deniz istikbal 800-563 son

Deniz İSTİKBAL – 14 Nisan 2025

 

2002-2025 dönemi Türkiye ekonomisi açısından büyük değişikliklerin yaşandığı tarihler oldu. Türkiye ihracat merkezli bir dönüşüm yaşadı ve sanayisini bu reform gündemine bağlı şekilde iyileştirdi. Özellikle IMF programı sonrası sağlanan istikrar ve güven ülkeye yabancı yatırımcıları ciddi anlamda çekti. 2002 öncesi 20 milyar doların altında bulunan doğrudan yabancı yatırımcı stoku 2025’te 275 milyar dolara ulaştı. 100 bine yaklaşan doğrudan yabancı yatırımcı firma sayısı istihdam sağlıyor ve kamu ciddi şekilde mevcut firmalardan vergi geliri elde ediyor.

Ayrıca Kuzey Amerika ve Avrupa’dan Türkiye’ye gelmiş olan firmalar ülkeye teknoloji ve Know-How transferi gerçekleştiriyor. Son yıllarda daha fazla öne çıkan mevzu yıllık ortalama 10-15 milyar dolar bandına sahip doğrudan yabancı yatırımcı miktarını 25 milyar dolara çıkarmayı hedefliyor. 12. Kalkınma Planında 2028’de toplam DYY miktarının 400 milyar doları aşması ve global ölçekten yüzde 1,5’lik pay alınması bekleniyor. Bunun gerçeklemesi için AR-GE harcamaları ve Türk sanayisinde meydana gelen değişimler büyük önem taşıyor.

TABLO 1. TÜRK İMALAT SANAYİ EKONOMİSİ (MİLYAR DOLAR)

türk imalat tablo

Kaynak: IMF *Trilyon Dolar

Tablo 1’de 2002-2025 tarihleri arasında Türk sanayinde yaşanan iktisadi büyümenin farklı alanlara göre rakamları yer alıyor. Milli gelire kıyasla daha fazla büyüme gösteren ve 2025’te 430 milyar dolarlık üretim değerine ulaşması beklenen sektörün toplam ihracatı da 185 milyar dolar civarında bulunuyor. Benzer bir durum sanayi istihdamında da mevcut. 23 yıllık süreçte 33 milyonu aşan toplam istihdam yüzde 62 artış gösterdi. Aynı tarih aralığında ise sanayide istihdam edilen kişi sayısı 3,73 milyondan 7 milyon sınırına yaklaştı.

Uluslararası sıralamalarda bu denli az sanayi istihdamıyla böylesine bir üretim gücüne erişmiş ülke bulmak ise çok zor. Endonezya, Brezilya ve Meksika gibi aktörler Türkiye’den daha fazla kişiyi sanayi sektöründe istihdam ediyorlar. Fakat kişi başına ihracat ve üretim değeri açısından Türkiye gelişmekte olan ülkelerden çok daha iyi bir performans gösteriyor. Özellikle AR-GE harcamalarının son 25 yıllık süreçte yarattığı verimlilik artışı yaşanılan üretim artışına ciddi katkı sunuyor.

İlginizi çekebilir!  DEAŞ Yeniden Canlanır Mı? – Ceyhun Bozkurt

AR-GE Harcamaları ile Gelen Teknolojik Sıçrama

2002’de 1,1 milyar dolarlık AR-GE harcaması yapan ve 30 milyar dolarlık sanayi ihracatı gerçekleştiren Türkiye orta-alt teknoloji grubunda üretim yapıyordu. 2025’e kadar AR-GE harcamalarına verilen teşvik ve desteklerle yıllık harcama kapasitesi 25 milyar dolara erişti. Yapılan tahminler Türkiye’nin son çeyrek asırda AR-GE’ye 200 milyara yakın kaynak ayırdığını söylüyor. Bu harcama kapasitesine bağlı olarak Türkiye dünyada en fazla AR-GE harcaması yapan ilk 20 ülke arasına girdi. ABD Temsilciler Meclisi araştırmalarına göre ise satın alma gücü açısından Türkiye’nin AR-GE harcamaları ilk on büyük aktör arasında yer alıyor.

Türk sanayinin üretim değerinin son çeyrek asırda geldiği nokta ise verilen teşvik ve desteklerin ne kadar doğru olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Türk sanayini son çeyrek asırda farklı gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerle karşılaştırmak ise süreci daha iyi anlaşılır hale getirebilir. Son çeyrek asırda Türk sanayisi İspanya, Polonya, İsviçre ve Rusya’yı geride bıraktı ve İngiltere’nin bir alt sırasına yerleşti. Benzer bir durum tarım sektöründe de gerçekleşti ve Türk tarımı dünyanın en büyük yedinci Avrupa’nın ise en büyüğü haline geldi. Tarım sektöründeki gelişim Türk sanayinde meydana gelen teknolojik dönüşümle yakından alakalı. Özellikle teknoloji girdisinin tarım üretiminde artması tarıma dayalı sanayiyi de ciddi anlamda çağın şartlarına getirdi.

Türkiye, Sanayi Ligi’nde Zirve Yarışında

2025’te 1,45 trilyon dolar milli gelir, 430 milyar dolar sanayi üretim değeri ve 7 milyona yaklaşan sanayi istihdamıyla Türk sanayisi en büyük 12. sanayi sıralamasında yer alıyor. Çin, Endonezya, Brezilya ve Meksika’da benzer şekilde son çeyrek asırda ciddi şekilde sanayileşme gösterdi. Yeni kurulan birçok üretim tesisi Çin başta olmak üzere gelişmekte olan ülkeleri tercih etti. Bu nedenle gelişmekte olan ülkelerin milli gelirleri ve küresel ekonomiden aldıkları pay artış gösterdi. Batılı gelişmiş ülkeler ise son çeyrek asırda sanayi sektöründe ciddi ivme kaybettiler. İngiltere, Fransa, İspanya ve İtalya gibi ülkelerde tersine sanayileşme süreci meydana geldi. Almanya, Polonya ve ABD ise diğerlerine kıyasla daha iyi bir performans gösterdi.

İlginizi çekebilir!  Türk Havacılık Uzay Sanayi (TUSAŞ) – Deniz İstikbal

Özellikle Alman sanayisi gücünü korumayı başardı ancak Çin ile rekabet konusunda ABD’de de olduğu gibi büyük ölçekli başarı elde edilemedi. Bu nedenle Çin’e karşı yürütülen ve tüm dünyayı etkisi altına alan ticaret savaşları belli bir olgunlaşma döneminin ardından yayıldı. 2008 Küresel Finans Krizi sonrası ticari korumacılık önlemleri artış gösterirken Batılı aktörler sanayilerini korumaya çalıştılar. Fakat büyük bir başarı elde edilmiş değil. Örneğin ABD, Çin’e karşı uyguladığı ticari tarifelere rağmen 2018-2024 arası dönemde sadece Çin’e karşı 2,73 trilyon dolar ticari açık verdi.

Türk Sanayisinin Gelecek Vizyonu

Türk sanayisinin günümüzde geldiği konum ve küresel ekonomide işgal ettiği yer şans eseri meydana gelmiş değil. Küresel belirsizliklerin arttığı ve maliyetlerin yükseliş gösterdiği bir dönemde Türk sanayisi Çin, Fransa, İtalya ve Almanya gibi global aktörlere karşı iktisadi avantajlara sahip. Bu avantajların başında Türk sanayinin geldiği konum ve üretim gücü yer alıyor. AR-GE harcamalarıyla desteklenen ve yüksek teknolojiye geçiş için yönlendirilen Türk sanayisi küresel belirsizliklerden büyük kazanç sağlayabilir. Özellikle ABD ve AB gibi aktörlerle olan ticaret artırılabilir ve süreçten Türk sanayisi ilk on büyük sanayi arasına girerek büyük bir başarıya imza atabilir.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.