serkan üstüner

Serkan ÜSTÜNER – 18 Kasım 2024

 

MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın yeni kitabı İslam, Aydınlanma ve Gelecek kitabı aslında bir tasavvuru ortaya koyuyor. Akıl, bilim, inanç, özgürlük, şiddete başvurmadan bir arada yaşayabilir mi? Sorusunun cevabını veriyor. Hakikatin ne olduğunu ne olması gerektiğinin altını çiziyor Kalın.

Kalın ardından şu soruyu soruyor? “ Nasıl bir dünyada yaşamak istiyoruz?” “Yaşamak ne demektir?”

“Düşünen varlıklar” olarak cevabın peşinden gidiyor. Haz kültürünün dünyayı esir aldığı bir çağda zor olanı soruyor. Evet, tüketim toplumları olarak artık hiç düşünmeyip önümüze geleni tüketip sadece hedonist bir akılla yol yürümeye çalıştığımız için terakki sağlayamıyoruz.

Evet, İslam düşünce geleneği 18. Yüzyıldan beri bir ricat halinde bunun muhasebesini elbette yapmamız gerekiyor. Muhasebe yapmadan şapkayı önümüze alıp düşünmeden yeniden bir aydınlanmanın gelmesi zor.

Kalın çok güzel bir örnek veriyor kitabında diyor ki “ İbn-i Sina yahut Gazali’nin “akıl” dediği şeyle Hume’un yahut Hegel’in akıl dediği şey arasındaki farkları görmezsek hiç de akıllıca bir iş yapmış olmayız.

Evet, İslam’ın baktığı yer ile Batı’nın baktığı yer arasında tam zıttı bir anlayış vardır. Bugün Batı 18. Yüzyıldan itibaren İslamı hep gerici ve akıl dışı olmakla itham etti. Papa 16. Benedict’in Regenburg’ta yaptığı ve ölümlere neden olan konuşmasında Hristiyan inancın Helenistik sentez ve aydınlanma testinden geçtiği için rasyonel ve barışçıl olduğunu, buna mukabil İslam’ın bu süreçlerden geçmediği için yarı ilkel kaldığını vurgulaması dikkat çekicidir.

Siyonist Oryantalizm’in son büyük temsilcisi Bernard Lewis’in benzer bir tezi seküler bir bağlamda savunması ve Batı’nın Greko – Roman ve Yahudi – Hristiyan geleneğine sahip çıkarak sekülerleşerek rasyonel ve barışçıl hale geleceğini savunması da aynı bakış açısının tezahürü. Dindar ve seküler Batı kendi içinde kıyasıya mücadele etse de, İslam’ı akıl dışı ve şiddet yanlısı bir öteki olarak inşa etme konusunda hem fikir.

İlginizi çekebilir!  İsrail bahane, kuşatma şahane!

Haçlılar ya da Batı için İslam ya da Hilal her zaman her şartta yok edilmesi gereken bir düşmandı. Bugün de aynı saiklerle hareket ettikleri ortadadır.

Batı rasyonel bir akla sahip olduğu için yaptığı kötülükleri de bir sebebe dayandırır ve kendi zaviyelerinden haklı olduklarını savunurlar.

Sayın Kalın bunu kitabında şu örneklerle veriyor: Oppenheimer için tarihin en ölümcül bombasını yapmak zorunlu hale getirilmiştir. Medya, siyaset ve tüm algı operasyonlarıyla.

“Bomba yapmaktan başka çare yok.”  Aslında bu savaşı bitirmek için değil Almanlar ve Ruslardan daha önce atom bombası yapılmasıydı. Atom bombası Hiroşima ve Nagazaki’ye, Almanlar 8 Mayıs 1945’te teslim olduktan ve Japonlar fiili yenildikten sonra atıldı. Zaten bitmiş olan bir savaşın sonunda atıldı atom bombası ama Amerikan yönetimine göre bu rasyonel bir durumdu.

İslam ile Batı’yı aslında birbirinden ayıran bilime bakış açısı da tam olarak burası. İslam bilimi insanlığa yarar için ve tüm insanlığa sunar. Dünya üzerinde büyük devletler, imparatorluklar kuran İslam devletlerinin hiçbirinde katliam, acı ve gözyaşı yoktur. Çünkü İlahi emrin sınırları içerisinde davranırlar. Salt bilgiden ziyade ilim ile hikmeti birleştirirler.

Renan’ın İslam için söylediği sözler üzerinde Cemaleddin Efgani ve Namık Kemal’in yazdığı reddiyeler hala tazeliğini korur.

Peki İslam dünyasının çıkış yolu nedir?

Bugün İslam dünyası açısından temel zorluk, tarihsel romantizme kaymadan ve seküler bilimciliğin cazibesine kapılmadan, geleneği yaşatmanın bugün de mümkün olduğunu göstermektedir.

Sayın Kalın son olarak hepimizin aklına bir mıh çakıp diğer kitabına selam veriyor.

Dört asırdır tam anlamıyla bilim yapmayan ve iki asırdır Batı’dan bilim ve teknoloji transfer etmeye çalışan  – ama bunu da hakkıyla başaramayan İslam dünyası, kendi paradigmasını esas alan, inanç ve değerleriyle uyum içinde olan ve yanı zamanda toplumların pratik ihtiyaçlarını karşılayan bilimsel bir geleneği yeniden inşa edebilir mi? Ve Sayın Kalın şöyle bitiriyor hep beraber bu sorunun önemi, mahiyeti ve kapsamı hakkında derinlemesine düşünmeye başlayım?

İlginizi çekebilir!  MİT’ten 97. kuruluş yıl dönümüne özel video

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.