
Ceyhun BOZKURT – 15 Mart 2025
Önümüzdeki birkaç yıl, ülkemiz de dahil bölgemizin kaderini belirleyecek mücadele sahasının Suriye olacağını söylesek yanlış söylemeyiz. Suriye;
-Doğu Akdeniz jeopolitiği,
-Ortadoğu güç mücadeleleri,
-Ticaret koridorları,
-Enerji koridorları,
-İsrail-Filistin meselesi,
-Lübnan’da istikrar(sızlık)
gibi konularda denklemin en kritik ülkelerinden biri. Diğer ülkeler de önemli ama Suriye’de 13 yıl süren iç savaş sonrasında yeni bir dönemin kuruluyor olması, emperyalist-siyonist saldırganlığın iştahını kabartan coğrafyası ve bu güçlerin saldırıları/işgalleri, Türkiye gibi dostların Suriye’nin toprak bütünlüğü ve birliği için verdiği mücadeleler vs. bu sahayı önümüzdeki dönemde ana şekillendirici sahalardan biri yapıyor.
Burada kazanan, Doğu Akdeniz’de, Ortadoğu’da, Avrasya’da, Kızıldeniz’de, Süveyş Kanalı’nda, Lübnan’da, Filistin’de avantajlı hale gelecek. Gönlümüz tabii ki dostlarının desteğiyle Suriye’nin, Suriyelilerin galip gelmesi.
Ancak Suriye’nin gücü henüz İsrail gibi bir canavarın dişlerine direnç gösterebilecek durumda değil. İsrail de, Suriye’de geçiş sürecini fırsat bilerek Golan tepelerinden sonra işgal alanlarını genişletti. İsrail’den yapılan açıklamalar, Tel Aviv’in işgalin kalıcılaşması için elinden geleni yapacağını gösteriyor. Bunun için de Şam’ın zayıf ve merkezsiz kalmasını hedefleyen bir politika izleyecek.
Türkiye ise Suriye’nin dostu olarak, bu ülkeyi ve Suriyelileri korumak için İsrail’in karşısındaki en büyük güç olarak öne çıkıyor. Türkiye, Suriye’nin;
-Askeri,
-Siyasi,
-Ekonomik,
-Sosyolojik,
-Psikolojik
inşası amacıyla yoğun diplomasi yürütüyor. Ekonomik çözümlerde ağırlıklı olarak Körfez ülkeleri öne çıkarken, herkesin bildiği gerçek ise güvenlik olmadan ne ekonomik yeniden inşa olabilir ne de işleyen bir sistem. Bu nedenle güvenlik konusunda herkesin, elbette Şam’ın da gözünü çevirdiği merkez Ankara. İsrail’in saldırganlığı da göz önünde bulundurulursa, Suriye’nin bir an önce güvenlik anlamında organizasyonunu yapmalı. Yani hem Savunma Bakanlığı’nın organizasyonunu tamamlamalı hem de ihtiyacı olan savunma araçları ve sistemlerinin tedariğini gerçekleştirmeli.
Ayrıca, New Arab’taki analize göre, Ankara, tehlikeli güç boşluklarının ortaya çıkmasıyla Suriye devletinin çökmesini istemiyor çünkü böyle bir senaryo büyük bir istikrarsızlık yaratabilir ve IŞİD gibi terörist gruplara oksijen verebilir. Bu tür kargaşa ve güvenlik krizleri, Suriye ile 900 kilometrelik bir sınırı paylaşan Türkiye’ye kolayca sıçrayabilir. Yani Suriye’nin güvenliğini sağlamak, bir anlamda Türkiye’nin de güvenliğini sağlamak olacak.
Ancak İsrail bu durumdan ve ilişkilerden rahatsız. Türkiye’nin Suriye’de oluşan boşluğu doldurmada Şam’daki yönetime destek vermesi, sıklıkla gerçekleştirilen temaslar, savunma ve güvenlik işbirliği için yapılan görüşmeler, altyapı çalışmaları, İsrail için en büyük kabusu adım adım gerçeğe dönüştürüyor. O kabus, Suriye’de İsrail’in çapulcularının karşısına mazlumun dostu olan Türk Ordusu’nun çıkma ihtimali.
İsrail Suriye’nin istikrarsız kalmasını sağlamak ve Türkiye’nin etkisini kırmak için çeşitli oyunlar kurdu. PYD-YPG terör örgütünü himayesine almak istedi ama Terörsüz Türkiye hedefiyle başlayan süreç, Suriye’de de etkisini gösterdi ve paravan örgüt SDG, Şam ile entegrasyon anlaşması yapmak zorunda kaldı.
PYD-YPG üzerinden Kürt kartında şu aşamada istediği sonucu alamayan İsrail, şimdi Rusya ile Türkiye’yi karşı karşıya getirmeye çalışıyor. Nasıl mı?
Pazar günkü yazımızda detayları yazalım…