bercan tutar banner

Bercan TUTAR – 20 Ekim 2024

 

BRICS’e katılmak için uzayan Küresel Güney sırası, Amerika sonrası bir dünya arayışının en somut göstergelerinden biri. ABD’de ise bütün umutlar Donald Trump’a bağlanmış halde. Ancak Trump’ın ikinci dönemi Atlantik sistemindeki çözülmeyi daha da hızlandıracak. Zira ABD’nin küresel hegemonyasının ve gücünün sınırları belli hale geldikçe yeni dünyanın inşa süreci de o oranda hızlanmaya başladı.

Eskiden ABD Başkanları görev sürelerinin sonuna yaklaştıkça, sıklıkla “zafer turları” atar, başarılarını sergiler ve miraslarını tanımlamaya çalışırdı. Joe Biden yönetimi ise hala bırakın somut bir zaferi maruz kaldığı hezimeti manipüle etmekle ve ABD’nin sıkıntılarına nasıl çözüm bulduklarını anlatmakla meşgul. Nitekim Dışişleri Bakanı Antony Blinken 20 Ocak 2025’te bitecek olan Biden döneminin değerlendirmesini yaptığı Foreign Affairs’deki yazısında Biden yönetiminin dış politika çabalarını “Yenilenme Stratejisi” olarak niteliyor. Uluslararası ilişkilerde başlayan yeniçağı gören fakat itiraf etmekten çekinen bir haleti ruhiyeyle yazan Blinken, yönetimin performansına parlak bir kaplama koymaya, hatalarını örtbas etmeye çalışıyor.

Örneğin, “Biden yönetiminin stratejisi, ABD’yi bugün dört yıl öncesine göre çok daha güçlü bir jeopolitik konuma getirdi” diyor Blinken. Bu iddiayı Blinken hem de Çin lideri Şi Jinping’in günümüzü tarif ederken kullandığı “100 yıldır görmediğimiz türden değişimler yaşanıyor” dediği şey bir dönemde ileri süsüyor. Dediği küresel statüko ABD’nin Ağustos 2021’de Afganistan’dan beceriksizce çıkışıyla birlikte dağılma sürecine girdi.

Bugün Atlantik dünyası çoklu bir krizin pençesinde kıvranıyor. Küresel statüko o kadar sarsılmış ve bozulmuş ki, karşılıklı gücen o kadar yıpranmış ki bugün ABD dostlarıyla barış yapan bir ülke konumunda. Bu paradoks Atlantik dünyasının çöküş realitesinin resmi aynı zamanda. Oysa eski İsrail başbakanı Yitzhak Rabin’in dediği gibi, “Dostlarınızla barış yapmazsınız. Düşmanlarınızla barış yaparsınız.”

İlginizi çekebilir!  ABD'yi Vuran Helene Kasırgası'nda Can Kaybı Yükseliyor

1648 Vestfalya Barışı’ndan Soğuk Savaş’a ve 1991’deki tek kutuplu ana kadar uluslararası düzenler, Henry Kissinger’ın iddia ettiği gibi, güç dengesine dayanıyordu. Tüm büyük aktörlerin diğerlerinin meşruiyetini kabul ettiği, üzerinde anlaşılmış bir düzen kavramı vardı. Bu unsurların hiçbiri bugün mevcut değil. Kissinger bile nerdeyse 10 yıl önce 2015’te dünyanın daha fazla aktör ve daha dağınık zenginlik ve güçle bir altüst oluş döneminde olduğunu ve istikrarın “yeni bir uluslararası düzen kavramı” gerektirdiğini yazdı.

Joe Biden rejim türüne göre karmaşık bir dünyayı tanımlayan ikili “demokrasiler ve otokrasiler” ideolojisi, entelektüel olarak tembel ama tanıdık bir düşmanca hizalanmalar manzarası yaratıyor. Bu yaklaşım, uluslararası sistemi, I. Dünya Savaşı’ndan önce veya uluslararası düzenin yıprandığı 1930’larda olduğu yere daha yakın bir yörüngeye yerleştiriyor.

ABD stratejisini “yeni bir çağı tanımlamak” için “şiddetli rekabete” dayandırıyor. Rakipler, “uluslararası sistemin temel ilkelerini değiştirmeye kararlı” bir grup aktör olan Çin, Rusya, İran ve Kuzey Kore’den ibaret. İsmi zikredilmeyen Türkiye ve Avrupalı müttefikler de var bu rakip ve revizyonist olarak tanımlanan grubun içinde.

Oysa ABD’nin demokrasi merkezli merkezli bir ekonomik ve politik düzen anlayışı Ukrayna’da ve Gazze’de çöktü. Daha doğrusu müttefik Türkiye’ye yönelik 15 Temmuz 2026’daki darbe ve işgal girişiminde ABD’nin küresel ideolojisinin foyası ilk kez deşifre oldu. Türk halkının iradesi, ABD’nin gücünün sınırlarını çizdi.

İslam dünyasının ‘çelik çekirdeği’ ve yükselen yeni dünyayı ifade eden revizyonist güçlerin ise ‘kilit aktörü’ konumundaki Türkiye’nin içinde yer aldığı Atlantik sistemine karşı sergilediği direniş bölgesel ve küresel dengeleri alt üst ediyor.

Türkiye’nin sergilediği tutum sistemi dışarıdan sıkıştıran Çin ve Rusya gibi aktörler için hayati önemde. BU bağlamda Türkiye ABD sonrası dünyanın vazgeçilmez üç kurucu siyasi iradesinden birini sembolize ediyor. Çünkü Türkiye sadece kendini değil küresel ve bölgesel statükoyu da dönüştürüyor. Bu nedenle Batı’da da Batı dışı dünyada da bütün gözler Türkiye üzerinde. Herkes Türkiye’nin ne yapacağına ve ne diyeceğine kilitlenmiş halde. Çünkü ABD sonrası dünyanın kilit ülkesi Türkiye… Bütün dengeler ülkemizin alacağı tavra göre şekillenecek.

İlginizi çekebilir!  2024’te Büyüme, İşsizlik Ve Enflasyon

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.