43 kez görüntülendi.
faruk taşcı

Prof. Dr. Faruk TAŞÇI – 22 Ocak 2025

 

Toplumsal barışı tehdit eden birçok unsur olabiliyor. Ayrımcılık, ırkçılık, adalet sistemindeki aksaklıklar, ahlak ve inanç düzlemindeki başkalaşımlar, ekonomide yaşanan büyük handikaplar gibi.

Ve bunların hepsini doğrudan veya dolaylı yoldan içine alan gelir dağılımı meselesi var. Yani gelir dağılımının adil olup olmaması “toplumsal barış” adına önemli.

Kıyaslamalarla Gelir Dağılımı Açısından Türkiye

Dünyada gelir dağılımı eşitsizliği ile ilgili kullanılan en yaygın ölçüt gini katsayısı. Gini katsayısı, gelir düzeyinin büyüklüğü ile ilgili değil; gelirin nüfusa ne kadar yaygın olarak dağıtılıp dağıtılmadığına işaret ediyor.

Gini katsayısına göre Avrupa’da gelir dağılımı eşitsizliğinde Türkiye maalesef ilk sıralarda. OECD ülkelerinde de eşitsizlikte 7. sırada. Dünyadaki 130 ülke arasında ise 28. sırada.

Öte yandan, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) İnsani Gelişme Endeksi sıralamasında Türkiye 0,855 endeks değeri ile 193 ülke arasında bir önceki yıla göre üç basamak yükselip 45. sırada “çok yüksek insani gelişme” kategorisine yerleşmiş durumda.

Bir de “Küresel Servet Raporu 2024” var. 2008-2023 yılları arasında yetişkin başına ortalama servetin gelişiminde Türkiye % 1708 ile birinci sırada!

Türkiye’de Gelir Dağılımı ve Toplumsal Barış

Böyle bir tablo karşısında; Türkiye’nin kendi içindeki durumuna bakmak lazım.

TÜİK Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2024 yılı sonuçları 27 Aralık 2024 tarihinde açıklandı. Hesaplamalarda nüfus 5 gelir grubuna bölünüyor.

En yüksek gelir grubundaki yani yaklaşık 17 milyon kişinin toplam gelirden aldığı pay % 48,1. En düşük gelir grubundaki yani 17 milyon kişinin ise toplam gelirden aldığı pay % 6,3. Yani, en yüksek gelir grubu, en düşük gelir grubundan 7.6 kaç daha fazla gelire sahip.

Hal böyle olunca ister istemez “acaba Türkiye’deki toplumsal barış ne durumda?” sorusu sorulabiliyor.

İlginizi çekebilir!  Artan Vahşet Hezimetin İşareti

ADAMOR Toplumsal Araştırma Merkezi’nin aylık “Türkiye Endeksi” raporlarının Aralık 2024 sayısında bu konuya özel yer verilmiş. Belli sorular ile Türkiye’deki “gelir farkının yansımaları” sorulmuş.

Doğrudan sorular sorulardan biri şöyle: “ ‘Gelir eşitsizliği toplumsal kutuplaşmayı artırıyor’ ifadesine katılıyor musunuz?” Bu ifadeye katıldıklarını veya tamamen katıldıklarını belirtenlerin oranı % 84,3 gibi neredeyse toplumun tamamı!

Ama buna katılanların hepsinde otomatik “öfke” oluşmuş görünmüyor. Çünkü sorulardan biri “İnsanlar arasındaki yüksek gelir farkı beni öfkelendiriyor” ifadesine katılıp katılmama üzerine. Bu ifadeye katıldıklarını veya tamamen katıldıklarını belirtenlerin oranı % 66,6.

Başka bir deyişle, gelir eşitsizliğinin kutuplaşmayı artırdığı kabul edilse de bunun öfkeye dönüşüp toplumsal barış adına riskli mecralara düşmesi olmuyor ya da doğrudan olmuyor. Demek ki arada “dengeleyici” unsurlar/aktörler var.

Burada dengeleyici aktör olan devletten “beklenti” düzeyi önemli hale geliyor. Zira sorulardan birinde “Devlet, sürekli geliri olmayan kişilere asgari gelir desteği sunmalıdır” ifadesi irdeleniyor. Bu ifadeye katıldıklarını veya tamamen katıldıklarını belirtenlerin oranı % 68,7.

Yani gelir sorunu yaşayanlara devletin “asgari gelir desteği” gibi önemli bir sosyal yardım aracı ile el atması durumunda “öfkenin sakinliğe dönme durumu” var. Sosyal yardım, gelir eşitsizliği ile ortaya çıkabilecek olan huzursuzlukları giderme işlevi görüyor ve aynı zamanda bir nevi toplumsal barışı sağlayan mekanizma.

Aslolansa, toplumsal barışı tehdit eden gelir eşitsizliğini gidermek için geniş toplumsal kesimlere gelirin daha adil bir şekilde dağılımının sağlanması. Bu anlamda geniş toplumsal kesimlerin elindeki en önemli gelir enstrümanı olan ücretlerin/maaşların daha yüksek ve yaşanabilir düzeyde olması gerekiyor. Bunun sağlanamadığı durumlarda geçici (pansuman) çözüm olarak sosyal yardımların kullanıldığı da bir gerçek.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.