
Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 5 Mart 2025
Rusya-Ukrayna savaşı, ABD’nin yeni Başkanı Trump’ın şatafatlı söylemleri üzerine bitecek ve kalıcı barış gelecek diye beklerken, bir kaç gün içerisinde beklentilerin çok uzağında bir tablo ortaya çıktı. Önce Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski’yi tüm dünyanın izlediği ekranlar önünde azarlayan ve ardından evinden (Beyaz Saray) kovan Trump, daha sonra da Ukrayna’ya askeri yardımları durdurduğunu açıkladı. Bir ulusal TV kanalından “Hocam, ABD olmaksızın Ukrayna bu savaşta Rusya’yı durdurabilir mi?” diye sorunca bu konu ele alındı.
Rusya-Ukrayna Savaşının Anglo-Saksonların Bir Vekalet Savaşı Olduğu Gerçeği
ABD’de Biden yönetimi Ağustos 2021’de apar topar ve müttefiklerini bile önceden bilgilendirmeden Afganistan’dan ayrıldı. Eylül 2021’de Avustralya ve İngiltere ile birlikte Çin’e karşı AUKUS adlı ittifakı kurdu. Hatta bu gelişme üzerine, daha önce Avustralya’nın Fransa’ya sipariş verdiği 50 milyar avroluk nükleer denizaltı projesi İngiltere’ye yönlendirildi. Yani Türkiye kamuoyunda sık sık gündeme getirilen “Batı” kavramının hiç de homojen ve katı bir yapı olmadığı, bu gelişmede Fransa’nın “satılmasıyla” bir kez daha açıkça görüldü.
Çin’e karşı bu önlemi alan ABD-İngiltere ikilisi hemen ardından gözlerini Rusya’ya dikti. Ukrayna ile 2014’ten beri devam eden doğu bölgesi (Donbass vb) sorunu çözülmemiş, Kırım ise Rusya’ya bağlanmıştı. 2019 seçimlerinin propaganda döneminde Rusya ile sorunları çözeceği sözünü veren Zelenski, cumhurbaşkanı olduktan sonra Minsk anlaşmalarını bir kenara bırakarak, Rusya’ya karşı üstünlük kurabileceklerine inandığı Anglo-Saksonların gazına geldi. Bu arada savaştan sonra anlaşıldığı üzere o dönemde Rus kimliğinin daha yoğun olduğu bölgelere gönderilen paralı askerler tarafından nispeten güçlü bir paramiliter güç de hazırlanmıştı.
Rusya’nın Ukrayna sınırına yakın bölgede 175 bin kişilik bir kuvvetle askeri tatbikat yapmasını fırsat bilen ABD-İngiltere ikilisi, sözde istihbarat birimlerinin ikazları sonucu Rusya’nın her an saldırabileceği yaygarasını sıkça tekrarladılar. Buna karşılık Rusya tarafı ısrarla saldırı yapılmayacağını söylüyordu. Avrupa’nın doğusunda bu gelişmeler yaşanırken, kıtanın iki önemli ülkesi Fransa ve Almanya ise tereddütlü bir acizlikle gerilimi düşürmeye çalıştılar ama başaramadılar. Ukrayna’nın batı komşusu Polonya’nın ise şahinlik konusunda ABD-İngiltere’den geri kalır yanı yoktu.
Rus Lider Putin’in 22 Şubat 2022’de tüm dünyaya servis edilen uzun beyanatında, Ukrayna’nın bir zamanlar Çarlık Rusya’sına ait olduğunu, hatta bu toprakları Osmanlı Devleti’nden aldıklarını açıkladı. Aynı konuşmada Ukrayna’nın, doğusunda Rusya sınırına yakın bölgelerde Ukraynalılardan daha yoğun halde yerleşik Ruslara karşı “Nazi” benzetmesi uygulamalarla baskı yapıldığını da şikayet etti.
İleri sürdüğü bu gerekçe ve Anglo-Sakson kışkırtmaları sonucunda 24 Şubat’ta Ukrayna’ya giren Rusya’nın, bir kaç hafta içerisinde Ukrayna’yı yutacağı tahminleri yapılıyordu. Ama yutamadı. Çünkü Minsk Anlaşmalarına uymaması konusunda kışkırtan ABD ve İngiltere, Ukrayna’ya askeri yardım, askeri uzman ve politik desteklerini gerçekleştirmişti. Hatta AB ülkelerinin çoğunu da “Rus tehdidi” çığırtkanlığıyla bu desteğe ortak ettiler. Ama devran döndü, ABD’de Biden yönetimi değişince, Putin’le önceki dönemden dostluğu bilinen Trump’ın başkanlığı ile Ukrayna bir köşeye fırlatıldı. Daha doğrusu ABD, sadece Ukrayna’yı değil, Avrupa’yı da sattı.
Zaten savaş, adeta arı kovanına çomak sokarak çıkartılmıştı. Maksat Ukrayna’yı korumak değil, Rusya’nın askeri, ekonomik ve siyasi gücüne darbe vurmak, Rusya’yı mümkün olduğunca zayıf bırakmaktı. Kısacası bu savaş Anglo-Saksonlar için bir vekalet savaşı ve ne yazık ki Ukrayna da bir araçtı. Tabii ki başrol oyuncusu gibi parlatılan Zelenski’nin de sadece bir figüran olduğu bugünlerde daha iyi anlaşılacaktı. Buna inanmak istemeyenler, Zelenski’nin Beyaz Saray’da maruz bırakıldığı hakaretten sonra büyük bir üzüntüyle anlayabildiler.
ABD’den Ukrayna ve AB’ye İhanet Derecesinde Çalım
Savaş 24 Şubat 2025’te 4’ncü yılına girdi. Ukrayna en verimli topraklarından %20-25’ini kaybetti. Tarafların her birinin en az 200’er bin asker kaybettiği, bazılarına göre Ukrayna’nın bir milyon asker kaybettiği ileri sürülüyor. Aslında Ukrayna’nın 2024 yılı ortalarında 500 bin kişiyi silah altına çağırma ve aldığı yeni kararlara bakarak asker kaybının 500 binin üzerinde olduğunu tahmin etmek mümkündür. Ukrayna nüfusunun 6-7 milyonu Avrupa ülkelerine sığındılar. Bunların önemli bir kısmı, hele de çocuklar geri dönmeyecekler. Çok ciddi bir insan kaynağı kaybı. Öte yandan Ukrayna’nın yeniden imarı için de belirlenen asgari ihtiyaç 500 milyar avronun üzerinde.
ABD’de Biden yönetiminin 106 milyar tutarında silah ve mühimmatı “yardım” olarak gönderdiği Ukrayna, Biden’dan sonraki Trump yönetimince 350 milyar dolarlık silah-mühimmat gönderildiği dayatmasıyla karşı karşıya kaldı. Hatta derhal barış masasına oturmazsa askeri desteğin kesileceği de söylendi. Zelenski, düşündüklerini bile açıklayamadan, bir zamanlar Kongre’sinde alkışlandığı ülkeden kabul edilemeyecek bir şekilde ayrıldı.
ABD, bir an önce masaya oturularak barış anlaşması imzalanmasını ve ardından da savaş sırasında gönderdiği silah yardımlarının karşılığında Ukrayna’daki nadir toprak elementlerine el koymak istiyor. ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson da Zelenski’nin “aklını başına toplayarak minnettarlıkla” masaya dönmesi veya yerine liderlik edecek başka birisinin ülkeyi temsil etmesi gerektiğini söyleyerek Zelenski üzerindeki tam saha presi sürdürdü.
Hemen ardından da Trump yönetimi Zelenski’ye söylenenleri gerçekleştirdi ve Ukrayna’ya askeri desteği kestiğini açıkladı. Bunun üzerine tutuşan Avrupa ülkeleri de Zelenski gibi ortada kaldılar. Oysa Avrupa 2 Mart’ta Londra’nın ev sahipliğinde toplanmıştı. Zirvede Ukrayna’ya askeri yardımların akışının sürdürülmesi yanında kalıcı bir barış için Ukrayna’nın masada olması ve güvenliğinin sağlanması gerektiği üzerinde anlaşma sağlandı. Bu arada Ukrayna’nın gelecekte kendisini savunabilecek yeteneklere kavuşturulması, Ukrayna’da barışın korunmasına yardımcı olmak üzere bir koalisyon yapılanması üzerinde uzlaşma sağlandığı bildirildi.
Ev sahibi İngiliz Başbakan Starmer son olarak Avrupa’da “barışı desteklemek ve gerçekleştirmek için bu çabanın güçlü ABD desteğine” olan ihtiyacını da ekledi. Ancak ABD’nin bir gün sonra Ukrayna’ya askeri desteği kestiğini açıklaması üzerine Starmer, ABD ile askeri ve istihbarat açısından son derece iç içe ilişkilerinin olduğundan hareketle bu konuyu ABD ile görüşmenin gerekliliğinden söz etti. Ancak Trump dinler mi acaba?
Avrupa Komisyonu Başkanı von der Leyen ise 6 Mart’ta yeni bir zirve toplantısı için davet göndererek, Ukrayna’nın yalnız bırakılmaması için AB ülkelerine “pamuk eller cebe” mesajı gönderdi. Von der Leyen’e göre Avrupa ülkeleri GSMH’larının %1.5’uğunu ayırırlarsa 650 milyar avro toplanabiliyormuş.
Trump yönetiminin tüm bu hareketleri karşısında Rusya’nın ellerini oğuşturarak sevinç çığlığı attıklarını söylemek yalan olmaz. Şayet Ukrayna bu haliyle barış masasına gelirse, müzakere başlamadan Rusya maça önde başlamış olacaktır. Oysa Zelenski hala işgal edilen toprakları ve Kırım’ı geri istediği gibi aynı zamanda Ukrayna’nın yeniden imarı için gereken kaynakların da Rusya tarafından verilmesinde ısrarcı.
Neler Olabilir?
ABD’de Trump yönetiminin Ukrayna konusunda taviz vermeyen yaklaşımı, Ukrayna’yı Rusya’ya karşı savaşta sadece Avrupa’nın desteğine mahkum bırakmaktadır. Eğer Avrupa, tam bir kararlılık içerisinde Ukrayna’nın yanında durabilirse, Ukrayna direnişini bir süre daha sürdürebilir. Ama Avrupa’da ortak karar alma mekanizmasında çok eksenli kararsızlık hakimdir. Avrupa ekonomisi önce pandemi, ardından Rusya-Ukrayna savaşı ile kan kaybederken bu kararı alabilmek pek de kolay değildir. Zaten Macaristan, Slovakya ve İtalya, ABD’siz bu harekete daha baştan onay vermeyebilirler.
Öte yandan, Avrupa kararlılık göstererek Ukrayna’yı silah ve mühimmat açısından desteklemeyi sürdürse de bu kez Rusya, ABD’nin yokluğundan istifadeyle saldırılarını daha yoğun ve beklenmedik bölgelere de sıçrayarak gerçekleştirebilir. Tabii Ukrayna’da gelinen günde savaşın sürdürülebilmesi için gerekli psikolojik savaşın kaybedilmek üzere olduğu gerçeği de unutulmamalıdır.
Bir diğer ihtimal, Şubat 2025 ayı sonlarında İngiltere’nin Ukrayna’ya asker gönderme önerisinin gerçekleşmesidir. Bu durumda da savaşın Avrupa’da Ukrayna dışına sıçraması, bölgeselden küresele dönüşmesi tehlikesi olabilir.
Sonuç
Yazılarımın bazı Rus çevresi tarafından olduğu gibi Ukrayna çevresince de izlendiğini biliyorum. Savaşı her ne kadar Rusya saldırarak başlatmışsa da, yani “suçlu” Rusya ise de, ABD’nin oyununa gelen Ukraynalılar ne yazık ki tarihlerine “kahramanlık direnişi”ni yazdırmakla yetinmek durumunda kalacak gibidirler.
Avrupa’nın öngörüsüzlüğü sonucu savaşın devamı için destek sürdürülürse Ukrayna’nın daha fazla kaybetmesi ortaya çıkabilecek, ülkenin yeniden toparlanması onyılları bulabilecektir. Artık hiç bir ülke veya grubun gazına gelmeden, onurlu bir barışa giden yol bulunmalıdır. Aksi halde sadece Ukrayna ile sınırlı kalmayarak Avrupa’nın diğer ülkelerine sıçrayabilir. Öncelikle de Baltık Ülkelerine yönelebilir.
Avrupa da bundan sonra sadece beyin ölümü değil, cenazesi bile kaldırılmakta olan NATO’ya güvenmek yerine kendi güvenlik mimarisini kurmak mecburiyetini idrak etmelidir.
Türkiye için ayrı bir yazı gerekli olduğundan ayrıca değinilmemiştir.