Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 22 Ocak 2025
Önceki bölümde başlanan Anadolu’nun Türkleşmesine devam ediliyor. Selçuklularda ordunun esası, hür Türkmenler ve gulam Türkmenleriydi. Türkistan geleneği ‘İkta’, Selçuklu ve Osmanlı’da da devam etti. Anadolu Selçukluları siyasi bölünmeyi önlemek üzere büyük iktaların ailelere geçmesine göz yummadı. Anadolu’da vilayetler ile askerlerin başındaki subaşılar (serleşke), iktaların sahibi değil, askerlerin komutanı idiler. Bu merkeziyetçi durum özellikle II. Kılıç Arslan’dan sonra dikkatli bir şekilde uygulanmaya başlandı. Yönetimde söz sahibi olabilecek beyler uçlara sevk edilerek hem merkezden uzak tutuldular, hem de beylerin fetihleri ile topraklar genişletildi. Azerbaycan ve Anadolu’nun Türkleşmesi hızlandı.
Anadolu’ya gelen Türkler Orta Anadolu üzerinden Adalar Denizi (Ege)’ne kadar uzanan geniş ve otlağı bol ovalara yerleşirken, bir kol Canik ve Ilgaz Dağlarını aşarak Karadeniz’e, diğer bir kol ise Torosları aşarak Çukurova ve Akdeniz kıyılarına yerleştiler. Birbirleri ile savaşsalar da bazen Bizans’a ve Haçlılara karşı işbirliği yapabilen Selçuklular, Danişmentliler, Mengücekler, Saltuklular, Artuklular, Anadolu’yu Türkleştiriyorlardı.
Türkler Malazgirt’le Anadolu’ya girdiğinde Bizans İmparatorluğu’nun 1000 yıllık tarihinde Batı ve Orta Anadolu ile Suriye’nin Akdeniz kıyıları, asimilasyonla Rumlaştırılmıştı. Yani Anadolu’da Bizans tarafından asimile edilmiş , Rumca kullanan haklar yaşıyordu. Bizanslılar, Doğu Anadolu’daki yoğun Ermeni nüfusunu kendi kiliselerine tabi kılmak için başta Kapadokya olmak üzere yoğun olarak Anadolu’nun dört bir yanına sürmüşlerdi. Bizanslılar, Doğu ve Orta Anadolu’dan batıya ve Balkanlara doğru çekilirken, Ermeniler de Türkmen kitleleri önünde Fırat boylarına, karşı Toros Dağlarına, Orta ve Güney Anadolu’ya, Kilikya ve Suriye taraflarına sığınıyorlardı.
Büyük Selçuklu yöneticileri Fars kültürü ve yerli halkın etkisiyle kendi geleneklerini göz ardı edince, yönetimde Türkmenleri uzaklaştırmaya başladılar. Kültür değişimi sonucunda ortaya çıkan bu yabancılaşma duygusuyla Türkmenler, kendilerini yalnız hissedince huzursuzluk çıkartmaya başladılar. Ancak Anadolu’nun kuzey taraflarına Bozok, güney taraflarına Üçok boyları yerleştirildi. Bu hareketle Oğuz aşiretlerini parçalama siyaseti güdüldü. 1300 yılına kadar İzmir ve Trabzon hariç Akdeniz, Karadeniz ve Ege kıyılarına Türkmenler hakim oldular.
I. Haçlı Seferi’nden sonra, Türkler sahillerden İç Anadolu’ya çekilince Kilikya’da (Çukurova) Ermeni Prensliği kuruldu. Rumlar ve Helenlemiş halklar, bütün kıyı bölgelerinde; Trabzon ve gerisindeki topraklara, Kastamonu ve Ankara’da, Ege ve Marmara civarı ile Antalya bölgesinde yaşıyorlardı. Kapadokya dahil yaylalar ve tarıma uygun bölgeler ile kentlerinde çok sayıda Rum kalsa da Türkler her yere yayılmıştı. Bu arada topraklarını korumak, iyi iş sahibi olabilmek vb. nedenlerle bazı soylu Ermeni, Gürcüler, sonra da Rumlar da İslamiyet’i kabul etmişler, zamanla kültürel ve etnik açıdan Türkleşmişlerdi. Ermeniler Erzincan, Tunceli, Bingöl, Muş, Bitlis, Erzurum, Erciş, Ağrı, Erzincan ve Erzurum’da da yoğun şekilde yaşıyorlardı. Fatih’in İstanbul ve Trabzon Rum-Pontus Devleti’ni ele geçirmesiyle Anadolu tamamen fethedilmişti.
O dönemde dağlı halkları tanımlamak için kaydedilen ‘Ekrad’ (konar-göçer) kavramı, Rus bilim adamları tarafından Kürt diye tercüme edildi ve bir Kürt tarihi yaratılmaya çalışıldı. Kürtler, esas olarak Güneydoğu Toros Dağlarının eteklerinde ve Hakkâri Dağlarında yaşıyorlardı. 1197-1198’de Türkmenler, bölgede Kürt denilen dağlı göçebe topluluklar ile kavgaya girince, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da neredeyse Kürt kalmamıştı.
1514’de Şah İsmail’i yendikten sonra Türkmenler ile ilişkisini kesmek isteyen Yavuz Sultan Selim, İran sınırındaki sızmaları önlemek için özellikle Musul ve çevresindeki Kürtleri, Kars-Digor’dan Hakkari-Afrin arasında Türkmenlerden boşalan bölgeleri getirdi. Sınır güvenliği sağlansa da kökleri bugüne kadar gelen sorunların temeli de atıldı. İdris-i Bitlisi ile yapılan anlaşmaya göre Kürtler kendi aralarında alıştıkları gibi yaşayacak, beyler ölünce kimin bey olacağına Osmanlı karar verecek, belirli bir vergiye karşılık savaşta asker olarak katılacaklardı.
Not: Yazı dizisi “Türk Kimliği Üzerine-59” ile devam edecektir.
Zaten Arapça da Ekrat demek Kürt demek.
Tesekkürlerimi arz ederim. AY zaten parserkendi ,orada kurulucak askeri üst dünyayi idare edecek cok yönlü. Bizde hala birbirimiz ile bogusalimmi? ARGE de calisan insan kafasina takilmis konuyu rüyasinda görül ve gece 03 de yataktan Kalkar arge Labaraturuna gider. Bunun icinde kac sene evvel mühterem hocam naibim kurmay albay mustafa necati özfatura beyefendiyede yazmistim. Erzuruma özel bir sekilde üniversitet yapilsinda 24 Saat arge ile ugrasilabilinir olur diye hava sartlari buna elverisli sicak olmaz. Diye. Hörmetlerimle.