“Ah Nideyim Ömrüm Seni”– Fatih Ünlü

Fatih ÜNLÜ – 16 Şubat 2025

Yunus Emre bereketli bir hikmet pınarı gibidir.

Eserlerinin kültürümüzdeki eşsiz yeri zaten aşikâr.  Yüzyıllar içerisinde ilahi olarak ta bestelenmiş birçok şiirinin manevi dünyamıza yaptığı katkılar da.

Şimdi de Yunus Emre’nin yeni veya tekrar yorumlanan şiirleri duygu dünyamızda ve zihnimizde apayrı güzelliklere vesile oluyor.

Ah Nideyim Ömrüm Seni: Yeni Bir Yorum

Üstad Yunus’un “Ah Nideyim Ömrüm Seni”  adlı şiiri de yakın zamanda Arslanbek Sultanbekov tarafından yorumlanmış. Okuyucularımız Sultanbekov’u meşhur Dombra parçasından hatırlayacaklardır. Dombra ’nın söz ve bestesi de Aslanbek Sultanbekov’a ait.

Yunus Emre Enstitüsü’nün hazırladığı “Yunus Bir Söz Söylemiş” adlı albümde yer alan eserin Dombra’dan farklı ama yine çok dinamik bir tonu var. Eserde aslında iki ayrı şiir yer alıyor. Ah Ni’deyim Ömrüm Seni  şiirinden sonra “Anıp Kıyamet Gününü” şiiri geliyor ki bence bu bölümde eserin yoğunluğu ve etkileyiciliği daha da artıyor.

Dinlemenizi ve klipini izlemenizi tavsiye ederim. Videoya youtube’da ve benzer platformlarda Yunus Emre Enstitüsünün ve Aslanbek Sultanbekov’un resmi sayfalarından ulaşılabilir.

“Gider imiş bura gelen / Dünya işi cümle yalan
Ağlar ömrün yavı kılan / Ah n’ideyim ömrüm seni?”

Diyor Yunus Emre.

Şiirin Türkçesi çok berrak. Bir tek yavı kılmak / yavı kılmak kelimesi bilinmeyebilir. Yavı kılmak kaybetmek, yitirmek gibi anlamlara geliyor.

Sonra bazen aşırı önemsediğimiz ten varlığımızın geçiciliğine dair edebiyattaki en çarpıcı ifadelerden birisi geliyor:

“Bir gün ola sensiz kalam /Kurda kuşa öğün olam
Çürüyerek toprak olam /Ah nideyim ömrüm seni…”

Bu can azizdir, onun konuk olduğu beden de aziz bir emanettir ama işi gücü “Bir gün kurda kuşa öğün olacak” bir metaya bakmaya hasretmek te insandaki akıl nimetine uzak düşer. Çünkü asıl olan bu fani varlıktaki eşref-i mahlûk olma potansiyelini ebeden ortaya çıkarabilmektir. Hatta sonuçta bütün diğer mülahazaları bir yana bırakıp bu emaneti bize İhsan Eden Allah azimüşşan’ın hikmetine, şükrüne ve övgüsüne yönelebilmektir.

Son menzili kabir olan bu dünya hayatı ebedi bir muhabbeti taşıyacak kudrete sahip değildir. O ebedi sevgiyi, muhabbeti yüce hedeflere yönlendirmek gerekir ki Yunus’un dediği gibi sonuçta “kurda kuşa öğün olacak” bu emanetin taşıdığı can ebedi yurda doğru kanatlanabilsin…

“Anıp Kıyamet Gününü”  

Gelelim eserin daha da yoğunlaştığı ikinci bölüme. Burada da şöyle diyor Üstad Yunus:

“Anıp kıyamet gününü / Ağlaşalım ol gün içün.
Ol gün melamet günüdür / Ağlaşalım ol gün içün.

Ol günde yerler yarıla / Cümle ölenler dirile,
Cümle günahlar sorula / Ağlaşalım ol gün içün.

Ol günde gök çatlayısar / İnsan nice katlanısar,
Ol günde kim korkmayısar / Ağlaşalım ol gün içün.

İlginizi çekebilir!  Ülkemizin Savunmasına Nasıl Katkıda Bulunabiliriz? – Fatih Ünlü

Ah ol günün korkuları / Koca kılar masumları
Nice olur mücrimleri / Ağlaşalım ol gün içün.”

Şiirin Türkçesi yüzyıllar ötesinden yine çok açık ve anlaşılır. Biz sadece birkaç bölüm için kısa yorumlarda bulunalım.

Biliyorsunuz melamet rüsvaylık, perişanlık demek. Allah hepimizi o büyük Hesap Gününün rüsvaylığından, perişanlıklarından muhafaza buyursun.

Yunus’un dediği gibi masumları bile kocaltacak, yaşlandıracak o günün korkularından Rabbimiz bizi de korusun, muhafaza eylesin.

Üstad Yunus bu muhteşem şiirini Kıyamet ve Hesap Gününün dehşetinden kurtulmanın çaresini de veciz ifadelerle bildirerek bitiriyor:

“Ey Yunus Emre gir yola / Hâl bilmez kardaş ne ola,
Meğer derman Hak’tan ola /Ağlaşalım ol gün içün.”

“Meğer Derman Hak’tan ola…” O azim günde de çare yine Allah’tandır. Rabbine sonsuz muhtaç olan insanın bu muhtaçlığının en çok hissedildiği anlardan birisi de şüphesiz Hesap Günüdür. Üstelik o Günde Allah azimüşşan’ın en gazaplı olduğu bir vakit vardır ki ne o ana dek o derece gazaplanmış ne de o andan sonra o derece gazaplanacaktır. O vakit Peygamberlerin bile çekindikleri bir andır. Biliyorsunuz, insanlar en son Peygamber Efendimize gelecekler o da o ana kadar kimseye nasip olmamış dua, münacat ve tespihlerle Rabbimize yalvaracaktır. Peygamberimiz aleyhisselamın en büyük özelliği de kendi nefsinden önce diğer kulları ve ümmetini düşünmesidir.

“O zorlu günde biz mücrim kullar ne yapacağız? Hesabı beklemek ayrı bir zor, hesap ayrı bir zor.” diyen biz misal kimseler için Yunus’un “Meğer derman Hak’tan ola.” sözü en güzel cevabı veriyor.

O zorlu vakitte de çare yine Erhamürrahimin olan, Merhametlilerin en Merhametlisi olan Allah’tandır ve O’na sığınmadadır.

Bu aslında her anımızda böyledir. Allah’tan bir çare, bir derman erişmişse, en zor anlar, en zor işler bile artık kolaydır.  Allah’tan nasip etmezse de, insanın ilave tek bir nefese bile gücü yetmez.

Dolayısıyla o zorlu vakitte tükenmiş ve çaresiz kalmamak için Ayet-i Kerimelerdeki sırları, hadisi şerifleri ve yüzyılların ilim ve hikmet birikimini iyi değerlendirmeli ve o Günü unutmak gibi vahim bir hatadan ısrarla kaçınmalıyız.

En’am Suresi’nin, 94. Ayet-i kerimesinde mealen şöyle buyurulur:

“Celalim hakkı için işte sizi ilkin yarattığımız gibi yapayalnız teker teker Huzurumuza geldiniz. Ve size bahşettiğimiz bütün o servetleri de ardınızda bıraktınız…”

Koca bir ömrün hesabının verileceği Kıyamet Gününün bir dehşeti de hesap defterinin “küçük büyük hiç bir şeyi bırakmamış” bir şekilde insanın önüne konulacak olmasındadır.

“Kıyâmet günü biz adâlet terâzilerini kuracağızdır da hiç kimseye en küçük bir haksızlık yapılmayacaktır. Yapılan iş hardal tanesi kadar bile olsa, biz onu mizana getireceğiz. Hesap görücü olarak biz yeteriz!” (Enbiya Suresi, 47 – Meali Alisi)

Hesapları görecek Seriül_hisab ve Erhamürrahimin olan Allah Subhanehu ve Teala o günde de hiç şüphesiz Erhamürrahimin’dir ve o müthiş Günün dehşetinden korunmak için kullarına başta yanlışlıklarda pişmanlık ve tevbe-i istiğfar olmak üzere çeşit çeşit çareler göndermiştir.

İlginizi çekebilir!  ABD'nin (Batı'nın) Küresel Hakimiyeti Sarsılırken Türkiye - 2

Peygamberimiz Aleyhisselam’ın “Allah bir müminin kalbinde iki korkuyu ve iki emniyeti birleştirmez.” manasında hadis-i şeriflerinden anlıyoruz ki Ahiretteki o dehşetli günden, Allah Katında hesap verilecek o zorlu vakitlerden bu dünyada gereğince korkanlar ve o vakte hazırlananlar, Ahirette bu korkudan korunacaklardır. Ama insan bir Mahkeme-i Kübra’dan ve hesaptan korkmuyorsa o Günün dehşetini de tam hissedecektir. Özetle, biz hesabı ne kadar unutsak da hesap bizi unutmayacaktır.

Allahualem, Yunus Emre de bu sırdan hareketle şimdiden “Ağlaşalım ol Gün için” diyor.

Kıyamet Gününün zorluklarından korunmak için bize çok önemli bir rehber olan şu hadis-i şerifi de okuyucularımız muhakkak işitmişlerdir. Ama tekrarda fayda var: Peygamber efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdular:

Yedi sınıf insan vardır ki Allah Teâla, onları başka hiçbir gölgenin bulunmadığı Kıyamet Gününde Arş’ının gölgesinde barındıracaktır. Bunlar:

– Adaletli imam – Adil devlet başkanı ve adil yönetici

– Rabbine kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç,

– Kalbi mescitlere bağlı Müslüman,

– Birbirlerini Allah için sevip buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki insan,

– Güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine “Ben Allah’tan korkarım” diye yaklaşmayan kişi,

– Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kişi,

– Ve tenhada Allah’ı anıp gözyaşı döken kimsedir.*”

Allah’a şükür imkân çok. Bu güzel hallere bu dünyada sahip olanlar o dehşetli ve o muhteşem Hesap Gününde “rahat” edeceklerdir. Bunun gibi Ahirette Allah’ın sonsuz rahmetinin tecelli ettiği sayısız durum vardır. Bunlardan birisi de “Benim hiçbir hayrım yok” diyen bir kişinin bile sırf kendisine borçlu olanlara müsamahalı davrandı diye Cennet’e alınmasıdır. Bu hadis-i şeriflerde de geçer.

Bu yüzden nefsimizi temize çıkarmadan havf ve reca makamında bulunmak… Kendi yanlışlarımızın akıbetinden korksak ta Allah’ın rahmetinden hep ümitvar olmak en güzelidir.

Rabbimiz Zümer Suresinin 53. Ayetinde mealen buyurur:

De ki: “Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın Rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları affeder. Şüphesiz ki O çok bağışlayan ve çok esirgeyendir.” 

Allah’a emanet olun.

====

Sorularla İslamiyet sitesinden.

(Buhari, Ezan 36, Zekat 16, Rikak 24, Hudüd 19; Müslim, Zekat 91. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 53; Nesaî, Kudat 2)

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.