rabia yavuz 800-563

Rabia YAVUZ – 12 Mart 2025

 

7 Mart Cuma günü Turkuvaz Medya Merkezi’nin Güçlü Türkiye’nin Güçlü Kadınları Zirvesi’nde kendi hikayemi anlatmak üzere davet edildim. Alanında uzman ve öncü rol oynayan birçok kadınla tanışma fırsatım oldu. Kendi hikayemi paylaşmaktan çok başka kadınların hikayelerini dinlemek ve onlardan öğrenmek benim için büyük bir lütuf. Beni davet eden ekibe, böyle güzel bir organizasyonda emeği geçen herkese ve hikayelerini bizlerle paylaşan tüm muhteşem kadınlara teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

Uzun yıllardır klinik psikolog olarak hizmet veriyorum. Mesleğim sayesinde birçok insan bana hayat hikayelerini anlatır. Ben de can kulağıyla dinlerim onları. Hikayelerimiz çok kıymetlidir. Hikayelerimizi paylaşmak ta. Terapi odasında hikayelerimizi paylaşmanın başka bir işlevi ise yenilerini yazabilmektir. Kadın şairlerden Muriel Rukeyser, “Evren hikâyelerden oluşur, atomlardan değil” diyor o yüzden ben de bugün zirve boyunca söz alan tüm kadınların hikayelerinde gördüğüm ortak bir temadan bahsetmek istiyorum.

Güçlü Kadınların Ortak Hikayesi

Bu ortak tema ise hikayelerini paylaşan kadınların hepsinin zorlu bir hayatının olduğuydu. Bu zirvede yer alan kadınların hiçbirinin hayatı kolay olmamış. Hayat onlara gümüş bir tepside sunulmamış. Mesela, siyasette kadın gücünden bahseden Ayşe Böhürler Hanımefendinin anlattıkları beni çok etkiledi. Başını örtme kararı aldıktan sonra kendisine açık olan tüm kapıların nasıl da bir bir yüzüne kapandığını ve kendisinin kapanan kapılarla değil, yenilerini çalmak için başka yollarla nasıl tanıştığını anlattı.

Zülal Tannur’un hikayesi ise ilk günden bu yana zorluklarla şekillenmiş. Hayata verili olan hatta verili olmayan şeylerden başlayarak seçili bir hayatın nasıl da inşa edilebileceğinin muhteşem bir örneğiydi Zülal’in hayatı. Zülal, %5 görme oranına sahip bir bebek olarak dünyaya gelmiş. Bu engeli ciddiye almayıp nesneleri önce kartlar üzerindeki görsellerden görmeyi öğrenmiş. Bu öğrenme sürecinde ailesi bilgisayar teknolojisinden faydalanmış.

Zülal 4.5 yaşından beri bilgisayarı yaşamsal ve üretim amaçlı olarak kullanıyor birçok yaşıtından farklı olarak. Görme engellilere yönelik kurulmuş olan WeWalk’ta kullanıcı deneyimi sorumlusu olarak görevler de alan Zülal, yine görme engelliler için geliştirilmiş SeeingAI uygulamasının da Türkiye’ye entegrasyonu sürecinde rol almış. 2020 yılında gösterdiği üstün çabalar sayesinde Microsoft’un Engelleri Aşan Kadın Lideri seçilen Zülal Tannur, görme engelliler için yapay zeka ve insan iş birliğinde ortak çalışmalar yapmaya devam ediyor.

Sosyal girişimci ve şef olarak kimliklerinden sadece birkaçını bizlerle paylaşan Ebru Baybara Demir’in hikayesi ise Mardin’de başlıyor. Dünyanın en iyi 10 şefi arasına iki yıl üst üste girerek bir ilke imza atan Ebru Hanım, Mardin başta olmak üzere birçok ilde kadınları ve biyoçeşitliliği merkeze alan projeler üretmiş ve üretmeye devam ediyor. Konuşmasında beni en çok etkileyen cümlesi ise “Coğrafya en güzel kaderdir” oldu. Doğduğunuz yer gibi sizin seçmediğiniz bir deneyime sahip çıkarak o topraklarda büyümenin ve çiçeklenmenin muhteşem bir örneğiydi. Yerel kalkınmanın etkileyici örneklerini paylaşan Demir, coğrafyanın sadece bir kader değil, çok güzel bir kader haline gelebileceğinin de ilham verici bir örneği.

İlginizi çekebilir!  World of Türkiye yazar kadrosuna güçlü bir isim daha

Sanatta Sıfır Atık Hareketi: Deniz Sağdıç

Sanatçı Deniz Sağdıç ise tasarladığı sanat eserleriyle gözlerimizi kamaştırdı. Tasa sahibi olan bu muhteşem tasarımcı kadının toplumdaki yerini mesele edinen çalışmaların içinde bulunmuş. Örneğin, resim alanındaki yüksek lisansını da kadın imgesinin medyadaki yerini araştıran teziyle tamamlamış. Zirvede ise “Sıfır Atık” ilkesinden yola çıkan Sağdıç, kimilerinin çöp olarak gördüğü atıklardan eserler üretiyor. Tüketim çağında yaşayan bizlere tükettikçe tükenmemek için neler yapabileceğimize dair yeniden düşünme imkanları açan Sağdıç kavramı sınırları zorlayan kadınlardan.

Futurist, mobil dönüşüm uzmanı, yatırımcı, uygulamacı, konuşmacı, teknoloji markalaşma ve pazarlama uzmanlığı gibi sayısız beceriye sahip olan Zehra Öney ise Türkiye’nin gerçek potansiyeline teknolojide yer alacak kadın liderlerle ulaşabileceğine sadece inanmıyor, bunun için gayretle çalışıyor. Yola ilk çıktığı zamanlarda teknoloji dünyasında kadınların henüz hak ettikleri yeri alamadıklarını fark eden Öney, çalışmalarını bu alanda yoğunlaştırmış. Türkiye’nin geleceği için canla başla çalışmakta.

En etkileyici konuşmalardan birini gerçekleştiren Esra Odabaşı doğumda gerçekleşen bir komplikasyonla engelli bir birey olarak hayata başlamış. Bu durum hayatında farklılıklar ve kimi zaman zorluklar yaratsa da hayata bakışı çok etkileyici. Yeni bir şey denemek istediğinde, başka birinin yaptığı bir şeyse “bunu ben de yapabilirim” diyen Odabaşı, henüz kimsenin yapmadığı bir şeyi denemek istediğinde ise “bunu ilk yapan ben olabilirim” diyerek bakıyor karşılaştığı engellere. Bu sayede engellerin kısıtladığı değil güçlendirdiği bir kadınla karşılaştığınızı anlıyorsunuz. Engelli bireylerin istihdamına kendini adamış olan bu muhteşem bakış açısını çevresine yaymaya devam ediyor.

Komedyen, senarist ve oyuncu olan Yasemin Sakallıoğlu kendine has üslubuyla sanat dünyasında yükselen kadın gücünden bahsetti. “Sıfır Atık” ilkesinden yola çıkarak sürdürülebilir geri dönüşüm hareketini atık olan nesnelerden sanat üreterek yenileyen sanatçı Deniz Sağdıç’a gönderme yaparak kendisinin de sürdürülebilir mizah yaptığını söyledi. Ailedeki sıkıntı ve sorunları hatırlanmaması gereken artık bir atığa dönüşmüş anılardan mizah ürettiğini söyleyerek salonu güldürdü. Kendisi, terapi yolculuğundan çok şey öğrendiğini sohbetimiz sırasında benimle de paylaştı.

Güçlü kadın olmanın kimi zorluklarının da altını çizen Sakallıoğlu’nun konuşmasında beni en çok etkileyen ise, sanat dünyasında birçok ilke imza atan Sakallıoğlu’nun kalıcı olmak ve hatırlanmakla ilgili arzusuna terapistinin verdiği yanıtı bizlerle paylaşmasıydı. Terapistin “Bahçenizdeki ayva ağacını kim dikti” diye sorması üzerine o ağacı ilk dikenin kim olduğunun bilinmese bile hala meyvelerinden herkesin faydalandığını fark eden Yasemin Hanım, “Belki de biz kadınlar güçlü olmayı ilerde diğer kadınlar güçlü olması için bu kadar çok istiyoruz” derken emeklerin nasıl meyveler verebileceğini ve zamana ihtiyacı olduğunu tekrar düşünmemi sağladı.

İlginizi çekebilir!  “Neden”i Olan “Nasıl”ı Çözer – Rabia Yavuz

Ailesinin evlenip 3 çocuk yapmasını beklediğini ekleyerek kendinden 10 yaş küçük öğrencilerle beraber 28 yaşında konservatuvara gittiğini “Hayatta çok doğuracağını ama sadece çocuk doğurmayacağını, büyüyen yetişen ve başkalarının hayatına dokunan şeyler doğurmayı hedeflediğini de eklerken her kadının içindeki doğurganlığa farklı yerlerden de bakabileceğimizi bize hatırlattı. Hiçbir şey için geç kalınmadığını anlatan bunca hikaye hayatın ne kadar da canlı ve doğurgan olabildiğini görmek isteyenlere sundu.

Kadın Eli Değen Yönetim: Kübra Güran Yiğitbaşı

Türkiye’nin ilk başörtülü kadın valisi olarak bir ilke imza atan Kübra Güran Yiğitbaşı ise Bosna Hersek’de yaşanan katliama şahit olan her vicdan sahibi insanın yapacağı gibi meslek seçimi için gazeteci olmaya karar vererek eğitim hayatına başlamış. Dünyada yaşanan zulümleri belgelemek ve durdurmak derdiyle dertlenmiş Yiğitbaşı hayatın yol ayrımlarında kulvar değiştirse bile ilkelerinden vaz geçmeyip bürokrat, akademisyen ve yazar olarak hala haksızlık ve zulümleri engellemek, insanların hayatlarını güzelleştirmek için canla başla görev yapıyor Afyon’da. Kübra Hanım’ın hizmetleri Afyon ilinin sınırlarına sığmıyor.

Bölgede 6 Şubat depreminin bıraktığı yıkıntılardan hayat için yeni ve anlamlı şeyler kuran Kübra Hanımefendi, mülki idarede kadın elinin değdiği yerleri nasıl da iyileştirerek güzelleştirdiğine dair örnekleri de bizlerle paylaştı. “Her şey yıkılıp giderken, geride kalan şeylerle güzel bir şeyler kurmaya çalışmaktır hayat”, diyor Sting. Bu muhteşem kadınlar yıkılan hayallere, konulan engellere ve yapamazsın diyenlere en güzel yanıtları kendi hayatlarıyla ve ilham verici hikayeleriyle veriyorlar.

Kendi Seçimlerimizle Yeniden Doğmak

Doğduğun ev kaderindir, denildiğini duymuşsunuzdur. Aynı doğduğumuz coğrafyanın kaderimiz, olduğunun işitildiği gibi. Bizi buluşturan bu zirvedeki kadınlar da farklı ailelerde doğdular. Farklı illerde, farklı engellerle de olmak üzere dünyayla tanışan bu güzel kadınlar bulduklarından daha güzel bir dünya kurmak için başka doğumlar da yaşamışlar. Psikolojide annelerimizin rahimlerinden sonra kendi kararlarımızdan da doğduğumuz söylenir ileriki yaşlarımızda.

Yani kendi seçimlerimizden doğmak psikolojik doğumumuzu temsil eder. İnsanın kendi seçimleri olabilmesi için önce bir kendiliğe ihtiyaç duyması bundandır. Şahsi kararlar vere vere inşa edilen şahsiyet, hayatın ilerleyen yıllarında hem değişir hem gelişir. Şahsiyet sahibi olmak için şahsi seçimlerimiz olmalı. Bizim diyebileceğimiz. Yapmak için haz ya da keyiften de öte motivasyon kaynaklarımızın olduğu seçimler. Yaptıklarımızın sonucunda karşılaştığımız durumlarla başa çıkabilmek istiyorsak önce o eylemlerin maksadından emin olmalı. Ancak o zaman sonuçlarını da kimseyi aramadan ya da gözümüzü dışarılarda gezdirmeden kendimizde bulabiliriz.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.