’ya” en yakın son Asya kalesi durumundadır. Ancak Avrupa’dan bakıldığında da “Roma’nın” güvenlik mimarisi içinde son savunma hattıdır. O yüzden Türkiye gerek Çin’in ulaşım hatları açısından gerekse Batının tıkama harekatı için güvenli ve çelik korugan statüsündedir.