Adem KILIÇ – 25 Kasım 2024
Türkiye’nin savunma sanayi alanında gerçekleştirdiği devrim niteliğindeki gelişmeler, Türkiye’nin dış politikada bağımsızlığını artırdığı gibi, askeri operasyonlar konusunda da bağımsız adımlar atmasını sağlayarak, bölgedeki üstünlüğü Türkiye yönüne çevirmiştir.
Diğer yandan, Türkiye’nin dört seneyi aşkın bir süredir Suriye’de faaliyet gösteren terör örgütü PKK/YPG ve uzantılarına yönelik kapsamlı bir harekat icra etmediğini belirtenler, Türkiye’nin asimetrik olarak “terör kaynağında kurutma” stratejisi ile yaptığı operasyonların etkisini gözardı etmektedir.
Zira Türkiye; 2016-2020 yılları arasında düzenlediği kara harekatlarının ardından; dekapitasyon, nokta hedefler ve kritik isimlere yönelik gerçekleştirdiği SİHA saldırıları ve bölgedeki askeri varlığı ile, terörle mücadelesini etkili bir şekilde yürütmeye devam etmektedir.
Yeni dönem
Özellikle uluslararası faktörler, devletlerin birbirlerini nasıl algıladıklarını ve birbirleriyle nasıl etkileşime girdiklerini şekillendirmede çok önemli bir rol oynamaktadır.
Rus politika yapıcıları, Türkiye gibi vazgeçilmez bir gücü yanında tutmak için, Suriye krizinin belirli aşamalarında Türkiye’nin hamlelerine destek verirken, askeri operasyonlarına ise itidalli yaklaşmıştır.
Ancak özellikle Astana çerçevesi, Türkiye ve Rusya’nın Suriye’deki sınırlarını çizmelerini ve politikalarını bu sınırlar dahilinde şekillendirerek aralarındaki diyalog tonunu tırmandırabilecek ciddi bir çatışmadan kaçınmalarını sağlamıştır.
Ancak İsrail’in Gazze’den sonra Lübnan ve Suriye topraklarına yönelik başlattığı saldırılar ve Trump’ın yeniden Beyaz Saray’a dönüşü ile birlikte, Ortadoğu’dan Ukrayna’ya kadar çok sayıda alanda değişiklik beklentileri Suriye alanında da yeni bir süreci beraberinde getirecektir.
Bu yeni dönemde Türkiye, Trump’ın Beyaz Saray’a geri dönüşünün ardından ABD’nin terör örgütü PKK/YPG güçleriyle “müttefik” olduğu Suriye’den Amerikan askerlerini çekme sözünü yerine getirmesini bekliyor.
Nitekim geçtiğimiz hafta Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Trump’ın yeni döneminde ABD’nin askerlerini Suriye’den çekmesini beklediklerini ifade etti. Benzer yaklaşımları Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan da dile getirdi.
Peki böyle bir karar mümkün mü?
Yeni ABD yönetiminin bu yönde bir adım atabileceği umudu, Trump’ın yeni kabinesinde önemli bir rol oynaması beklenen Robert F. Kennedy Jr’ın, Trump’ın Amerikan askerlerini Suriye’nin kuzeyinden çekmek istediğini, diğer taraflar arasında çatışma çıkması halinde onları “yem” olarak bırakmak istemediğini ifade etmesiyle güçlendi.
Bu açıklama Türkiye tarafından umut verici olarak kabul edilse de, bu konuda birkaç gerçeği gözardı etmemek gerekiyor.
Bunlardan birincisi; Trump’ın öngörülemez olan politika yaklaşımıdır.
Trump her ne kadar gerek önceki döneminde gerekse de seçim propaganda sürecinde Ortadoğu’daki savaşlara harcanan rakamların ABD’nin aleyhine olduğunu defalarca dile getirse de, Afganistan’daki Amerikan mağlubiyetinin ardından, benzer bir “itibar kaybını” Suriye’de de yaşamamak için bu fikrini hayata geçirmekten vazgeçebilir.
İkincisi; Trump ilk döneminde Amerikan müesses nizamı ile girdiği mücadeleyi büyük ölçüde kaybettiği gerçeğidir.
Bu nedenle, yeni döneminde bu düzenle daha uyumlu bir politika izlemeyi seçebilir ve bu da, Trump’ın Suriye kararını etkileyebilir.
Üçüncüsü; Trump’ın gerek dış politikaya gerekse de iç politikaya “ticari bir gözle” bakıyor olmasıdır.
Suriye’nin kuzeyindeki petrol tesisleri başta olmak üzere çok sayıda kaynağın ABD’ye fayda sağladığına dair bir raporla Trump’ın fikri değişebilir.
Dördüncüsü ve Trump için belki de en önemlisi ise İsrail’in çıkarlarıdır.
Trump eğer Suriye’den Amerikan askerinin çekilmesinin ve terör örgütü PKK’ya verilen desteğin kesilmesinin İsrail’in çıkarlarını baltalayacağını düşünürse, kesinlikle asker çekme planından vazgeçecektir.
Nitekim; 2014’ten bu yana yönetimlerde yaşanan değişikliklere rağmen, hiçbir ABD başkanı ülkesinin sözde DEAŞ ile mücadelesinde bölgedeki terör örgütü PKK/YPG militanlarına destekleme politikasını değiştirmemiştir.
Türkiye operasyon yapacak mı?
Gelinen noktada Türkiye’nin, Ukrayna meselesindeki kilit ve etkili rolünün artması ile birlikte, Rusya’nın Türkiye’nin Suriye’deki adımlarına söylem olarak karşı çıksa da eylem olarak karşı çıkamayacağı gerçeği daha da keskinleşmiştir.
Zira Türkiye’nin Ukrayna savaşındaki pozisyonu nettir. Türkiye, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü desteklemekle birlikte Batı’nın Moskova’ya yönelik yaptırımlarına da karşı çıkarak dengeli ve tam bağımsız bir politika yürütmektedir.
Yani Türkiye’nin Suriye’deki terör odaklarına bir operasyon yapma kararını vermesi durumunda, Rusya bu karara söylem olarak karşı çıksa da, sahada zımmen de olsa desteklemek zorunda kalacaktır.
Trump ise; yukarıda saydığım nedenlerden herhangi birisinden dolayı Suriye’den askerlerini çekmeme ve PKK/YPG’ye desteğini sürdürme kararı alırsa, Türkiye’nin artık Batı’ya bağımlı olmayan tam bağımsız savunma sanayi gücü ile bu operasyonu yapabileceğini bilen en tecrübeli liderlerden birisidir.
Nitekim Trump, bir önceki başkanlık döneminde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Suriye konusunda yazdığı tehditkar mektuptan sadece 2 gün sonra, Türkiye’nin Suriye’ye Barış Pınarı Harekatı’nı başlattığını unutmamıştır.
Tüm bu dengeler göstermektedir ki; Türkiye artık, küresel güç olarak nitelendirilen ABD ve Rusya gibi ülkelerin ekseni ve çıkarları doğrultusunda değil, tamamen kendi çıkarlarını önceleyen ve Türkiye Ekseni olarak tanımlayabileceğimiz bir güce ve kararlılığa sahiptir.
Türkiye, tüm taraflara sınırında bir terör devleti kurdurmayacağına dair kararlılığını iletmiş ve yeni bir harekat için geri sayımı başlatmıştır.