Ferhat ÜNLÜ – 12 Aralık 2024
“Birazdan okuyacaklarınız, 13 yıl süren iç savaşta ülkesini viraneye çeviren Suriye’deki Baas Rejimi’nin son diktatörü Beşar Esad’ın ‘hiç’ değilse bile, ‘pek bilinmeyen’ karanlık bir yönüne ışık tutuyor. Esad Rejimi bir narko-devlet idi ve 13 yıllık savaş döneminde, Captagon adlı uyuşturucu, savaşın finansmanında rejim tarafından etkili biçimde kullanıldı.”
…
“Suriye Devlet Başkanı’nın küçük kardeşi Mahir Esad, uyuşturucunun üretim ve dağıtımının büyük kısmını kontrol eden Suriye Ordusu’nun 4. Tümeni aracılığıyla tüm operasyonu yönetiyordu. Captagon, Suriye’de nispeten ucuza üretilse de zengin Körfez ülkelerinde yüksek fiyatlara satılıyordu. Suriye’de 1 dolara satılan tek bir hap Riyad gibi şehirlerde 25 dolara kadar alıcı buluyordu.”
Yukarıdaki iki paragraf; dün yazdığım Bir Narko-Devlet Olarak Esad Diktatörlüğü başlıklı yazıdan. Yazı ilgi uyandırdığı için ikinci bölümle devam edeceğiz. Malum, gazetecilikte fikri takip önemli.
ESAD REJİMİNİN ÇÖKÜŞÜNÜN NARKOTİK SEBEPLERİ
Suriye’de değilse bile ülkemizde 27 Kasım’dan bu tarafa belki de en sık sorulan soru, 13 yılda çökmemiş Esad rejiminin 13 günde nasıl çöktüğü… Bunun ekonomik, siyasal, istihbari, askeri ve dahi narkotik sebepleri var. Karl Marx’ın o meşhur niceliksel birikim-niteliksel sıçrama tezini kullanırsak Suriye’de bütün bu parametrelerin bir araya gelişi 13 yılda bir birikim oluşturdu ve sonunda Esad’ı devirdi.
Düşünün, vaktiyle (1980’lerden itibaren) büyük komşunuz Türkiye’de terör faaliyetleri yürüten bir örgütü ve onun liderini koruyup kollamışsınız, 2011’de ülkeniz iç savaşa girmiş ve başından itibaren Türkiye’nin hiçbir reform önerisine karşılık vermemişsiniz, halkınızı bombalamışsınız, vatandaşınız ülkemize kaçmış.
Bir de Körfez monarşileri açısından olaya bakalım: İran, 21. Yüzyıl’ın başından beri Suriye ve Irak’taki Şii Hilâli konseptine uygun bir strateji izlemiş ve bu uğurda gerekirse Esad Rejimi’nin Captagon haplarıyla Körfez monarşilerini zehirlemesine göz yummuş.
SUUD, HTŞ’Yİ CAPTAGON YÜZÜNDEN DESTEKLEDİ
Suudi Arabistan ve Katar başta olmak üzere Körfez monarşileri bu narkotik tehdidi sonuna kadar görmezden gelebilir mi? Gelemez; işte bu noktada Golani’nin liderliğini yaptığı Heyet-ü Tahrir El Şam’ı Suud ve Katar’ın maddi ve manevi anlamda neden desteklediği sorusunun cevabına erişiyoruz. Golani’nin Şam’da Emevi Camii’ne gelir gelmez Esad’ın Captagon kaçakçılığından bahsetmesini de yine böylelikle anlıyorsunuz.
Bugün sizler için hem Suriye’de sahadan gelen istihbarat bilgilerine göre, hem de açık kaynaklara dayanarak yeni bilgiler derledim. Türkiye de; Esad’ın, özellikle iç savaşın başlamasından sonra bir ‘narko-devlet’ haline gelmesinden rahatsızdı. 2013’te işe ağırlık vermeye başladı Esad Rejimi. 2020’lere gelindiğinde Suriye, küresel Captagon arzının neredeyse tamamını, yüzde 90’ını sağlıyordu. Ve pazarın toplam değeri 57 milyar dolar olarak civarındaydı.
İNGİLİZLER’İN SURİYE SİYASETİ
Bu arada şu sıralar girdiğim her mahfilde İngilizlerin Suriye’deki son durum konusunda Türkiye ile paralel hareket edip etmediği yönündeki sorulara muhatap oluyorum veya bu yönde analizler dinliyorum. Burası önemli, çünkü İngiltere de Türkiye gibi Suriye sahasını öteden beri bilen bir devlet.
İsrail’in Gazze ve Lübnan’dan sonra Suriye’de de cephe açmasından fevkalade rahatsızlar. Türkiye’nin ‘yumuşak gücü’nün (softpower) etkisiyle oluşan yeni durumu baltalayacak, Suriye’yi yeniden Rusya ve İran’ın güdümüne sokacak veya istikrarsızlaştıracak her türlü gelişmeye veya güneyden İsrail işgali ve hatta ABD’nin PYD üzerinden Türkiye’ye zorluk çıkarması gibi durumlara karşılar. Bizi çok sevdiklerinden değil, gerçekçi bakıyorlar; hepsi bu. İngiltere’nin Suriye’deki Esad Rejimi’nin kirli yönlerini açığa çıkarmak için epey ‘medya mesaisi’ yapan ülkelerden biri olduğunu da hatırlatalım.
‘THE ECONOMIST’İN CAPTAGON DOSYASI
Özellikle Esad’ın narko-diktatörlüğünün kirli yönlerini daha yakından tanımak için The Economist’in bundan 3,5 yıl önce, 19 Temmuz 2021’de yayınladığı ‘Suriye Bir Narko-Devlet Haline Geldi’ başlıklı araştırmacı gazetecilik ürünü yazıya değinmek elzem. Makale şöyle başlıyor:
“Riyad’ın kuzeyindeki kum tepelerinde, güneş battığında parti başlar. Bazıları şişelerden yudum alır, ancak çoğu Körfez bölgesinde günümüzün en popüler uyuşturucusu olan Captagon haplarını tercih eder.
Hap başına 25 dolara satılan bu ilaç, kullanıcılar arasında ‘Abu Hilâlain’ (İki Yarım Ayın Babası) olarak bilinir. Çünkü hapların üzerinde Captagon’un ‘C’ harflerini andıran iki yarım ay bulunur. Amfetamin grubundan olan bu uyuşturucu, Viagra’ya benzer bir etki yaratabilir ve uykuyu engeller.”
Makalenin devamından da alıntılar yapayım:
“Kendi tabanını daraltan Esad, küresel Captagon üretiminde neredeyse bir tekele sahip durumda. Dünya Bankası’na göre uyuşturucu ihracatı, ülkenin tüm yasal ihracatından iki kat daha fazla gelir sağlıyor. Bu gelirlerin büyük çoğunluğu doğrudan Esad’ın cebine gidiyor.
Captagon, Suriye’de üretilen ve dünya çapında yayılan en önemli uyuşturuculardan biri. Üretimi genellikle Esad’ın kardeşi Mahir el-Esad tarafından yönetilen ve ‘Captagon Tümeni’ olarak bilinen 4. Zırhlı Tümen tarafından kontrol ediliyor. Bu tümen, hammaddelerin Irak’tan ithalatını ve üretim merkezlerine ulaştırılmasını sağlıyor.
…
Suudi Arabistan, 2012-2021 arasında dünya genelindeki Captagon yakalamalarının üçte ikisinden sorumluydu. Ürdün, 2022’de 65 milyon Captagon tableti ele geçirdi. Bu haplar, genellikle meyve ve makine parçaları gibi günlük ürünlerin içine saklanarak kaçırılıyordu.”
CAPTAGON PARASI ESAD’IN GELECEĞİNİ GARANTİ EDER Mİ?
İmdi… Savaş öncesi kendi yağıyla kavrulmaya çalışan, her ne kadar halkının bir kesimi yoksulluk içinde yaşasa da büyüyen bir ekonomi olan Suriye’de 2011’den bu tarafa para, değer kaybettikçe kaybetti. Bugün 450 bin Suriye Lirası’na, ancak 450 Türk Lirası alabiliyorsunuz.
Ama öte yandan rejimin başındaki adam 13 yıldır, hatta öncesi de var; neredeyse 20 yıldır uyuşturucu üretip satarak milyarlarca dolar gelire ulaşıyor. Ve ülkesinden firar ederken bu paraların tamamını çıkarıyor. 135 milyar dolar mı bilemem; ama üç haneli değil de iki haneli milyar dolar götürmüş bile olsa Moskova’daki geleceğini belirli ölçüde garanti altına almış oluyor.
Yine de Esad’ın geleceği elbette tam bir garanti altında değil. Parasal güç, bu tür durumlarda güvenliği yüzde yüz garanti etmez. Önümüzdeki yıl Esad’ın uluslararası yargı önüne çıkıp çıkmayacağı bölgesel ve küresel gelişmelere bağlı olacak.
Esad, sırf narko-diktatörlüğün lideri ve Sednaya Cezaevi’ndeki işkenceler, cinayetler, tecavüzler ve organ kaçakçılığı suçlarının sorumlusu olarak yargılansa bile idamı hak ediyor. Başka suça gerek yok. Dolayısıyla 2025, dünya açısından biraz da bunun kararının verileceği bir yıl olacak.