17 kez görüntülendi.
bercan tutar banner

Bercan TUTAR – 15 Ocak 2025

 

Son iki yıl Ortadoğu için kaos, kan ve soykırımla geçti. Yeni yılı bölge için umutlu kılan tek şey 8 Aralık’ta Suriye’de 61 yıllık Esad rejiminin devrilmesiyle sonuçlanan halk devrimi oldu. Fakat bu devrim sevincini buruklaştıran faktörlerden biri de Siyonist İsrail’in bu süreçten de güçlenerek çıktığı yönündeki algının giderek kökleşmesidir. İsrail’in ana hedefi önceleri Gazze ve Batı Şeri ile sınırlıyken İslam dünyasının tepkisizliği nedeniyle Siyonistler hedef büyüttü. Lübnan, Yemen, Suriye, Ürdün ve hatta Türkiye’ye göz diktiler. Yayınladıkları haritalarda birçok ülkenin topraklarını Büyük İsrail Projesi diyebileceğimiz Siyonistan sınırları içinde gösteriyorlar.

Peki, İsrail bu hedeflerine ulaşabilecek mi? Hem ulaşabilir hem de elde ettiği kazanımlar boşa da gidebilir. Bıçak sırtı bir jeo-politik denge söz konusu bölgede. İsrail, Siyonistan hedefini gerçekleştirmek için Haziran 1967’de elde ettiğine benzer bir zaferin peşinde. Amacı Ortadoğu’daki sınırları yeniden çizmek, Siyonist karşıtı güçleri ezmek ve Hürmüz Boğazı’ndan Aden Körfezi’ne Doğu Akdeniz’den Mısır’a ve Kuzey Afrika’ya kadar Nil ile Fırat arasındaki Arz-ı Mev’ud dedikleri vaad edilmiş toprakları da aşan bir coğrafyanın tamamını ele geçirmek. İsrail’in amacı istediği dizaynı yapabilmek için bu işgali sadece askeri olarak değil ideolojik olarak da gerçekleştirmektir.

Hamas’ın 7 Ekim 2023’teki Aksa Tufanı saldırısıyla Siyonist rejim 1948’deki kuruluşundan bu yana ilk kez temellerinden sarsıldı. Hamas’ın taarruzu yalnızca İsrail için değil bu Siyonist projeyi destekleyen ABD ve Avrupa’daki sömürgecilerin planlarını da alt üst etti. Hamas saldırısı öncesi Arap ülkeleri İsrail’i tanımaya başlayarak ABD’nin Rusya, İran ve Çin’e karşı devreye soktuğu ve içinde Türkiye yerine İsrail’in bulunduğu Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’nun başlatılmasını kolaylaştıracak zemin hazırlanmıştı. Bu koridor anlaşması ile aslında İsrail ve Suudi Arabistan arasında bir normalleşme sürecinin formülasyonu da yapılmıştı.

Bu kargaşanın ortasında ırkçı Siyonist gruplar, İslam’ın üçüncü en kutsal mekân olan El-Aksa Camii’ni ele geçirmekle tehdit ediyordu.

İlginizi çekebilir!  İsrail, Gazze'de hastaneleri vurmaya devam ediyor!

Ne var ki Hamas 7 Ekim saldırısıyla tarihin seyrini değiştirdi. İsrail ve Arap ülkeleri arasındaki normalleşmeyi durdurdu. Rafa kaldırılan iki devletli çözümü yeniden küresel gündeme taşıdı. Tabi bunun bedeli çok ağır oldu.

ABD, İsrail kolonisine yönelik bu saldırıya soykırımla cevap verdi. Zira Hamas’ın saldırısı ABD’nin bölgedeki bütün statükosunu sarsmış, imajını yerle bir etmişti. Hamas saldırısı ile İsrail’in yenilmezliği yanılsaması kaybolmuş ve ABD’nin güç projeksiyonuna dair algı tuzla buz olmuştu. İsrail ordusunun gücü boşunaysa ve Amerika onu kurtaramamışsa, Suudi Arabistan veya diğer müttefiki Arap ülkelerini nasıl savunacaktı? İsrail’e verilen akıl almaz askeri ve diplomatik desteğin en büyük nedeni işte bu kompleks ve bilinçaltındaki hezimet algısını tersine çevirme gayretidir.

Efendiye başkaldıran ve imajını sarsan kölelere unutamayacakları tarihi bir ders verilmeliydi. İsrail, bu nedenle her tür Amerikan desteğiyle Gazze’de bir imha ve soykırım kampanyası başlatmaya karar verdi. Tam zafere kadar hiçbir kural, hiçbir merhamet ve gerçek bir müzakere olasılığı olmayacaktı.

ABD hükümeti, sivillerin hayatına az da olsa önem verdiğini belirten göstermelik tavırlar takındı. Fakat Gazze’de daha fazla Filistinli çocuk ve kadının barbarca ve hunharca katledilmesi için gereken en ölümcül silahları ve bombaları göndermeye devam etti ve hâlâ da göndermeye devam ediyor.

Öfke içindeki ABD’den her tür yeşil ışığı alan İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu artık her konuşmasında “Yeni Ortadoğu’dan ve Siyonistan’dan bahsetmeye başladı.

İsrail-Lübnan arasında 27 Kasım’da ateşkes yürürlüğe girdi ve hemen ardından Suriye’nin İdlib vilayetinden Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) liderliğindeki çok sayıda silahlı grup tarafından bir saldırı başlatıldı. Şam’daki Esad yönetiminin devrilmesiyle birlikte Hizbullah’a silah sevkiyatı durdurulurken, İsrailliler Suriye topraklarını hiçbir direnişle karşılaşmadan işgal etmeye ve istila etmeye devam ediyor.

Netanyahu’nun yeni atanan Savunma Bakanı İsrael Katz kısa bir süre sonra “Hamas’ı yendik, Hizbullah’ı yendik, İran’ın savunma sistemlerini kör ettik, üretim sistemlerine zarar verdik, Suriye’de Esad rejimini devirdik” açıklamasını yaptı.

İlginizi çekebilir!  Abbas'ın TBMM'deki Konuşması Arap Basınında Geniş Yer Buldu

Ancak İsrail, Gazze’yi yerle bir edip Hizbullah’ın üst düzey liderlerini ortadan kaldırırken ve Suriye’yi serbestçe işgal ederken yine de arzuladığı ‘tam zafere’ hâlâ ulaşmaktan çok uzak. Çünkü başta Türkiye faktörü İsrail’in Suriye’yi Lübnanlaştırma projelerini ve Siyonistan hedefini engelliyor. Üstelik İsrail’in ekonomisi ciddi şekilde hasar gördü, toplumu derinden bölündü ve hatta silahlı kuvvetleri bile tükenmiş durumda. Batı’daki müttefiklerinden sürekli silah tedariki olmadan, mevcut saldırgan duruşunu sürdürmesinin hiçbir yolu yok. Lübnan cephesi duraklatılmış olsa da, İsrail’in günlük ateşkes ihlalleri ve ülkenin güneyinden çekilmeyi reddetmesi, savaşın orada her an yeniden alevlenebileceğini gösteriyor.

Buna ek olarak İsrail liderliğine göre Gazze savaşının iki açıkça belirtilen hedefi kaçırılan İsrailli vatandaşların geri verilmesi ve Hamas’ın ezilmesi tamamlanmadı. Gazze’ye yapılanlar ayrıca İsrail’in uluslararası meşruiyetini elinden aldı ve onu küresel kamuoyunun büyük bir kısmının gözünde fiili bir haydut devlet haline getirdi. Bu arada, Yemen’in başkenti Sana’da bulunan Husi liderliğindeki hükümet, İsrail’in Yemen’in sivil altyapısına yönelik hava saldırıları sonucunda azalmayan balistik füzeler ve insansız hava araçlarıyla İsrail’e karşı koymaya devam ediyor. Şimdi, sıkışmış bir İsrail’e karşı ortaya çıkabilecek sayısız cephe var.

Suriye’nin kaderi hala belirsiz ve silahlı bir yanıt başlatma olasılığı her zaman masada. Komşu Ürdün’de de İsrail sınırına kadar yayılabilecek bir huzursuzluk ihtimali var. İsrail’in Ortadoğu’yu dönüştürecek zaferler elde ettiği bir yere kadar doğru ancak bunların hepsi de birden boşa gidebilir. Zira İsrail’in Siyonistan arzusunun öngündeki en büyük engel ise Türkiye ve bu engel öyle görünüyor ki kolay kolay da aşılamayacak. Türkiye’ye karşı tek bir hata veya yanlış hesaplama, İsrail’in önüne koyduğu bütün Siyonist projelerin varoluşsal krizini daha da derinleştirecektir.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.