Yusuf ALABARDA – 06 Aralık 2024
Yıl 1978…
Balıkesir İstasyonuna elinde bir torba ile garip kıyafetli, yaşlı bir ihtiyar iner.
İstasyon önündeki taksilerden birine sorar:
– Oğlum, beni Üçpınar köyüne götürür müsün?
– Götüreyim amca, bin arabaya!
Araç Üçpınar köyüne doğru giderken Toygar Tepe civarına geldiklerinde adam dur der ve dururlar. Adam taksiden inince mezarlığa girer ve bir ağaca sarılır ve geri döner.
– Tamam oğlum, burası bizim köy bu ağaç da Hacı Abdullah’ın çetlemiği (çitlembik).
Taksi köy kahvesi önünde durur.
Adam iner kahveye girer ve yaşlı adam kahvede bir köşeye oturur ve hiç konuşmadan kahvedekilerin yüzlerine defalarca dikkatle bakar.
Kahvedekilerden birisi muhtara gider, kahveye garip bir ihtiyarın geldiğini, hiç konuşmadan herkesin yüzlerine baktığını söyler.
Muhtar hemen kahveye gelir ve ihtiyar adama:
– Amca, sen birini mi arıyorsun?
– Kimseyi aramıyorum oğlum ben de bu köydenim.
– Amca, ben yirmi senedir bu köyde muhtarlık yapıyorum ama seni tanımıyorum. Kimlerdensin sen?
– Çok oldu oğlum. Beni ancak ihtiyarlar tanır. Onlardan birilerini çağırır mısın?
Biraz sonra köyün bütün ihtiyarları kahveye toplanır ama kimse geleni tanımamıştır.
İhtiyar sormaya başlar:
– Süleyman Çavuş?
– Öldü,
– Macır Recep?
– Öldü,
– Koca Salih?
-Öldü,
– Topal Murat?
– Öldü,
– Eyüp Çavuş?
Yaşlı bir adam yavaşça ayağa kalkar.
– Eyüp Çavuş benim
Bakar…Bakar…Bakar…
Sonra birden gelen misafire sarılır zira Eyüp Çavuş geleni tanımıştır.
– Memet (Remzi), sen misin be? Bunca zamandır nerelerdeydin?
Mehmet Remzi anlatır:
Çanakkale Cephesinde harp 1916 yılı başında bitince Gazze Cephesine götürülür. Orada yaralanınca, Halep’de Asker Hastanesi’nde tedavi edilirken İngilizler gelir. Halepliler “Bunlar bizim insanlarımız, İngiliz gâvuru, bunlara eziyet eder.” diyerek yaralıları hastaneden kaçırıp evlerine götürürler.
1918 de olan bu olayın üzerinden yıllar geçer ve bizim askerlerden birçoğu o zamanın şartları içinde geri dönemezler. Üçpınarlı Muhammet de orada kalır, evlenir ve çocukları olur.
Altmış dört yıl sonra ölmeden son bir kere daha evini, yurdunu görmek arzusu ile Balıkesir’e Üçpınar’a gelmiştir.
Sorar;
– Bizimkilere ne oldu? Yaşayan var mı?..
Ne olacak bunca zaman, karın öldü, anan ve baban öldü, abin ve ablan öldü, amcan ve dayın öldü, ama kızın sağ…”
Yaşlı adam gözyaşları içinde ‘Ben gittiğimde on beş günlüktü’ der.
Eyüp Çavuş bir koşu kızı Hatçe’nin evine seğirtir. O sırada Hatice Teyze avluda leğende çamaşır yıkamaktadır. Eyüp Çavuş telaş içinde avluya girince;
– Hayrola Eyüp Dayı?
– Hatça kızım, sana müjdeli bir haberim var. Baban ölmemiş, baban sağ ve köye geldi…
– Şimdiye kadar bana hep babamın şehit olduğunu söylediler ya?
– Kızım gelen baban… Ben tanıdım.
– Nerede babam?
– Kahvenin önünde.
Hatça Teyze hemen fırlar gider arkasından da Eyüp Çavuş.
Memet (Remzi) Çavuş gelenleri görünce o da koşarak karşılamaya gelir ama ikisi de birbirlerine yabancıdırlar. Altmış dört yıl babasının öldüğü söylenen birisine de, karşısında duran ihtiyar adamın babası olduğu söyleniyor.
Karşı karşıya gelip garip bir şekilde birbirlerine bakanlara Eyüp Çavuş bir şahit olarak seslenir:
– ‘Kızım Hatça, bu senin baban… Ben kendimden nasıl eminsem bu adamın senin baban olduğundan da eminim’ der.
O gece Üçpınar Köyünde bayram yaşanır. Herkes bu yeni duydukları akrabalarını ziyarete gelirler. Muhammet Çavuş on beş gün kadar, köyünde dolaşır, tarlalara gider, tepelere çıkar.
On beş gün sonra kızına ‘Kızım, ben artık gidiyorum’ der.
Kızı:
– Baba, nereye gidiyorsun? Bu gördüğün her şey senin ya..
– ‘Hayır kızım, ben artık Halepliyim, orada kardeşlerin var. Ben sadece bir kere daha yurdumu, vatanımı ölmeden önce görmek için geldim’ der ve ertesi gün gider.
Ertesi yıl gene gelir. Bu sefer oğlunu ve kızını da getirmiştir. Oğlu Halep’te inşaat mühendisi imiş. Onun adını da Muhammed Remzi koymuş.
Kahvede kendisine sormuşlar:
– Senin adın Muhammed. Ama oğluna neden kendi adını verdin?
– Ben vatan hasreti ile yıllardır o kadar yandım ki ben ölmeden vatanıma kavuşamazsam adımı hiç değilse oğlum götürsün vatanıma diye kendi adımı verdim ona da.
Peki Memet Remzi kızının adını ne koymuş biliyor musunuz?
O altmış dört yıl hasretini çektiğinin adını koymuş: Türkiye
Fotoğrafta Memet Remzi’nin kızı Türkiye ve üç çocuğu.
bilinen yakın birzamana kadar dedemizin ve babasının sivastan halepe alışverişe gidip döndüğü söylenirdi sivas malatya yolunda kangal ilçeye yakın bir bölgedede halep köprüsü adında bir mevkii var araştırmak gerekir