Girizgâhtan önce okuduğunuz manşet cümlesinin hakkını vermek için yazıya ‘uydu’ kelimesinin üç dildeki anlamının mukayesesi ile girişmem elzem. Önce kelimenin, kendi öz dilimizdeki anlamı ve kökenine bakalım.

ferhat ünlü 800-563 son

Ferhat ÜNLÜ – 24 Nisan 2025

Uydu, Türkçe’deki tabi olma, ardından gitme, takip etme anlamlarındaki ‘uy’ fiilinden türemiş bir ad. Türemiş İsim yani.
Uydunun astronomideki anlamı, bir gezegenin çekim alanında bulunarak onun çevresinde dolanan daha küçük gezegen. Dünya çevresinde dolanan insan yapımı araçlara da ‘uydu’ diyoruz ki bu da kelimenin öz anlamıyla doğrudan ilişkili. Bir diğer anlam; mecazi olanı ise entelektüel tartışma yaratacak cinsten: İşlerini ve davranışlarını daha güçlü birinin isteğine uyduran devlet, kurum veyahut kimse.

İmdi… Ay, yani dünyanın tek uydusu; astrofiziğin meşhur kütle çekim yasası doğrultusunda dünyanın çekimine tabiidir, ama öte yönden kendisi de Med Cezir’de somutlaştığını gördüğümüz bir çekim gücü uygular Türkiye’ye. Yani Kıbrıs, daha doğrusu KKTC; Türkiye’nin mecazi manasıyla da uydusu ise bile Türkiye’ye de bir çekim gücü uygular.
Sonuçta Kıbrıs, coğrafi olarak Anadolu’nundur. Ne var ki; Kıbrıs’taki Antik Yunan felsefi referanslarına dayanan (Meşhur Stoacılığın kurucusu Zenon ilk akla gelendir) kadim Yunan kültürü etkisi ve daha modern gerekçeyi bulursak İngiliz dil/kültür emperyalizmi Kıbrıs’la Türkiye arasındaki bu doğal ilişkiyi hatırı sayılır ölçüde bozmuştur.
İngiliz demişken… Uydu kelimesinin İngilizce’deki ‘astronomik’ ilk karşılığı ‘moon’, yani Ay kelimesidir. Satellite da kullanılır, ancak bu kelime aynı zamanda insan yapımı uyduları da ifade eder. Bununla birlikte moon yapay uyduları değil, yalnızca doğal uyduları karşılayan kavramdır. Bu bağlamda Jüpiter’in uydusu da ‘moon’dur.

Şimdi de -el mecbur- uydu kelimesinin Yunanca’daki karşılığına ve kökeni de bakacağız. Astronomik pek çok kavramın (planet, meteor, astronot gibi) kökeninin bu dilde olduğunu da hesaba katarsak buna da bakmamız elzem. Böylelikle Kıbrıs üzerinde siyasi planı olan Türkiye ve İngiltere’nin dilinden sonra üçüncü ülkenin dilinden de meseleye bakmış olacağız. Yunanca’da ay, fengári kelimesiyle ifade edilir ve aynı zamanda zaman birimi olarak ‘ay’ sözcüğüne de karşılık gelir. Uydu -insan yapımı olanlar ağırlıklı olmak üzere- o doryfóros sözcüğüyle ifade edilir. Demek ki üç dilde de uydu kelimesinin, köküyle en bağlantılı anlamı Türkçe’deki. Çünkü fiilden türemiş.

‘ASLINDA HİÇ KİMSE UYUMUYORDU’

İmdi… Kavramsal çerçeve oturduğuna göre artık Kıbrıs meselesinin tarihsel, kültürel, politik, diplomatik ve istihbari dehlizlerine inebiliriz. Kıbrıs; mafyasıyla meşhur Sicilya ve kalamar başta olmak üzere kafadanbacaklılarıyla ünlü Sardinya’dan sonra Akdeniz’in en büyük adası olduğu için insan yerleşimi ta 10 bin yıl öncesine kadar dayanıyor. Bu ilk yerleşimcilerin Anadolu’dan gittiği tahmin ediliyor. O zaman insanlığın ırk ayrımları; kültür kavgaları yapacak ölçüde kemikleşmiş değil.

Ama hem Anadolu’dan, hem Ege’den, hem de Suriye, Mısır başta olmak üzere bölgenin periferisinden göç alan Kıbrıs, Milattan Önce 1500’lerden Mısır, daha sonra Hitit, ardından da Fenikeliler ve Asurlular tarafından idare edildi. Sonra Roma’da eyalet olduğu dönem var. Derken bir süre Bizans ve 1571’de Osmanlı İmparatorluğu’nun fethiyle Türk idaresinde yaşadığı uzun bir dönem bulunuyor. Ta ki 1878’e kadar… O sene Kıbrıs, 92 bin altın karşılığında İngiltere tarafından kiralandı ve Birleşik Krallık, Birinci Dünya Savaşı’nı gerekçe göstererek 20. Yüzyıl başında Ada’ya ‘çöktü’.

İlginizi çekebilir!  Endonezya'da iki büyük deprem! Tsunami tehlikesi var mı?

Savaştan bir süre sonra 1931 senesinden itibaren Ada’daki Rumlar Enosis isteğiyle ayaklandı, yani Yunanistan’la birleşme amacıyla… 1950’de Doğu Ortodoks Kilisesi, Kıbrıs Türk toplumunun boykot ettiği bir referandum düzenledi. Yüzde 90 Enosis çıktı, yok yağma hasanın böreği!

1950’lerin ikinci yarısından itibaren Rumlar, Enosis’i hayata geçirmek için Türkleri katletmeye başladı. İşte tam o noktada TMT, yani Türk Mukavemet Teşkilatı devreye sokuldu. TMT konusundaki en iyi kaynaklardan biri, hatta birinci ağızdan olduğu için en iyisi; İsmail Tansu’nun Aslında Hiç Kimse Uyumuyordu adlı kitabıdır. Tansu ve ekibi, 1974 Barış Harekâtı’ndan 16 yıl önce bile Kıbrıs’taki Rum zulmünü önlemek için Ada’ya silah çıkarıyordu. İsmail Tansu ile vefatından 7 yıl önce, 2008’de Ankara’daki evinde röportaj yapmıştım. Tansu, TMT projesinin nasıl hazırlanıp uygulandığını bana ayrıntılarıyla anlatmıştı.

YUNANİSTAN VE İSRAİL, KIBRIS’TA KARŞIMIZA ÇIKAMAZ

İsmail Tansu, TMT’nin Lideri olan Özel Harpçi Daniş Karabelen’in yardımcısıydı. TMT’nin kuruluş projesi olan Kıbrıs’ın İstirdat (geri alma) Projesi’ni, kısa adıyla KİP’i hazırladı. Ağustos 1958’de TMT’nin ilk hücresi kuruldu. 1960 öncesinin hazırlıkları sayesinde Kıbrıs Harekâtı’nın başladığı 20 Temmuz 1974 tarihinde TMT üyesi 17 bin mücahit bulunuyordu.

14 Ağustos 2024’te bu köşede yayınlanan Bir Gayrinizami Harp örneği olarak TMT başlıklı yazıda TMT’nin bilinmeyenlerini anlatmıştım. Kıbrıs, bugünlerde gerek kriminal hadiseler, gerek Türkiye’nin 28 Şubat dönemini hatırlatan münferit uygulamalar ve hatta daha ötesi Türkiye’yi ‘işgalci’ gibi göstermeye çalışan senaryolarla gündemde.
Kıbrıs, yukarıda belirttiğim üzere 1950’lerin başından itibaren Yunanistan’ın çökmeye çalıştığı bir yer. Bu doğrultuda Yunanistan’ın cuntacı yönetimi Kıbrıs’taki Türkleri, kurduğu Rum örgütü EOKA marifetiyle katletmeye başlayınca Özel Harp Dairesi de, Menderes’in iktidarı döneminde TMT’yi kurdu.

Bu süreçte ağırlıklı olarak Mersin Taşucu limanından ayrılan tekneler, defaatle Ada’ya silah taşıdı, teknelerden biri -adı Elmas idi- 1959’da İngiliz devriye gemisi tarafından tespit edilince silahlarla birlikte mürettebat tarafından batırıldı. Kıbrıs, bugün tarihte olduğu gibi hem İngiltere’nin, hem Yunanistan’ın, hem de İsrail’in planlarının olduğu bir yer. İngiltere’ye karşı misal 1878’dekine oranla ziyadesiyle güçlüyüz, onlar Ada’da iki devletli çözüm başta olmak üzere Türkiye’nin tezlerine itiraz edemezler. Yunanistan, ABD desteği olmadan Türkiye ile mücadele edemez. İsrail derseniz… İsrail’le Kıbrıs’tan önce Suriye’de istihbari ve diplomatik mücadele yürüttük; onlar da ABD desteğinin çok sınırlı olduğunu görünce Suriye’de askeri olarak Türkiye’nin karşısına dikilmeyi göze alamayacaklardır.

İlginizi çekebilir!  Savunma Sanayimizin Yüz Akları: SARSILMAZ ve CANİK

Ne var ki Kıbrıs, istihbari ve ekonomik operasyonlarla karıştırılmaya çalışılan bir yer. Sabah Gazetesi’nden çalışma arkadaşım Melih Altınok, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne gitti ve oradaki son durumu köşesinde yazdı. Şöyle demiş:

“KKTC’de İsrail’in faaliyetlerini yoğunlaştırdığına ve GKRY’de milis güçlerin hazırlandığına dair iddialar da var. Meslek hayatımda, dışarıdan yapılan analizlerin gerçeği ıskaladığına sahada pek çok kez şahit oldum. Bu yüzden olan biteni yerinde gözlemlemek ve atmosferi hissetmek için KKTC’ye geldim. İki gün geçirdiğim Lefkoşa’da siyasilerle ve sokaktaki vatandaşla görüştüm. Manzaranın tam olarak Türkiye’den göründüğü gibi olmadığını gördüm.”

Ayrıntıları merak edenler, Melih’in 14-21 Nisan arası yazılarına bakabilirler. Ben de bu vesile ile 13 Şubat 2022’de Sabah’ta yazdığım ‘Kıbrıs: Neo-Susurluk tatbikatı’ başlıklı yazıyı okumanızı da önereyim.

TDT, KKTC İKİLEMİNİ KESİNLİKLE ÇÖZMELİ

Öte yandan büyük umutlar bağladığımız Türk Devletleri Teşkilatı’nı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti konusunda istenilen çizgiye çekmek için elimizdeki hangi kartları kullanacağımız sorusu da yanıtlanması gerekten bir sorudur. Aksi; neden ve sonuçlarıyla saçma bir paradoksa sürükler TDT’yi. Bu teşkilatın daimi üyeleri belli: Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan… Macaristan ve Türkmenistan gözlemci. Bir gözlemci daha var ve işin püf noktası da burası: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. TDT, gözlemci statüsüne aldığı ülkeyi yok sayan Avrupa Birliği’nin Kıbrıs stratejisi doğrultusunda Güney Kıbrıs’a büyükelçilik açınca “Bu ne perhiz, ne lahana turşusu! Nasıl olacak bu iş?” tepkisi, makul ama sorgulayıcı zihinlerde oluşur.

Elbette bizim ülkemizin de Kıbrıs’la ilgili hesapları, planları var. İsmail Tansu’nun kitabının isminden ilhamla söylersek bugün de Aslında Hiç Kimse Uyumuyor diyebiliriz. Kıbrıs, kademeli olarak son çeyrek, son iki çeyrek ve son üççeyrek asrın bölgesel manada en kritik konularının başında geliyor. Burada son sözün ne olacağını; diplomatik güç, askeri güç, kültürel güç kullanımının hangi ülke lehine sonuçlar doğuracağı belirleyecek. Kim ne derse desin en büyük jeo-stratejik avantaj bizde. Değil mi ki bu sayede, 1878’de altın karşılığı kaybettiğimiz Kıbrıs’ın bir kısmını, ondan 96 sene sonra 20 Temmuz 1974’te alabildik. Haritaya bakınca bunu, o dönemin bütün aleyhte faktörlerine rağmen nasıl yapabildiğimiz sorusunun cevabını görüyoruz.

İşte tam da bu noktada Ouroboros misali başladığımız yere dönüp, yani ‘uydu’ kelimesinin üç dildeki kökenlerini anımsayıp metnin manşetine varabiliriz: Kıbrıs, Türkiye’nin ‘uydu’sudur. Öyle uydusudur ki Türkiye Dünya olsaydı, Kıbrıs da Ay olurdu. Kıbrıs, yine bir alegoriyle söylersek bayrağımızdaki hilâlidir. Yörüngemizdeki ‘Ay’ı; uzak gezegenlere, misal Satürn’e (İngiltere), ya da ondan daha yakındaki Mars’a (İsrail, Yunanistan) kaptıracak halimiz yok.

World of Türkiye haberleri için hemen tıklayın!

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.