
Fatih ÜNLÜ – 14 Mart 2025
1- Ramazan Ayının Ulvi İklimi
Ramazan Ayımız mübarek olsun.
Bu güzel ayda 30 gün boyunca tutacağımız oruçlarımız içimizdeki iyi yönlerin ortaya çıkmasına eşsiz birer vesile olurlar. Hakkı biraz verilebilirse, Ramazan ayının bu ulvi iklimi hayatımızda nice manevi inşirahlara ve devirlere kapı açar.
Ramazan ayının Ahirete bakan yönlerini ölçmeye bu dünya terazisi elbette kâfi gelmez. Fakat bu mübarek ay sadece Ahirete bakmaz; bu dünyada da insanlığa maddi – manevi hemen hissedilecek birçok hayrı da beraberinde getirir. Ramazan ayında hayır hasenat, diğergâmlık ve sosyal yardımlaşma faaliyetleri olağanüstü artarken suç oranları da önemli ölçüde azalır.
Ramazan ayında suç oranlarının azalmasına dair birçok bulgu var.
Konya için 2000-2009 yıllarına dair ölüm istatistiklerine dair bir çalışmada, Ramazan ayında cinayet ve intihar vakalarında yüzde 20 civarında bir düşüş gözlenmiş. O dönemdeki 403 cinayet vakasından 27’si Ramazan ayında işlenmiş. Bu da diğer aylara oranla Ramazan ayında yüzde 19.4 daha az cinayet işlendiğini gösteriyor.
Yine Konya’da 2000-2009 yılları arasında görülen 394 intihar vakasından 27’si Ramazan ayında görülmüş. Bu da Ramazan ayında intihar vakalarında ortalama yüzde 18’in üzerinde bir azalmaya işaret ediyor. O çalışmadaki bir bulgu da kazada ölme oranlarında Ramazan ayında ciddi bir artış yaşanması. Bu sonuçta mübarek Ramazan ayında özellikle trafikte daha çok dikkat edilmesi ve oruçluyken riskli işlerden kaçınılması gerektiğine işaret ediyor*2.
Yine 2016 yılında Milliyet gazetesinde yer alan yerel bir habere göre, Kayseri’de Ramazan ayında suç oranlarında ortalama yüzde 15 civarında bir düşüş tespit edilmiş. Fakat iftara doğru son iki saatte tartışma, aile kavgası ve trafikte görülen kavgalarda bir artış yaşanmış. *3.
Ramazan ayının suç oranları üzerindeki etkisine dair yurtdışı kaynaklı bazı çalışmalar da var.
Bazı ülkeler için istisnai durumlar olmakla birlikte, Ramazan ayında genel hatlarıyla tüm İslam ülkelerinde ve Müslümanların yaşadığı bölgelerde suç oranlarında önemli bir azalmanın meydana geldiğini söyleyebiliriz.
Bu bulgular bir yana, ülkemiz için diyelim son 10-15yılda Ramazan ayı öncesiyle Ramazan ayındaki suç istatistiklerini türlerine göre karşılaştıran ve farklılıkların sebeplerini irdeleyen detaylı çalışmaların yapılmasında büyük fayda var.
Ramazan ayında suçların azalmasının sebepleri ve bunun daimi bir azalışa vesile olması için nelerin yapılabileceği gibi hususların detaylı araştırılmasında hem konuyla ilgili kurumlarımıza da akademik camiamıza çok önemli roller düşüyor. Özellikle rahat suç işlenmesi olgusu ciddi bir toplumsal sorunumuz haline gelmişken…
Ramazan Ayında Suç Oranları Neden Azalıyor?
Ramazan ayında suça eğilimin azalması ulvi duyguların öne çıkmasına ve bu çerçevede asıl insanın kendisini Allah’ın rızasına yaklaştıracak işlere daha çok yönelmesine bağlanabilir. İyi haller gelince de yanlış işlere meyil o ölçüde azalır. Ramazan ayının manevi etkisi şüphesiz onun hayatımızda ne ölçüde yer ettiği ve özümsendiğiyle de ilgili.
Şaka yollu veya ciddi “Oruçta açlıktan takat kalmıyor ki suç işlensin.” diyenlerimiz olabilir. Duruma göre açlığın iki yönlü bir etkisi de var ama sağlıklı beslenmeyle -aşırı sıcak günler hariç- orucun bazen çok daha dinç ve sağlıklı bir güne vesile olduğu da çok görülmüştür. Dolayısıyla, işin açlık ve takatsizliğin ötesinde şüphesiz çok daha önemli boyutları var.
İşin sırrının Allah için tutulan orucun kötülüklere önemli bir mani teşkil etmesi olduğunu Peygamberimiz aleyhisselamın şu hadis-i şerifinden anlıyoruz:
“Oruç bir kalkandır. Oruçlu, saygısızlık yapmasın, ahlâksızca konuşmasın. Eğer biri kendisiyle dövüşmeye veya sövüşmeye kalkışırsa, iki defa, “Ben oruçluyum.” desin.”
Ramazan ayında herkes dua ve kulluğa daha çok durduğu için bu dönemde büyük bir şahs-ı manevi ve mana iklimi de oluşur. Ve bu ortamda insanlar Allah’ın rızasından uzak hallerinin, yanlışlarının üstesinden çok daha kolay gelmeye başlarlar.
Peygamberimiz aleyhisselam ashabına “Allah ile aranızı düzeltin.” tavsiyesinde bulunmuşlar. Allah’ın Rızasından uzak bir hâlde isek, Ramazan ayı bizim için eşsiz bir onanma fırsatıdır. İyi bir haldeysek te daha iyi hallere ulaşmamız için büyük bir imkândır.
2- Çölde Bir Vaha Gibidir
Allah’ın yüce zikri. Aslında her zaman öyledir de özellikle bu güzel Ramazan ayında Allah’ı zikretmek susuz günlerimize çölde yemyeşil bir vaha gibidir.
Allah’ın yüce Zikri kavrulan bir çölde yemyeşil bir vaha gibidir. O vahada esen serin rüzgârlar gibidir. Günlerdir aç bir kimseye oradae n leziz yiyecekler gibidir. Elbette çok daha güzeldir.
Rabiatül Adeviyye hazretleri zikir bahsinde “Dilimizin lezzetidir İsimlerin.” der.
Elbette öyledir. Çünkü “Kalpler ancak Allah’ın zikriyle huzur bulur, mutmain olur.” ve “Allah’ın zikri şüphesiz en büyük iştir.” *
Allah hepimize yüce Zikrinin lezzetine varabilmeyi nasip eylesin…
3- “Zamanlarımızı Seninle Mamur Kıl”
“Zamanlar ancak Allah’ı anmakla mamur olur.” Ahmet Er-Rufai Hazretleri bir duasında şöyle der:
“Allah’ım!
Zamanlarımı Sen’inle mamur kıl
Sırlarımı muhabbetinle aydınlat
Gözümü lütfunun izlerini görmekle aydınlık eyle…”
Biliyorsunuz, mamur “imar edilmiş, bayındır hale getirilmiş ve şenlendirilmiş” anlamlarına geliyor. Hazret “mamur” derken günümüzde imar adı altında bazı yerlerdeki çarpık çurpuk yapılaşmayı kast etmiyordu elbette.
O zamanın imarı da ayrıydı şüphesiz. Mütevazı bir Tekke’de biraz ileride Şeyhin de bizzat çalıştığı bir buğday tarlası ve yanda eşsiz bir gül bahçesi, şırıl şırıl akan küçük bir pınar, güzel bir çardak, çay semaveri ve dolu çay bardakları gibi bir şeydi belki de…
Bu cümleden, bu duanın anlamını kavrayabilmek için kupkuru, kavrulan bir çöl düşünelim. Sonra oranın ileriden gelen ağır bulutlardan birdenbire bastıran cömert yağmurlarla yeşillendiğini ve şenlendiğini. Ve insanın istifadesi için de etrafa çok güzel mekânlar yapıldığını…Akan sular, güzel yollar ve her yönde tabiatla uyumlu muhteşem bir imarla yaşanası yerler meydana geldiğini düşünelim.
Bir de kıymetli ve sevilen dostlarla burası ne kadar şen ve mesrur olur. İşin bir de manevi imar ve inşirah yönü vardır ki asıl da onlardır ama onları kaleme dökmek te bir o kadar zordur.
İşte zamanlar Allah bilmekle, O’nun yüce zikri ve emirleriyle mamur olur, harabelikten, yakıcı bir kuraklıktan ve ıssızlıktan kurtulur. Zamanlar O’nun Adlarıyla nurlanır.
Allah’ı bilen bir insanın her anı mamur olur, şenlenir, güzelleşir. Diyelim bir taciriz veya esnafız, eğer gerçekten Allah’ı biliyorsak, işlerimizde özenli ve dürüst oluruz, güler yüzlü oluruz. Bizden insanlara zarar gelmez, bilakis gittiğimiz her yerde hayır vesilesi oluruz.
Diyelim önemli bir yerde yöneticiyiz. İnsanları üzmeden, kırmadan idare eder, sorumlu olduğumuz işleri takip etmeyi bir emanet sayarız. Sistemi iyi çalıştırıp işleri bir bir sonuçlandırırız. Ah değil dua alırız.
Ya da diyelim bir yerde çalışanız. Bize bir iş verildiğinde kimsenin gözü arkada kalmaz, biz işi bitirinceye kadar kimsenin alnının damarı çatlamaz, bilirler ki o iş en güzel şekilde yapılacaktır. Bir de işimizi öyle iyi öğrenir ve yaparız ki en kıdemli yöneticiler bile bize özenirler…
Veya bir eğiticiyiz. Öğrencilerimizi ve o kıymetli devirlerini birer emanet biliriz ve onları özenle öyle yetiştiririz ki ömrün sonunda ve ötesinde bile bizi hayırla yâd ederler.
Bunun gibi Allah’ı bilmek insanın her işinde, hal ve kal’inde kendini gösterir.
İnsanlık tarihi Allah’ın bilmekle zamanlarını ve ömürlerini mamur kılan kıymetli insanlarla doludur.
Peygamberimiz Hz. Muhammed aleyhisselam da tek bir insanın iman etmesi için bile -kendine kıyarcasına- didinir dururdu. Taif’te getirdiği en güzel mesaja taşlarla cevap verildiği halde o gelecek nesillerin hayrını dilemiş ve Uhud’da dişleri Utbe b. Ebi Vakkas’ın attığı taşla kırıldığı zaman bile kâfirler için şöyle dua edebilmiştir:
“Allah’ım! Kavmimi yargılama, çünkü onlar bilmiyorlar.”
Peygamberimiz bunu Allah için yapabilmişti. Taif’te atılan taşlarla yaralanmışken
“Ey Rabbim! Benim üzerime çöken bu musibet ve eziyetler, eğer senin bana karşı bir kızgınlığından ve öfkenden dolayı değilse; çektiğim bu sıkıntıya hiç aldırış etmem ve hepsine tahammül ederim.” demişti.
Allah azimüşşan da yıllar sonra kıymetli Resulüne hem Mekke’nin hem de Taif’in fethini nasip etmişti. Ve tüm zamanları Allah’a imanla nurlanan Peygamberimiz aleyhisselam hem o beldelerde zayıf düştüğü hem de muzaffer bir komutan olarak oraları fethettiği zaman tavırların en güzelini gösterebilmişti.
Hz. İbrahim aleyhisselam da Nemrut ve ekibinin tapındıkları güneşin, ayın ve putların tapınılacak bir yönleri olmadığını insanlara gösterdiği için mancınıkla dağ gibi bir ateşe atılırken bile davasından zerre dönmemişti. Ve “Hasbünallah” diyerek atıldığı ateş te onun için bir gül bahçesine dönüşmüştü.
Zamanlarını Allah ile mamur kılanları Allah hiç yalnız bırakır mı?
Hz. Ömer de Allah Resulüne olanca düşmanlık hisleri içindeyken onun da zamanları Taha suresinin güzelliğinde Allah’a imanın nuru ile mamur olmuştu.
Diyelim bizim de bir günümüz güzel kıraatler ve -İbrahim Meletlioğlu kardeşimizin “Muhammediyiz” eserindeki gibi- güzel salavatlarla mamur olmuştur.
Belki bir başka arkadaşımızın gecesi de teravihte okunan ve Hikmet (İnce) kardeşimizin ifadesiyle “Hiç bitmesin” diyeceğimiz içli Kuran-ı Kerim tilavetleriyle nurlanmıştır.
Ve bunlar gibi sayısız güzel örnek.
İşte zamanları mamur kılan Allah’a imandır. Vakitleri güzel kılan Allah’ın zikr-i cemilidir, O’nun rızasına uygunluğudur.
İnsana en ağır gelen de Allah’ın rızasından uzaklığıdır. Gün gelir, kâfirler bile bunu görürler de Mevlana hazretlerinin ifadesiyleCehennemden
“Bir baksan, bana bir baksan, cehennemde olduğuma gam mı çekerdim*4.” der dururlar.
====
* 1 Rad Suresi 28. ve Ankebut Suresi45. Ayeti Kerimelerin meali
* 2 Evaluation of ForensicDeathsDuringtheMonth ofRamadan in Konya, Turkey, Between 2000 and 2009.
(Serafettin Demirci, MD,* Kamil Hakan Dogan, MD, PhD,Þand Sermet Koc, MD)
* 3 Milliyet Kayseri Haber –6.7.2016 (Özel Haber) Ramazan’da Suç İşleme Oranları Düştü
* 4 Mesnevi’den