Serkan ÜSTÜNER – 25 Kasım 2024
Türk Devletleri Teşkilatı elbette yeni dünya düzeninde mutlaka çok önemli ve tarihi bir adımdı. Olur mu olmaz mı? Sadece kağıt üzerinde bir birlik mi olur derken her şey tarihin akışına uygun bir şekilde ilerledi. Ortak alfabe ardından ortak para birimi. Evet, önce bir hayal, ardından bir fikir olarak ortaya çıkan Türk Birliği rüyası gerçek oldu. Enver Paşa’nın ruhu şad oldu. Gaspıralı bilinmez istirahatgahında mutludur. Yusuf Akçura’nın fikirleri makes bulmuştur.
Gaspıralı ilk olarak Türk Birliği’nin öneminden bahsettiğinde elbette yöresinde çok da birilerini bulamadı. Bulamamasına rağmen büyük mücadelesinden hiç vazgeçmedi. Ne diyordu Gaspıralı
Medeniyet inşasına giden yolda ortak dil ve kültürün geliştirilmesi için ana dilde öğrenim ve bu bağlamda ortak edebî dilde mutabık olunması şarttı. Evet, bir medeniyet inşası olacaksa bunun ana omurgasını dil oluşturur.
Bu arada Gaspıralı, kabilecilik anlayışı ve lehçe farklılıklarının uluslaşmaya engel olduğunu düşünüyordu. Bu nedenle, çeşitli Türk soylarına mensup, Türkçenin farklı lehçelerini konuşan halkları ortak bir edebî dil etrafında birleştirip, tek bir ulus hâline getirmeye gayret etmiş ve fikirlerini “Dilde, fikirde, işte birlik” sloganıyla özetlemişti.
“İnsanları tefrik eden (ayıran) üç şey vardır. Biri mesafe, biri din başkalığı ve biri de dilsizliktir. Dinimiz hep bir ise de mesafe ile dilsizlik bizleri tefrik ediyor. Medeniyet eserlerinden olan vapurlar, demiryolları ve telgraflar, sene be sene mesafelere galebe ettikleri dahi görülüp ayrılığımızın sebebi, ancak ‘dilsizlik’ yani ‘edebî dilimizin olmadığı’ baş sebep olarak gün gibi ortaya çıktı.”
Gaspıralı, Türk-İslam coğrafyasında Türk ve Müslüman üst kimliği çerçevesinde bir millî bilincin oluşması için büyük çaba sarf etti. Millet olmaya dair bu bilinç, dağınık ve birbirinden kopuk hâlde yaşamını sürdüren Rusya sınırları içinde yaşayan Türklerin tek bir millet olmasının önünü açacak; Türklerin siyasi, ekonomik, sosyokültürel alanlarda saygın, güçlü ve etkili bir konuma gelebilmeleri için bir başlangıç teşkil edecekti.
İşte bugün o günlerde ham bir hayal olarak görülen Türk Birliği gerçekleşiyor. Türkler tarih sahnesine ilk kez yek bir vücut olarak çıkmak için hazırlanıyor. Rusya’nın etkisi, ABD’nin engellemeleri bunlar olabilecek ve her daim risk barındıracak türden durumlardı. Şimdi ise dünya yeni bir döneme girerken Türk Devletleri bir arada ortak alfabesiyle, imparatorluk ufkuyla hareket etmek gayretinde.
Büyük Allah’ım! Altmış üç buçuk sene yaşadım. Bu hayatın otuz beş senesini Müslümanların uyanması, terakkisi, tealisi ve tekâmülü uğrunda sarf ettim. Milletimin selâmet ve saadeti için elimden her ne geldi ise hepsini yaptım. Yarabbi!.. Ey büyük Allah’ım! Meydana getirmek istediğim birçok şeyler daha vardı… Fakat buna muvaffak olamayacağım… Artık… Artık ne varsa hepsi senin, her şey senin elindedir. Allah’ım!..”
Evet, Gaspıralı’nın ettiği dua yüz yıl sonra kabul oldu. Uğruna öldüğü ve hatta mezarının bile yağmalandığı bir davası vardı Gaspıralı’nın. Şimdi Gaspıralı’yı yeniden anlamak ve anlatmak da Türk Devletleri Teşkilatına düşüyor. Tüm Türk devletlerinde onun hikayesi, Enver Paşa’nın cihana sığmayan şahsı anlatılmalı. Anlatılmalı ki, yeniden bir ruh yeniden aslımıza rücu edelim.