mehmet hakan kekeç

Mehmet Hakan KEKEÇ – 16 Kasım 2024

 

Kim Yalancı?

 

Aktüel Tarih’te çalışma arkadaşım yazı işleri müdürümüz Doğan Mert Demir heyecanla beni aradı. “Abi…” dedi, “Yûnus Emre’nin Karaman nüshası müzayedeye çıkacakmış.”

Yûnus Emre… Karaman… Nüsha… Müzayede… Başta hiçbir anlam veremedim. Yûnus Emre’nin Karaman nüshası nasıl müzayedeye çıkar? Devlet mi satıyor? Nedir bu işin aslı?..

Doğan’dan işin detaylarına bakmasını ve bir haber metni yazılmasını rica ettim. Daha o ana kadar hiçbir yerde haber olmamış bu işi duyurmak ve üzerine gidecek olmak açıkçası beni heyecanlandırmıştı. Doğan da şöyle denk gelmiş: Dergide yayımlanacak bir yazıya görsel/kanıt olması için Karaman nüshasında geçen ‘Mevlânâ’ kısmını arıyormuş. İşte bu aramaları sırasında müzayede duyurusu tesadüfen karşısına çıkıvermiş.

Bildiğim kadarıyla Yûnus’un Karaman nüshasının istinsah tarihinden kime/nereye ait olduğuna kadar bir dönem tartışmalar yaşanmıştı, fakat bunlar neredeyse yarım asır önceydi. Doğrusu ben de bunları o an pek hatırlayamadım. Dolayısıyla zihnimde birçok soru işareti birdenbire beliriverdi ve iyisi mi işin uzmanı Dr. Mustafa Tatcı hocama soruvereyim dedim.

Bu sırada Doğan haber metnini yazmıştı. Kısa bir metindi: “EN ESKİ YUNUS EMRE NÜSHASI SATILIYOR!

P***** adlı İstanbul merkezli bir müzayede firması, 24 Kasım’da düzenlenecek açık arttırmaya Yunus Emre Divanı’nın Karaman nüshasını da ekledi.

 İddia edildiğine göre 14. asra yani Yunus Emre’nin yaşadığı çağa tarihlenen ve bilinen en eski Yunus Emre Divanı nüshası olduğu belirtilen eserin açılış fiyatı 50 bin dolar olarak belirlendi.

 Yakın zamana kadar Karaman’daki Kayserilioğlu Kütüphanesi’nde bulunan ancak kütüphanenin 2023’te kapanmasıyla beraber ortadan kaybolan Yunus Emre Divanı, 11 gün sonra sona erecek müzayede sonucunda en yüksek pey veren kişiye satılacak.

 Eserin, satılmasını müteakip yurt dışına çıkma ihtimali de söz konusu.

Biz metni yayınladıktan sonra -iyi olacak hastanın ayağına doktor gelirmiş misali- Mustafa Tatcı Hoca paylaşıma bir cevap verdi. Şöyle diyordu: “Bu eser Kayserilioğlu ailesine ait değildir. Esasen Karaman’da Şeyh Bekir Efendiye ait bir vakıf malıdır. Bu ailenin eline nasıl geçti, doktora tezimde kaydetmiştim. Esere Kültür Bakanlığınca el konulması gerekir. Aileyle alakası yoktur.

 

Detayları öğrenmek için Mustafa hocayı aramayı düşündüğümüz sırada Doğan’ın telefonu acı acı çalmaya başlamış. Müzayede firmasından Fatih Selim Bayram adlı bir beyefendi “işin aslında öyle olmadığını” anlatmak istiyormuş. Ben de Doğan’a “tamam…” dedim, cevabını görsel olarak nüshayla birlikte yollasın, yayınlayalım.

Doğan bir süre sonra beni tekrar aradı. Fatih bey müsait olmadığı için görsel-cevap yollayamazmış. Paylaşımı kaldırmamızı istiyormuş… Bilenler bilir: Bir gazeteciye “haberi kaldırın” denmez. O an bu arkadaşın pek bir toy ve heyecanlı bir arkadaş olduğunu anladım. “İyi…” dedim, “Yazılı olarak yollasın, paylaşırız”.

İlginizi çekebilir!  İP'i Akşener Çekecek!

Phebus Müzayede yetkilisi Fatih Selim Bayram’ın Yûnus Emre Divanı’nın satışı hakkında Aktüel Tarih’e yaptığı açıklama:

Yunus Emre Divanı’nın ‘Karaman Nüshası’ adıyla bilinen bu nüshası şimdiye kadar hiçbir kamu veya özel kütüphaneye dahil olmamıştır. Eser yüz küsur senedir aynı ailenin elinde bulunmaktadır. İlk defa, kitabıyatla yüksek derecede ilgili olan dedeleri tarafından şahsi koleksiyonuna alınmıştır. Eser, aile tarafından, müzayede evimiz aracılığıyla tüm resmi izinleri alınarak satışa sunulmaktadır.

 Eserin bu şekilde satılarak tescil edilmesi, uluslararası hukuk nezdinde bu eserin kaynak ülkesi olduğumuzun delili olacak. Bu sayede, ilerleyen yıllarda eser yurtdışına götürülse bile Türkiye’nin bu eserin satışına engel olma ve eseri Türkiye’ye iadesini talep etme hakkı doğacaktır. Bu gibi eski eserlerin Türkiye’de resmi izinlerle satılmadığı hallerde eser el altından kaçak bir şekilde yurt dışında satışa sunulduğunda ise, eserin kaynak ülkesi olduğumuza dair resmi bir delil sunulamadığından Türkiye bu eserlerin iadesini talep edemiyor.

 Dolayısıyla, biz ve bizim gibi firmaların bu şekilde resmi izinlerle kültür varlıklarının yurt içinde satışını yapması, bu eserlerin Türkiye’nin malı olduğunun kanıtı niteliğini taşıyor ve kültür varlıklarının yurt dışına götürülmesinin önüne geçiyor.

Fatih Bey’in cevabını olduğu gibi yayınladık. Ama buna rağmen ilk paylaşımımızın kaldırılması yönünde ısrarları devam etti. Kaldırmadık. Çünkü orada herhangi bir kuruma/kişiye suçlama yer almıyordu. Mesele bizim için şu basitlikteydi: Evrensel değerde bir nüsha var, bu nüsha Milli Kütüphane’nin 1965’te mikrofilmi alırken düştüğü nota göre Karaman’daki Baha Kayserilioğlu Özel Kütüphanesi’ne ait. 2023’te çıkan bir habere göre Kayserilioğlu adı verilen bu kütüphane kapatılmış… Sonra soluğu müzayedede almış. Suyun üzerindeki bilgi şimdilik buydu. Bunda eksik ve yanlış varsa Phebus yetkilileri derhal yine Aktüel Tarih üzerinden doğrusunu kamuoyuna bildirebilirlerdi. Ne bildirdilerse onu yayınladık. Fakat ne hikmetse telefonda “yanlış” dedikleri hiçbir bilgiyi bu bilgi metnine eklemediler. “Şimdiye kadar hiçbir kamu veya özel kütüphaneye dahil olmamıştır. Eser yüz küsur senedir aynı ailenin elinde bulunmaktadır…” demekle yetindiler. Nüsha onlara göre 14. yüzyıla ait. Hiçbir kütüphaneye dahil olmamış. 100 senedir aynı aile alindeymiş. Peki, geri kalan yüzyıllarda neredeydi? Herhalde bir mağarada falan gizleniyordu! Her neyse…

Aktüel Tarih, prensip olarak hiçbir kişi ve kurumla şahsi olarak uğraşmaz, tersine gitmeye çalışmaz ve polemik üretmek için mesai harcamaz. Bu, benim belirlediğim bir prensip. Phebus için de geçerli olan bu prensip gereği her türlü cevap hakları sabitti ve bunu da zaten kullandılar.

Biz, Fatih Selim Bayram adlı genç arkadaşımızla -işin doğrusunu bulmak için- uğraşırken, Davutoğlu’nun Karar adlı gazetesi atı alıp çoktan Üsküdar’ı geçmiş. Mustafa Tatcı hocayla röportaj yapıp ‘özel haber’ etiketini pek bir gururla yapıştırıvermiş. Zannedersiniz Karaman nüshasını az önce andığım o mağaradan kendileri çıkarıp paylaşmışlar… Ne Aktüel Tarih’in adını anmışlar ne Doğan’ın. Eh, ne yazık ki o gazeteyi üreten arkadaşlarımızın meşrebi bu oldu bittiye tamamen müsaittir.

İlginizi çekebilir!  Kadın Politikalarında Batı’dan Medet Ummayı Bırakmak

Derken haber sosyal medyada epey yayıldı. Ercan Yılmaz Bey bu paylaşımlardan birine “Nüsha kayıtlı olduğu söylenen kütüphaneden nasıl çıkıyor?” diye bir soru bıraktı. Fatih Selim Bayram, bu soruya, tüm müspet niyetimiz ve cevap hakkına rağmen bizim için “Öyle bir kütüphane yok… Eser 100 yıldır aynı ailenin elinde. Derginin yazdığı haber yalan. Kendilerine durumu anlattık. Önce haber metnini düzelttiler. Sonra eski haline çevirerek yalan haberi yaymaya devam ettiler.” yazdı.

mehmet hakan kekeç tweet

Birincisi: Elimize geçen bir karta göre öyle bir kütüphane var. Mahiyeti ve -varsa farklı durumu- tartışılır veya açıklanır. Fakat bu kütüphanenin varlığı devlet kurumlarınca sabittir. Kartı buraya iliştiriyorum. ‘Yalancı’ meselesinde takdir sizin.

 

İkincisi: Haber metnimiz asla düzeltilmedi. Eski haline getirilmedi. Hep eski halindeydi. Düzeltti dediği kısım gönlü olsun diye Instagram’da kaldırdığımız ve geri tekrar yüklemediğimiz bir cümledir. X, bu değişikler için belli bir süre tanıdığından aynı değişikliği X’te Instagram’da yaptığımız gibi yapamadık. ‘Sonra eski haline çevirerek yalan haberi yaymaya devam ettiler’ cümlesi teknoloji bilgisinin kıtlığından ileri gelmektedir.

Üçüncüsü: Fatih Bey, eşini dostunu organize edip, Anadolu Ajansı’nı çağırıp, hatta Instagram’da ‘sen de ekle’ görseli yükleyip yaptığı açıklamalarında ısrarla Karaman nüshasının 14.yy ile 1920 arasındaki konumuna değinmemektedir. İşte bu konum ve bu konum gereği Karaman nüshasının neden müzayedeye çıkmaması gerektiği yazımın ikinci bölümünde işlenecektir.

Dördüncüsü: Phebus ve yetkilisi Fatih Bey -haklı olarak- müzayedeye çıkan eser bir yandan tescil edilmiş olduğundan ‘yasayla’ yurt dışına çıkışının önüne geçtiklerini söylemektedir. Bu cümle prensip ve teoride doğrudur. Ama pratikteki karşılığı ‘adam öldürmek yasayla yasak olduğundan asla adam ölmez’ demek kadardır. Hiçbir yasa ve mevzuat, pratiği garanti etmez. Sadece iyi niyetli bir adım atılmış olur, o kadar.

Beşincisi: Karaman nüshasına 50 bin dolar açılış fiyatı belirlenmiştir. Mikrofilmi çoktan alınmış ve birçok akademik eserde -zorla da olsa- kullanılmış (neden zorla olduğuna da ikinci bölümde değineceğim) bir nüsha 50 bin dolar edemez. Ayrıca bu nüshanın 14.yüzyıla ait olduğuna dair kesin kanıtlarımız da bulunmamaktadır. Hatta Abdülbaki Gölpınarlı Hoca’ya göre bu nüsha en fazla 200-300 yıllıktır. Fakat hür teşebbüstür. “Bende para çok, dağıtıyorum, buyrun 50 – 100 bin dolar” diyecek biri varsa ancak saygı duyarız.

Yazımızın devamında Karaman nüshasının tarihine ve 20.yy’da çıkan tartışmalara değineceğim. Müzayede yetkililerinin Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamaları da değerlendireceğim bu yazıda zihninizdeki soru işaretleri tamamen dağılacaktır. Üstelik bu yeni yazıda Mustafa Tatcı Hocayla yaptığımız bir söyleşinin kayıtları da olacak.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.