Yusuf ALABARDA – 24 Aralık 2024
Suriye merkezli coğrafyada meydana gelen değişim ister istemez böyle bir hayalin gerçekleşme ihtimalini insana sorduruyor. Bir taraftan Suriye’de Suriyelilerin iradesinin sahaya yansıması ve 60 küsur yıllık BAAS rejiminin yıkılması, diğer taraftan Lübnan ve Irak’ın da bölgesel huzur ve refahın paydaşları olmaya istekli olan yönetimleri coğrafyaya dair ümitvar olmamızı sağlıyor.
Fakat gelin görün ki Sykes-Picot ile sadece coğrafi sınırlarımız belirlenmemiş, idraklerimize de sınırlar çizilmiş. Bu idrak tıkanıklığının halen önemli oranda bir kitlede mevcut oluşu, hiç de küçümsenmemesi gereken bir sorun alanı zira daha dün CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel, Türkiye’nin yönünü Ortadoğu’ya çevirmesi durumunda iktidarın karşısında CHP’yi bulacağını söylüyordu.
Eh, daha birkaç yıl evvel de CHP’li Ünal Çeviköz, Kafkasya’daki 30 senelik Ermeni işgali kahraman Azerbaycan Ordusu tarafından sona erdirilirken ‘Maalesef Azerbaycan’a silah yardımında bulunuyoruz’ diyerek bu idrak tıkanıklığının boyutunu gözler önüne sermişti.
Nedir o zaman bu idraksiz zihniyetin istediği?
Çok net aslında: Batı’nın lokomotifine vagon yapılmış bir Türkiye.
Ne zaman bu konular gündeme gelse aklıma ilk gelen İranlı yönetmen Behman Kubadi’nin ‘Sarhoş Atlar Zamanı’ isimli filmi olur.
Film, İran ve Irak sınırında küçük bir köyde yaşayan ve geçimlerini kaçakçılık ile sağlayan bir aileyi konu ediniyor. Annenin doğum esnasında, babanın ise İran-Irak hududunda bir mayına basarak yaşamını yitirdiği ailede, evin yükü 12 yaşındaki Eyüp’ün omuzlarına biner.
Eyüp içinse yegâne seçenek babası gibi kaçakçılık yapmaktır.
Eyüp’ün ve coğrafyanın insanının dramını harikulade bir biçimde ekrana taşıyan film aslında bugün de yaşadıklarımızı özetler mahiyette. O yüzden Şengen’in alternatifinin Şamgen olması o kadar da kolay elde edilecek bir hedef değil zira ilk karşı çıkacak olan Deniz Yücel ve Ünal Çeviköz zihniyeti olacaktır.
Bizler kendi coğrafyamızda 3000 metre rakımlı dağlara yüksek güvenlikli duvarlar örmeye çalışırken Batı coğrafi ve mental tüm sınırlarını ortadan kaldırarak kendi Şengen anlayışını inşa etti.
Tarih boyunca Bakü ile Tebriz, Halep ile Antep, Urfa ile Rakka, Hakkâri ile Erbil, İstanbul ile Üsküp hiç bu kadar ayrı düşmemişti. Tarih öncesi zamanlarda dahi bu şehirler arasında irtibat ve akış hep devam etti.
Sayısız türkünün konusu olan Trabzon ile Tebriz arasındaki ticaret kervanlarının bileni kalmadığı gibi, türkülerini de duyan, dinleyen ve mırıldanan kalmadı. Bugün Tebriz, İsfahan, Horasan birçoğumuz için Kaf Dağları’nın ardında ve zihnimizde hiçbir şey uyandırmayan sisler ardındaki şehirler.
Yeni zamanlarda ufkumuzu ve hayallerimizi son iki asırdan bu yana Paris, Londra ve Berlin gibi merkezler belirliyor.
Adeta çağdaşlığın barbarlığını yaşadığımız zamanlardan geçiyoruz.
O yüzden, büyük bedeller ödemeden ve büyük sancılar çekmeden kimseye altın tepsi içerisinde Şamgen’i sunmazlar. Önce içerideki Deniz Yücel idraksizliğini aşmalısınız, sonra da araya sokulan sayısız fitneyi alt etmelisiniz ki biraz nefes alabilir hale gelin.
Bu açıdan her şeye oldu da bitti maşallah kolaycılığı ile bakan iflah olmaz optimistlerden olamıyorum çünkü bugün coğrafyada yaşanan güzel gelişmelere bile son 30 senede ne bedeller ödenerek gelindiğini bilenlerdenim.
***
Diyarbakır merkezli yangınlar
Malumunuz geçtiğimiz yaz Diyarbakır kırsalında çıkan yangınlar sonucu ağır bedeller ödemiş ve birçok vatandaşımız da kaybetmiştik.
Olay daha sıcaklığını korurken DEM Partisi ve birlikte hareket eden bir grup tarafından, bu yangınların havai elektrik hatlarından kaynaklandığını ve bölgedeki elektrik dağıtım firmasının gerekli yatırımları yapmamasının bunda rolü olduğu iddiaları ortaya atılarak provokasyona zemin hazırlayacak söylemler dile getirilmişti.
Oysa bölgede kaçak elektrik kullanımının bölgede oluşturduğu sorunlar ve alt yapıya yönelik yatırım projelerinin zaman zaman nasıl engellendiğini hep birlikte biliyoruz. Kaçak trafolara karşı verilen mücadelede ortalığın zaman zaman nasıl savaş alanına döndüğünü de biliyoruz.
İşte bu yangına dair geçtiğimiz günlerde mahkemeye sunulan bilirkişi raporu birçok gerçeği ortaya koydu. Dokuz kişiden oluşan bilirkişi raporuna göre, ortaya çıkan yangınlar mezkûr havai hatlardan kaynaklanmadığı gibi bazı hatlarda o gün elektrik dahi yok.
O gün yaşananlar o günde kalmamalı ve bu ülkeye muhabbetle bağlı olan tüm vatandaşlar hakikati bilmelidir. Mahkeme kararı tecelli ettiğinde konuyu yine gündeme taşıyacağız.
Hocam teşekkürler
“Şamgen Olur Mu?” İle başlayan derin değerlendirmeniz için teşekkürler. Tel Rıfata yürüyüşte Mehter heyecan verici lakin, Balkan coğrafyasının kaybıyla Türkiye’ye göçen dün “Evladı Fatihan” bu gün hala kabul görmemiş göç ettikleri ülkelerin adı ile anılıyor, dün güney vilayetlerimizin vatandaşlarının soyu Batılı’lardan daha yabancı iken Şamgen’e yürümek zaman alacak …
Komutanım Allah razı olsun,mükemmel bir yazı olmuş,elinize sağlık..
Birçok polikacılarımızı batı markalı haplerle uyuşturmuşlar ve ayıkmaları istisna olur. Bu batı madde bağımlı az bilen ve çok heasap soran nesil varoldukca aynı müzüğe mahkumuz. Kötü olan ve beni daha çok rahatsız eden, bu hanedan gibi çöreklenmiş milletsiz batı vekilleri bunu meslek haline getirmişler. Makaleniz çok değerli teşekkür ederim, selametle.
Sağ olasın hocam Allah razı olsun
Allah sizin ve sizin gibi zihni beyni fikri düzgün, vatan ve bayrak aşkı ile dolu kalplere sahip, “güçlü Türkiye” şiarı ile hareket eden değerli insanların sayısını arttırsın.