ceyhun bozkurt 800-563 yeni

Ceyhun BOZKURT – 21 Nisan 2025

 

İlk yazımızdan devam edelim.

ABD, SSCB’nin dağılıp Cumhuriyetlerin bağımsızlıklarının ilan etmesinden sonra ortaya çıkan ve yönetime hakim olan elitlerin bu ülkelerdeki iş başındaki yerel Komünist Partisinin kadrolarının devamı olduklarını, özelleştirilen devlet işletmelerinin başına da bu elitlerin geldiğini görerek durum değerlendirmesi yapmıştır. Neticede bağımsızlıklarını kazanan bu ülkelerdeki yönetici sınıfın çocuklarını eğitip ileriye yönelik yatırım yapmayı ve orta-uzun vadede bu ülkelerin yönetiminde söz sahibi olmayı tercih etmiştir. Bu amaçla Fetullah Gülen’in (FETÖ) başında olduğu örgütlenmenin eğitim alanını öncelikle bu ülkelere yönlendirip finanse ederken aynı zamanda bu ülkelerde okul açmalarının önündeki engelleri de kaldırmıştır.

ABD yönlendirmesindeki FETÖ okulları 1992 yılından 2016 yılına kadar en az 25 yıl bu ülkelerde çeşitli isimlerde okullar açarak özellikle yönetici elitlerin ve zengin ailelerin çocuklarını ve zeki çocukları ele alarak yetiştirmiştir. Bu kadrolar bu devletlerde kritik kadrolarda yer almakta, ticari hayatta belirleyici pozisyonlarda yer almaktadırlar. Günümüzde FETÖ okulları büyük ölçüde etkinliğini yitirmiş olsa da yetiştirilen bu kadroların bir kısmı bir şekilde irtibatını devam ettirmekte olduğu duyumları ve bilgisi var. Bu nedenle aldıkları talimat çerçevesinde gerekli hallerde engelleme, ağırlaştırma yönünde müdahalelerde bulunarak Türk Devletleri Teşkilatı’nın felsefesine aykırı kararlar alınmasına neden olabilmektedirler.

Bu sebeplerle Türkistan coğrafyasında yer alan Türk Devletlerinde işler iki ileri bir geri yaparak ve yalpalayarak mesafe alınmakta, TDT’nın işlerliği de bu yüzden ağır aksak devam etmektedir.

1991 yılında bağımsızlığına kavuşan, 1992 yılında Ankara’da Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi düzenlenerek bir araya getirilen ülkeler ancak 2009 tarihinde Türk Keneşi (Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi- Türk Konseyi)  kurabilmişler, bu birlik ise 2021 tarihinde Türk Devletleri Teşkilatı olarak yeniden yapılanmış, ORTAK TÜRK ALFABESİ üzerinde ise üye ülkelerden oluşan komisyon tarafından ancak Eylül 2024 tarihinde uzlaşabilmişlerdir.

İlginizi çekebilir!  NATO'nun İlk 5 Ülkesinden Biriyiz

ASYA’NIN KALPGÂHI

Peki ama ‘siyasi, ekonomik, askeri ve sosyal bakımdan zayıf olan bu ülkelerin önemi nedir?’ diye soracak olursak bu soruya;  Rusya, Batı/AB ve ABD’nin yanı sıra bölgeye komşu Çin, Hindistan ve İran gibi ülkeler dahil gerçek korkuları Türkistan’da yer alan ülke halklarının uyanıp Türkiye liderliğinde Federal veya AB benzeri büyük Türkistan’ın oluşmasıdır. Çünkü Türkistan Asya’nın KALPGÂHIDIR. Çin, Rusya, Hindistan ve İran arasında çok önemli bir alanı, başta doğalgaz ve petrol olmak üzere geniş enerji rezervlerine sahip Hazar Havzası’nı kontrol etmektedirler. Elbette sadece Hidrokarbon yatakları değil Nadir Toprak Elementleri gibi diğer kıymetli madenler de bu bölgede yer almaktadır.

Bu ülkelerin Hazar üzerinden Azerbaycan ve Türkiye yoluyla Karadeniz ve Akdeniz’e ulaşma imkanları bulunmaktadır.

Türkistan’ın tekrar birlik haline dönmesi başta Aral Gölü’nü besleyen Ceyhun ve Seyhun nehirlerinin akışının düzenlenip gölün tekrar canlanması, Maveraünnehir gibi Özbekistan, Türkmenistan ve Kırgızistan’ın da yer aldığı alanda tarımın desen yapısı değiştirilerek çölleşmenin önüne geçilebileceği gibi sayısız faydalar ve işbirliklerinin önünü açacak, bu gelişme bölgedeki hayatın olumlu yönde gelişmesini sağlayacaktır.

Kırgızistan gibi su bakımından zengin bölgenin sudan elektrik elde etmek yerine o bölgeyi doğalgaz ile desteklemek, doğalgaz zengini Özbekistan ve Türkmenistan’a ise yeterli su göndermek gibi düzenlemeler ancak federal veya AB benzeri bir birlik oluşturmaktan geçmektedir. Bu birlik ise bölgeye ilgi duyan, kontrolü altında tutmak isteyen küresel ve bölgesel güçleri ürkütmektedir. Bu nedenle bu ülkelerin Türk Devletleri arasındaki iş birliği ve birlik olma fikrini sabote etmeye yönelik çabaları kesintisiz devam etmektedir.

İPEK YOLU İLE BAHARAT YOLU’NUN ÇATIŞMASI

Bilmediğimiz başka bir plan işliyor olabilir mi?

Bu da mümkün.

Bu hususa ‘Kuşak-Yol Projesi’ çerçevesinden bakmak mümkün olabilir. Yani İpek yolu. Bu yolu Çin, AB ve hatta İngiltere istiyor, fakat ABD karşı. ABD ise Baharat Yolunu destekliyor yani Hindistan üzerinden gelerek çatallaşan ve bir taraftan Basra Körfezine giren ve Kalkınma Yolu ile Irak-Türkiye üzerinden Avrupa’ya uzanan, hatta Türkiye’den Kafkasya üzeri Rusya’ya da yönelen bir hat. Çatalın diğer tarafı geleneksel Kızıldeniz üzeri Süveyş’e, Akdeniz’den Avrupa’ya uzanan yol ve yine BAE ve Suudi Arabistan hattını takip ederek Ürdün-İsrail üzeri Akdeniz-Avrupa veya Suriye-Türkiye gibi ikinci bir çatal üzerinden Avrupa’ya uzanan yol. Bu planı da ABD destekliyor. ABD bu ikinci hat yani Baharat Yolu’nu, Çin’i izole etmek, Avrupa ile Çin ticaretini kesmek veya tamamen kontrol altına almak için istiyor. Tarihten de gördüğümüz gibi ticaret yolları üzerinde çatışma her zaman mümkün.

İlginizi çekebilir!  Bakan Fidan'dan KKTC Mesajı

AB ise sadece Baharat Yolu’na mahkum olmak istemiyor ve Çin ile arasında kesintisiz bir yolun olmasından yana. Bu nedenle İpek Yolu’nu destekliyor. AB’nin bu tavrını, Türkistan’daki ülkelere yatırım yaparak yolun kesilmesini engelleme gayretleri olarak görüyoruz fakat burada AB’nin ve Ursula von der Leyen’in Kıbrıs’ın tanınması ve Büyükelçi atamalarını bu ülkelerin önüne sürmesi nedir ve Türk Devletlerinin, TDT’na gözlemci üye olarak kabul ettikleri KKTC’yi dışlayan bir tavır almaları bizim de bu kararı alan Türk Devletlerine karşı suskun kalmamızın arka planında Türk Devletlerinin bir önceki yazımızda ağırlıkla bahsettiğimiz bünyesel zafiyetlerinden kaynaklandığı kuvvetle muhtemeldir.

Bu hususun soğukkanlılıkla biraz daha derinlemesine araştırıp analiz edilmesi ve bu zafiyeti gidermeye yönelik bir politika takip edilmesi zorunlu. Bunun için ilk etapta Türkiye Cumhuriyeti olarak bu devletlere yönelik araştırma enstitülerinin kurulup daha derinlemesine konsültasyon yapılmasında, bu ülkelerdeki hakim çevreler ve ailelerin dahi araştırılmasında ve Türk Birliği’nin oluşumuna yönelik planlamanın adım adım gerçekleştirilmesinde büyük fayda olacaktır.

  1. Veysel Daldaban dedi ki:

    Sayın Ceyhun Bozkurt,
    Yazınızı, ilgi ile okudum.
    Kanımca; son paragraf,bütün konuyu,özetliyor!..
    Bir yurtsever Türk’ün,temenni edeceği ve fakat; yabancı etkisinden uzak, sadece; Türkiye ve orta asya-Hazar gerçeğini,Türkler lehine yönlendirecek; ister vakıf ister kamu olsun;bir kuruluşa ihtiyaç vardır!..
    Bu tür kuruluşların oluşma ve çalışma yollarına örnek olacak kuruluşlar,dünyada mevcuttur.
    Tabiidir ki; başka kuruluşları taklit etmek değil;onlardan dersler çıkararak kendi özelimizde,kurumlar oluşturup çalışabiliriz.
    Eğer,şimdiye kadar,bir Kafkasya,orta asya,Çin,Hindistan,Moğolistan gibi ülke ve toplumları inceleyen ve Türkiye lehine oluşacak tavırları yönlendiren,
    bir örgütlenmemiz yoksa,çok büyük bir eksiklik içindeyiz,demektir!..
    Yazılarınızın devamını dileyerek saygılar sunarım…

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.