186 kez görüntülendi.

Prof. Dr. Celalettin Yavuz, Güvenlik Politikaları Uzmanı – 28 Ocak 2025

 

21 Ocak 2025’te Bolu Kartalkaya’da çoğu çocuk 78 evladımızın hayatını kaybettiği otel yangını üzerine yazmayı istemiyordum ancak, burada da iflah olmaz bir şekilde kutuplaştığımızı görünce dayanamayarak yazmayı bir borç bildim. Öncelikle milletimizin başı sağ olsun. Her ne kadar başlıkta “Özal’ın ölümü” varsa da bunu 1999 Marmara depremine kadar götürmek mümkündür.

1999 Marmara depreminde 18 bine yakın insanımızı kaybettik. Binaların bazılarının inşaatında deniz kumu kullanıldığı, demiri az kullanıldığı veya fay üstünde olmasına rağmen zemin etüdü yapılmadan inşa edildiği için başta Gölcük olmak üzere İzmit, Yalova ve Adapazarı adeta yerle bir olmuştu. Gölcük Subay Orduevi bile lobisini genişletmek maksadıyla kolonları kesildiği için almaz bir hata sebebiyle yıkılmış, arkadaşlarımızı kaybetmiştik. Marmara deprem felaketi üzerine hemen başta müteahhitler olmak üzere yargılama avına çıkılmıştı.

6 Şubat 2023 tarihli Kahramanmaraş depremleri sonunda da aynı senaryo yaşandı ve hemen müteahhitlerin peşine düşüldü. Ancak depreme müdahale konusunda muhalefet ile iktidar arasında kutuplaştırıcı ağız dalaşı da yaşandı.

Kartalkaya’daki otel yangınının henüz bilirkişiler tarafından idari soruşturması bitmeden önce, gene iktidar ve muhalefet arasında, yandaş medyalarda akıl almaz boyutlarda suçlayıcı ithamlar yapıldı, hala yapılıyor. Yangında suçu olan kim ise cezasını en üst sınırdan çekmesinde müttefik olan iktidar, CHP’li Bolu Belediye Başkanı’nı, muhalefet de Turizm Bakanı’nı hedefe koydu.

Bunun gibi pek çok felaket yaşandığında söylenen ilk söz “yapanın yanına kar kalmayacağı” üzerineydi. Yani felaketleri yaşanmadan önlemek yerine, düşünülen ilk çare felaket yaşandıktan sonra suçlunun cezalandırılması! Peki otel yangınında taksiratı görülenleri darağacına bile gönderseniz kaybedilen 78 canı nasıl geri getireceğiz? Sadece cezalandırarak bu mümkün mü?

İlginizi çekebilir!  ABD ve İngiltere’den Trump-Putin Uzlaşmasına Darbe mi? - Prof. Dr. Celalettin Yavuz

Hedef, Felaket Sonrası Suçluları Cezalandırmak Değil, Felaketi Önleyici Çareler Üretmektir

Bu yangın felaketi 1993 yılında kaybettiğimiz dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünü hatırlattı. Bilindiği üzere Cumhurbaşkanlığı köşkünde bir cumartesi sabahı jimnastik yaptığı salonda yığılıp kalmış, apar topar Hacettepe Hastanesi’nin aciline götürülmüş ama kurtarılamamıştı. Daha sonra Özal’ın öldürüldüğü ileri sürüldü. Bu doğru mu değil mi bilemem ancak, Özal’dan sonra Demirel cumhurbaşkanı seçilince köşke helikopter pisti yapıldı. Tam teşekküllü sağlık birimi kuruldu ve Ankara’daki hastanelerin acil servislerinden her bölümden uzmanlarla her an bağlantı kuruldu. Ambulans alındı. Ama Türkiye’nin başkentinde bir Cumhurbaşkanı, teknik yetersizliğin hakim olduğu ihmallerin sonucu kaybedilmişti.

Bu ve benzer ihmallere ne yazık ki yaşanan her üzücü olaydan sonra rastlıyoruz. Bazen önlem dahi almıyoruz. Alsaydık 1999 Marmara depremlerinden sonra Kahramanmaraş depremlerinde 54 bine yakın can kaybedip, kalkınmamıza sarf edeceğimiz kaynakları depremi telafi için harcar mıydık?

Dere yataklarına bina yapılmaması gerektiğini her sel felaketinden sonra gördüğümüz halde hala bu yanlışlıkta ısrar eder miydik? Heyelan olan bölgelerde bina yapımına izin verir miydik?

Bir de bilinmeyen yanlışlar var. Bunların bir kısmını, bazı ihraç edilen tarım ürünlerimizin “Kabul edilen sınırların üzerinde pestist içerdiği” için iadesinden anlıyoruz. Bunların imha edildiği söyleniyor. Peki ihraç edilmeyip de iç piyasaya sürülen pestist (tarım ilacı) zengini ürünler kontrol edilmekte midir? Ediliyorsa tüketiciye ulaşmadan önce ne zaman, nerede ve ne sıklıkta? Bu zehirli ürünlerle kanser, Karaciğer yağlanması, bunama vb hastalıklara kapıldığımızı kaçımız biliyor?

Sonuç: Facialar karşısında karşılıklı birbirimizi suçluyor ama çoğunlukla önlem almayı ihmal ediyoruz. Keşke Kartalkaya faciası Milad olsa da bu ve benzer olayları yaşamamak için hemen her konuda önlem alabilsek! Sizce önlem alır ve hemen her fırsatta kutuplaştırıcı dili bırakabilir miyiz?

İlginizi çekebilir!  Türkiye Trump’ın Beklenmedik ‘Düşmanca’ Adımlarına Hazır mı? - Prof. Dr. Celalettin Yavuz
  1. Mustafa Ersöz dedi ki:

    Hiç sanmıyorum. Biz ders almıyoruz. Suçu her zaman başkasında arıyoruz. Böyle felaketler sonrası istifa edecek sorumlular bizde çıkmıyor.

  2. Celalettin Yavuz dedi ki:

    Mustafa Hocam, doğrudan istifa da çare değil. Onlem alma konusunu pas geçmemiz ve son dönemlerde “Ic cepheyi guclendirelim!” denirken, kutuplaşmanın hemen her alanda yükselmesine dikkat çekmeye çalıştım.

    1. A.Yasar YÜCEOKUR dedi ki:

      3000km den , BASKA BIR PENCEREDEN BAKIS Güzel ülkem TÜRKIYEDE UNIVERSITELER var mi? var denilir vardirda dimi. iyi. Peki Bu universitelerin kütüphaneleri varmi var? var iclerinde KITAPLAR varmi var ? . Problem cözüm odakli düsünürsek eger, Mühendislerimizde var dimi? var. Teknik olaylarin cözümü vardir vardir, bütün dünyada da vardir ve Methodlar kullanilir.

  3. Dr. Hüseyin Teker dedi ki:

    Bizde bu gibi felaketler yeterince ciddiye alınmıyor. Herkes kıçını kurtarmaya çalışıyor, sorumluluktan kaçıyor. Suçluyum diyen yok. Dolayısıyla yine yangınlar, depremler olduğunda karşılıklı suçlamalar olacak. Bu, dürüstlük, ahlak ve iş disipliniyle alakalı. Bu önemli faktörler bizde az.

  4. İbrahim Akh dedi ki:

    Yaşın 46 bu hikaye böyle devam eder.

    Allah korusun 7 şiddet üzerinde bir depremde İstanbul ve çevre il leri vurur…
    Yüz binlerce insan vefat eder.

    Birileri çıkar birbirini suçlar sonra da ben demiştim derler.

    BİLİM TEKNİK VE FACİALARDAN DERS ÇIKARTILARAK YAZILMIŞ ÖNLEMLERİ TEDBİRLERİ İLERİ DERECE BİLİM VE TEKNİK YÖNTEMLERİ UYGULAMAK VE DENETLEMEK YERİNE BİRBİRİNE SUÇ ATMAK DAHA AZ MALİYETLİ !!!!

  5. Gaz Saglar dedi ki:

    Biz türk Milleti veya Ümmeti olarak,
    Kanun ve Kuralları
    Önemsemiyoruz

    1. Fevzi Yavuz dedi ki:

      Sayın Sağlar,
      En baştaki, “Anayasa Mahkemesi Kararlarını tanımıyorum!” Derse, milletin yasalara uymaması doğal değil mi?

  6. Şaban Tokat dedi ki:

    Çok haklısınız ne yazık ki önlem almak yerine her felakette nutuk çekiyoruz. Ceza alanda yok doğru dürüst her defasında bir iki garibanın üzerine kalıyor. 1999 depreminden sonra bu iktidar daha fazlada olabilir sayı ama bildiğim 17 tane af çıkardı imar affı adı altında yıkılan binaların bir kısmı ondan bir kısmı da yapi denetim mevzuatının patronajliginin muteahite verilmesi sonucunda parayı veren düdüğü çalar hesabı yapı denetim firmaları görevlerini yerine getirmediler.otel yangınında da aynı sey sozkonusu patron parayı verir özel denetim firmaları denetim adı altında kağıt üzerinde işlem yaparsa sonuç öyle olur. Her alanda Denetim konusunun ozel sektörün elinden alınması ihtisas denetim kurumları olusturulmali aslında bu konuda güzel bir örnek var asansör denetimlerini tse yapiyor. İlgili asansör firması da denetim sırasında yanında oluyor. Eksiklikleri giderilmeden mavi veya yeşil etiket takılmıyor. Çok sürede tanımıyor tse eksiklerin giderilmesi için zamanında bitmezse kırmızı etiketi basıp geçiyor. Kullanamiyorsunuz asansöru sorumluluğu da yöneticilere vermiş yöneticiler kapativeriyor asansoru basima is almayayım diye resmi denetim kurumları olursa ben vazgeçtim gibi işler olmaz. Adam resepsiyonda duruyor. Adına mudur diyorlar.perde arkasından biri isi götürüyor sorumluluğu yok. Zavallı resepsiyoniste ihale cikiveriyor

  7. Ahmet YASLI dedi ki:

    Sayın hoca tesbitlerinize katılmamak mümkün değil, yani bizde sınavlarda ; her soruyu biz sınava giren öğrenciler sorarlar değil mi , ? Bende soruyorum değil mi ,yapıları yapan lara diplamo veren hocalar,değil mi ? siyasetçiyi, Esnaf ı sanat karı yetiştiren üniversite ve eğitim kurumları değil mi.? sokakta kabadayı, hortumcuyu ve Rant peşinde koşan başkanlari ,ve yöneticileri yetiştiren , ? Kanunlar ve Yasakar ,Tebliği ler. Geçici maddeler değil mi.? Bu değiller Bir düzene koymaz isek…Uygar bir millet olmamız düşüne bilir miyiz.. Bu sorunların çözümü Adresi ni biliyoruz da .? Doğruyu yakalamak için Eğitim ve ikra dan geçeceğine Eminim…

  8. M.Tarık DURUTÜRK dedi ki:

    En büyük ve en ucuz sermayemiz insan olunca netice bu oluyor. Tabanda yetersiz hedefsiz eğitim sistemi yatıyor. Sağlıkla kalın..

  9. Arif Önder dedi ki:

    Biz millet olarak kökünü unutmuş, yaşantımızı bozmuş, bencilliğin pençesine kapılmış durumdayız maalesef.. hal böyleyken bu vb.durumlarla daha çok karşılaşacağız. Önlem alınması gereken o kadar çok konu ve yaşam boşluğu var ki hangisini ele alsak vakit yetiştirmek pek mümkün görünmüyor. Bizim millet olarak büyük bir devrime ihtiyacımız var bu devrim geçmişe kültürel olarak dönüş geleceğin teknolojisine yön verme ve elinde tutma üzerine olmalıdır. Aksi fikir yaşam tarzı devinimleri bizi daha da batırmaktan öz benliğimizi daha keskin bencilliğin korkunç pençesinden kurtaramaz.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.