Bercan TUTAR – 29 Ocak 2025
ABD’deki neo-liberal sol ve küreselciler her ne kadar “Yarışı kaybetmiş olabiliriz, ama yenilmedik” dese de aslında daha neye uğradıklarını yaşadıkları seçim şokundan dolayı hâlâ tam olarak anlayabilmiş değiller.
Aynı şey Avrupa’nın ve dünyanın diğer bölgelerinde kendilerini ‘demokratik ve liberal Amerikancı’ kodlara göre tanımlayan siyasi elitleri için de geçerli. Kim ne derse desin Donald Trump’ın yol açtığı siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel tsunamiler sadece ABD’yi değil dünyayı da etkisi altına alacak gibi görünüyor.
Daha şimdiden imzaladığı kararnamelerle ABD bürokrasisinde, derin devletin yuvalandığı Pentagon, CIA, FBI ve Adalet Bakanlığı gibi kurumlarda büyük alarma yol açtı Trump. Dışarıda ise özellikle yoğun göçmen akınının merkezi olan Latin Amerika ülkelerinde tektonik bir rahatsızlığa neden oldu.
Trump ulusal ve küresel düzeyde herkesin konforunu veya statükosunu sarsacak radikal kararlar almakta kararlı. Haliyle en çok da Batılı siyasi sınıfların hiç şikâyet etmeye hakkı yok. Zira bu çürümüş neo-liberal piyasa medeniyetinin, ahlaki ve kültürel çöküşün en büyük müsebbibi kendileri.
Aristo boşuna “Karakterimizi belirleyen şey iyi veya kötü hakkındaki görüşümüz değil, iyi veya kötü seçimimizdir” dememiş.
Trump’ın kafasındaki muhafazakâr kültürel devrimi gerçekleştirmesi için öncelikle ekonomik rahatlama sağlaması, göçmen krizini çözmesi ve ABD’nin uluslararası dünyadaki prestijini artırması gerekiyor. Aksi halde ne ülkesini ne de dünyayı savaş açtığı kültürel soldan kurtarması çok zor olacaktır.
Davos Zirvesi’ne video-konferansla katılan Trump sadece daha düşük faiz oranları, mali disiplin, daha az düzenleme, daha düşük vergiler, daha küçük bürokrasi, gereksiz memurlarla doldurulmamış hükümet, ekonomide daha az devlet müdahalesi, güvenli sınırlar ve yasadışı göçün sonlandırılması gibi sözler vermekle kalmadı. Daha da ileri giderek bu yöntemlerin hem Amerika hem de Avrupa’da daha fazla refah, güvenlik ve özgürlük sağlayacağını vaat etti.
Dünya Ekonomik Forumu’nda neo-liberal Avrupa’nın yeşil ve çevreci politikalarını eleştiren Trump, fosil yakıtları savunarak Yeşil Yeni Düzen’den ‘Yeşil Yeni Dolandırıcılık’ diye bahsetti.
Trump, “Saçma ve inanılmaz derecede israfçı Yeşil Yeni Düzen’i sonlandırdım. Buna ‘Yeşil Yeni Dolandırıcılık’ diyorum. Tek taraflı Paris İklim Anlaşması’ndan çekildim ve çılgın ve maliyetli elektrikli araç zorunluluğunu sona erdirdim” diye konuştu.
Yüksek maliyetli yeşil enerji yerine insanların hayatını kolaylaştıran ‘sıvı altın’ dediği petrol ve doğalgazı savunan Trump, yüksek vergiler anlamına gelen radikal çevreciliği eleştirerek önceki Biden yönetiminin devlet kademelerinde görev verdiği DEI (Çeşitlilik, Eşitlik ve Kapsayıcılık) ile ESG (Çevresel, Sosyal ve Kurumsal Yönetim) denilen çevreci ve LGBT’ci yapılanmalara saldırdı.
Los Angeles yangınında Biden yönetiminin fiyaskosunu “İtfaiye Departmanı’ndaki lezbiyen sayısını artırmak gibi çeşitli anlamsız sosyal mühendislik çabalarıyla fazlaca meşgul oldukları için beceriksiz bir yönetim sergilediler” diyerek eleştiren Trump’ın tarihi adımlarından biri de “radikal ve savurgan hükümet DEI programlarına ve ayrıcalıklarına son verilmesi” başlıklı kararnameyi imzalamak oldu.
Bir devrimci gibi hareket eden Trump açık şekilde sol liberal anlayışa, yeni ırkçılık dediği DEI’ye, LGBT’ye ve transgender ideolojisine savaş açmış durumda.
Trump çevreci ve LGBT’ci anlayışların gençler arasında derin bir kafa karışıklığına yol açan kötü niyetli bir cinsiyet kültünü teşvik ettiğine inanıyor. Ona göre bu akımlar gençleri aile değerlerine ve dini kutsallara karşı derin bir düşmanlık beslemeye itiyor. Gençleri tarih ve kültürlerinden uzaklaştırıyor.
Haksız da sayılmaz. Aynı sorunlar ülkemiz için de geçerli. Bizim yetkililerin başaramadığını bakalım Trump ülkesinde başaracak mı? İnşallah başarır. Eğer bunu yapabilirse kuşku yok ki ABD’deki bu kültürel değişim ve dönüşümün etkisi dünyayı da saracaktır.
Hâsılı kelam İnsan fıtratına aykırı bir ideoloji ve totalitarist bir laik dinden başka bir şey olmayan ‘ilerici’ dünya görüşüyle sarhoş olanlar için ayılma vakti yaklaşıyor. Trump’ın estirdiği rüzgâr bu bağlamda küresel jeo-kültürel yerçekimine meydan okuyor. Bakalım ne ölçüde başarılı olacak? Yoksa yerçekimine yenilecek mi? Bekleyip göreceğiz.