Haydar AS – 22 Ocak 2025
Öncelikle, Bolu Kartalkaya’da bir otelde çıkan yangın faciası sonucu hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet yaralılara acil şifa diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun…
Maalesef millet olarak bu tür insan kaynaklı felaketlerin önüne geçemiyoruz. Teknolojik gelişmelerin zirve yaptığı bir dönemde bile önleyici tedbirleri uygulamaktan uzak, kaderci toplum olma özelliğimizden bir türlü vazgeçemiyoruz.
Yeri ve zamanı olmadığı için bu konuya ileri bir zamanda değinmenin daha faydalı olacağı kanaatindeyim.
Gelelim konumuza…
Ahmed El-Şara’nın başında bulunduğu geçici hükümetin bazı bakanlarının ve yönetim kademelerinde görev alan yetkililerin Türkiye’de eğitim görmüş olmaları bundan sonraki Türkiye Suriye ilişkilerinde önemli rol oynayacakları görülen bir gerçektir.
Misafir olarak ülkemizde bulunan Suriyelilerden yaklaşık 1 milyon kişinin Türkiye’de eğitim aldığını ve bunların hemen hepsinin yeni kurulacak olan Suriye’de hemen her kademede görev alacak olmaları Suriye’ye olduğu kadar bizim içinde önem arz etmektedir.
Suriye’deki bu olumlu gelişmeyi bir tarafa bırakıp dikkatinizi Afrika’ya çevirmenizi önereceğim.
Geçtiğimiz günlerde bir dostla sohbet esnasında Türkiye’de eğitim alan Afrikalı öğrencileri işaret ederek, “Bizim açımızdan asıl devrim burada olacak” diye dikkatimi çekmesi beni bu konuda ufak çaplı bir araştırmaya itmiş oldu.
Ülkemizde 60 binin üzerinde üniversite eğitimi gören Afrikalı öğrenci olduğu gerçeğine ulaştım ve bu sayı son yıllarda arttığı gibi önümüzdeki yıllarda da hızla artacağını bizlere göstermektedir.
Bu gençlerin mezun oldukça ülkelerinde hemen her kademede görev alacak olmaları Türkiye’nin ikili ilişkilerine yarar sağlayacağı bir gerçektir.
Gerek ülke yönetiminde, gerek devlet kademelerinde gerekse özel sektörde hizmet edecek bu gençlerin gönüllerinin bir tarafında hep Türkiye olması bizim açımızdan elbette olumlu bir gelişmedir.
Aslında Türkiye’nin Afrika’daki imajını tarihi geçmişe bakarak çok parlak olduğunu görebiliyoruz.
Osmanlı Devleti’nin sömürgeci olmayan adil bir yönetim göstermesi, bölgedeki sömürgeci Avrupa ülkelerinden bizi hemen ayırıyor olması ve Cumhuriyet döneminde olumlu girişimlerin gerçekleşmesi ve son zamanlarda Türkiye’nin Afrika politikalarının karşılıklı güven ilişkilerine dayanıyor olmasının bir karşılığı diyebiliriz.
Başta inşaat olmak üzere çeşitli yatırımlar, güvenlik ve ticaret anlaşmaları, kültürel değişim programları ve insani yardım projeleriyle Afrika’nın hemen her köşesinde Türkiye’nin varlığını hissedebiliriz.
Özellikle, küresel güçlerin ve sömürgeci devletlerin görmezden geldiği hatta daha da derinleşmesine sebep oldukları Somali gıda krizinde Türkiye’nin yapmış olduğu yardımları unutmaları mümkün mü?
Yine Rusya-Ukrayna savaşından dolayı meydana gelen tahıl arzı sıkıntısından dolayı zor günler yaşayacakları öngörülen Afrika ülkeleri Türkiye’nin aktif rol oynayarak bir tahıl koridoru oluşturması Afrika ülkeleri nezdinde Türkiye’nin konumunu güçlendirmesini sağlamıştır.
Geçtiğimiz günlerde Somali ile Etiyopya arasında krize dönüşen ve kimsenin çözemediği sorunun Türkiye aracılığıyla çözüme kavuşması pek irdelenmedi ama bence bölgedeki gücümüz ve bize verilen değer açısından çok önemli bir gelişmeydi.
Afrika ülkeleriyle oluşan kuvvetli ilişkilerden dolayı bundan sonra Türkiye açısından önemli bir pazar oluşacağı ön görülürken, güvenli ve adil bir dost olarak müttefik olma yolunu da açmış bulunmaktadır.
Türkiye’nin uluslararası siyasette yakalamış olduğu ivme ile birlikte Afrika’da karşılıklı olarak başarılı işlere imza atması hem bizim hem de Afrika’nın kalkınmasına katkı sunacaktır.
Sonuç olarak, Türkiye’nin Afrika ile ilişkileri, hem Türkiye hem de Afrika ülkeleri için büyük fırsatlar doğuracaktır. Ekonomik, siyasi, kültürel ve insani yardım alanlarındaki işbirlikleri her iki tarafın da karşılıklı kazanmasını sağlayacaktır.