45 kez görüntülendi.
dr eray güçlüer kapak

Dr. Eray GÜÇLÜER – 22 Ocak 2025

 

ABD’nin 47. Başkanı D. Trump’ın koltuğuna oturmasıyla birlikte imzaladığı kararnameler ve söylemleri yeni dönemde ABD’nin politikaları konusunda ip uçları vermeye başladı. Önümüzdeki dört yıl boyunca uygulanacak ABD’nin iç ve dış politikalarının ana eksenini para oluşturacak gibi görünüyor. 2016-2020 döneminde olduğu gibi basiretli tüccar mantığıyla hareket etmesi beklenen ABD’nin yeni başkanı Donald Trump’ın ne yapacağını merak eden parayı takip etsin desek yanlış olmaz.

TRUMP ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞINI ÖNLEYEBİLECEK Mİ?

ABD’nin para eksenli politika yürütmesi her şeyden önce ciddi bir zorunluluk haline gelmiştir. 1990’da Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte uzak doğu Asya’da Çin’in üretim kapasitesinin artmasına bağlı olarak küresel sermaye de ABD ve Batıdan doğuya kaymaya başlamıştır. Dolayısıyla asıl sorun el değiştiren küresel sermayenin paylaşımıdır. Birinci ve ikinci dünya savaşlarının çıkmasının gerçek nedeni de yine küresel sermayenin paylaşımıydı. Sanayi devrimiyle birlikte artan küresel sermayenin sömürgeci ülkeler arasında pay edilememesi dünya savaşlarının çıkmasının ana nedeniydi. Şimdi de benzer bir durumla karşı karşıyayız.

O yüzden Donald Trump’ın ben başkan olmazsam üçüncü dünya savaşı çıkacak veya ben başkan olursam üçüncü dünya savaşını önlerim sözlerinin pek de boş olmadığını söyleyebilirim. ABD’de küresel aklın en son temsilcisi J. Biden’ın şu ana kadar uyguladığı politika Çin’in üretim kapasitesinin durdurulabilmesi için askeri güç kullanmasını öngörmekteydi. Çin’in artık ticaret savaşlarıyla durdurulamayacağı, askeri denge ve üstünlüğe ulaşmadan Çin’e karşı kapsamlı operasyon yapılması gerektiğine inanmışlardı. Bu da zaten üçüncü dünya savaşı demekti. Ancak D. Trump ve arkasındaki ulusal lobiler bu şekilde düşünmüyorlar.

Çünkü zaten Sovyetlerin dağılmasından sonra başlayan süreçte önce durgunluğa sonra da gerilemeye giren ABD ekonomisi küresel bir savaşı kaldıracak durumda değil. Daha da önemlisi birinci dünya savaşından sonra 1929 yılındaki gibi küresel ekonomik buhranı şu anki ABD toplumu da kaldırabilecek durumda değil. Aynı durum Avrupa toplumları için de geçerli. Dolayısıyla ABD’nin yeni yönetiminin iç ve dış politikasının önceki yönetimden farklılaştığı görülmektedir. Yeni yönetim öncelikle askeri seçenekler dışındaki çok boyutlu ve geniş kapsamlı asimetrik yöntemleri kullanarak Çin’i izole etmeyi ve böylece Çin’in üretim kapasitesini baskılayarak küresel sermayenin doğuya akışını durdurmayı amaçlıyor.

İlginizi çekebilir!  Yeni Medya’nın Yan Etkisi

İKİNCİ SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ GELİYOR

Ancak Çin’i izole edebilmek hiç de kolay değil. Bunun için hem taktik, hem operatif hem de stratejik çabalar lazım. Ama aynı zamanda sıra dışı yöntemlerin deneneceğinden de eminim. Daha önce dünyanın başına bela olan pandemi krizi ve istihbarat savaşları alabildiğince hızlanacak gibi görünüyor. Özellikle teknoloji casusluğu, siber savaş yöntemlerinin kullanılması son derece muhtemel. Mutlaka bir takım suikastlar, sebebi belli olmayan kaybolmalar, küresel sermayenin saklandığı dijital ortamlar gibi yerlere saldırılar söz konusu olabilir. Bunlar soğuk savaş yıllarını çağrıştıran yer altı faaliyetleridir. Ama Çin’in en hassas yönünün karbona dayalı enerji ve Çin’in kullandığı ticaret rotaları olduğu düşünülürse işte burada ABD’nin sınırlı askeri güç kullanması devreye girebilir. Bu noktada da hedefin tam ortasında İran bulunuyor.

İRAN HEDEFTE

7 Ekim Gazze savaşıyla birlikte orta doğuya yapılan stratejik askeri yığınaklanma varlığını devam ettiriyor. Şu ana kadar bu askeri varlığın seviyesinde bir azalma olmadığı gibi her geçen gün de artmaya devam ediyor. Hal böyle olunca neden diye sormak gerekir. Cevabı Çin’in ana enerji tedarikçisinin İran olmasıdır. İran’la birlikte Suudi Arabistan’ın da son dönemde denkleme girmiş olması Ortadoğu’yu hedef haline getiriyor. Şayet ABD İran’dan Çin’e akan enerjiyi kesebilirse Çin’in üretim kapasitesi baskılanmış olur. Zaten asıl amaç da bu. Bu nedenle Donald Trump’ın İran politikası J. Biden’ınkiyle örtüşüyor. Bütün bunlara ilave olarak yeni ABD başkanının Gronland ve Panama kanalından bahsetmesi de Çin’in mevcut ve olası deniz yolu rotalarını kontrol altına alabilmek içindir. Dolayısıyla bugüne kadar yaratılan algının aksine Donald Trump dönemi barış, çiçek, böcek dönemi olmayacak gibi görünüyor.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.