Rabia YAVUZ – 18 Aralık 2024
“Mükemmel iyinin düşmanıdır” sözünü sık sık duyarız. Mükemmeliyetçi olmadığımızı düşünmeye yatkınsak sözün bizimle ilgili olmadığını düşünürüz. Halbuki mükemmeliyetçilik hayatımızda birçok alanda yer bulabilir. Mesela, mükemmeliyetçilik çoğu zaman erteleme davranışımızın arkasında yatan en yaygın nedenlerin başında gelir. Ayrıca kararsızlık ile mükemmeliyetçilik arasında da sık dile getirilmeyen ama güçlü bir bağlantı vardır.
Kararsızlık hakkında sıkça şikayet işitirim. Birçok şeyi ertelememize sebep olur. O nedenle “En kötü karar, kararsızlıktan iyidir” cümlesi kararsız vakitlerimizde imdadımıza yetişir kararsızlığın kıskacından çıkmakta. Özellikle kararsızlıkla mücadele eden kişilerde mükemmeliyetçilik davranışlarının neden olduğu psikolojik yük, yaşam kalitesini ciddi şekilde etkiler. Kararsız kişilerin çoğunlukla mükemmeliyetçilik yatkınlığı gözden kaçabilir.
Kararsızlık, mükemmeliyetçiliğin doğrudan bir sonucu olabilir. Kişi, en iyi seçeneği bulma arayışında kararsız kalabilir çünkü her kararın mükemmel sonuçlanmasını bekler. Bu durum, her fırsatta mükemmel olanı bulma çabasıyla, karar verme sürecini gereksiz yere uzatır ve karmaşıklaştırır. Kararsızlık, mükemmeliyetçi bir zihin yapısının ürünü olarak, bireyi sürekli bir bekleyiş ve kaygı durumuna sokar. Her kararın ne kadar önemli olduğu, mükemmel sonuçlara ulaşmayı engelleyen bir engel haline gelir.
Bir mükemmeliyetçi, her durumda mükemmel olmak, hatasız ilerlemek ve her şeyin en iyi şekilde sonuçlanmasını sağlamak için yoğun bir çaba sarf eder. Bu durum, yalnızca bireyi zorlu bir psikolojik mücadeleye sokmakla kalmaz, aynı zamanda çevresindeki insanlarla olan ilişkilerini de zorlaştırır. Mükemmeliyetçilik, çoğu zaman kişinin kendisini aşırı derecede eleştiren bir iç sesle yaşaması anlamına gelir.
Hata yapmaya tahammül etmediği ve en küçük aksiliklerin bile büyük bir felakete dönüşebileceği korkusuyla yaşamak çok zordur. Bu durum başkalarının hatalarına ya da gündelik aksiliklere yönelik olarak da ortaya çıkar. Öfke patlamaları ya da derin hayal kırıklıkları mükemmeliyetçi bireylere yabancı değildir. Birçok kişi onları hayal kırıklığına uğratmıştır hayatları boyunca.
Mükemmeliyetçiliğin kökenleri, hayal gücümüzden beslenir. İdeal olan hakkındaki fikirlerimiz hayalimizde hazırdır lakin ideal durumu gerçeğe dönüştürme süreci ise son derece karmaşıktır. Kişi, hayalini kurduğu mükemmel duruma ulaşmaya çalışırken karşılaştığı zorluklar ise çoğu zaman motivasyon yoksunluğuna ve kararsızlığa yol açar. İdeal ile gerçek arasındaki uçurum büyüdükçe hayal kırıklıkları da büyür.
Bu durumu bir psikolojik zaaf olarak tanımlamak mümkündür. Mükemmeliyetçilik, bireyin kendisini sürekli olarak diğerlerinden daha eksik ve yetersiz hissetmesine neden olabilir. Kişinin ideal vizyonu ile kendi sıradan gerçeği arasındaki boşluk, zamanla bir kayıp duygusuna yol açar.
Kişi, her şeyin “doğru” olmasını beklerken, hiçbir şeyin mükemmel olmadığını fark ettiğinde, kendisini başarısız ve değersiz hissedebilir. Bir uçtan diğer uca hızlıca savrulan zihinlerimiz dinginlikten ve harekete geçecek güçten mahrum kalır. Koca bir boşluk içinde kalır o vakitlerde insan kendini.
Sonuç olarak, mükemmeliyetçi bireyler İdeal ve gerçek arasındaki uçurum büyüdükçe hem daha fazla kaygı duyar hem de kendisini sürekli bir eksiklik duygusuyla yaşar. En iyisine ulaşma fikri diğer yandan gerçekçi olmayan beklentilerle insanı zorlayarak, zihinsel ve duygusal tükenmişliğe yol açabilir.
Bu durum ise yetersizlik duygusunun yayılmasına neden olur. Bir alanda yaşadığımız hezimet her alana yayılmaya başlar. Bu nedenle, mükemmeliyetçilikle başa çıkmanın yolu iyiyle, ortalama olan ile barışmayı denemek olabilir.