Mehmet Hakan KEKEÇ – 15 Kasım 2024
AK Parti’nin kurucu isimlerinden Faruk Çelik, geçen günlerde yazdığım ‘Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ile Çelik Ailesi ittifakı’ yazısından sonra bana ulaşıp, yazıdaki iddiaların geneli/gittiği yön hakkında cevap hakkını kullandı. Çelik, özetle, “ittifak yok, her şey Bursaspor’u ayağa kaldırmak için” diyor ve verilen birliktelik görüntüsünün siyasetçilere en fazla orta vadede katkı sunabileceğini söylüyor. Ama uzun vadedeki fayda Bursaspor tarafında duracaktır. Faruk Çelik yer yer bana sitem de ettiği açıklamasında ‘Bozbey – Çelik ittifakı’ algısının ‘içeriden’ üretildiğini ima ederken şeffaflığından ve sokaktan gizlenmesine neden olacak en küçük bir işinin dahi olmadığından bahsediyor… Zaten benim de böyle bir ima ve iddiam elbette olmadı.
Kitabın ortasından başladık; iyisi mi, baştan alayım: Bursa Büyükşehir Beledi Başkanı Sayın Mustafa Bozbey, Nilüfer’den Büyükşehir’e transfer olmuş, şehri bilen, eskilerinden ve eşrafını çok iyi tanıyan bir siyasetçi. Bursa’yı biz bir biliyorsak onun 10 bildiğinden şüphe yoktur. Fakat Bozbey -kanaatimce- taht-ı kadîm Bursa’nın değil ‘İzmirleşmiş’ Bursa’nın reisi olmak istiyor. Hem de bunu bir yandan Çelik ailesinden destek alırken diğer yandan Bursaspor üzerinden yerini sağlamlaştırmaya çalışarak yapmak istiyor. Bana, hayalleri ve çalışmaları bu yönde gibi geliyor. Bu çalışmalar nelerdir, neyi kastediyorum; aslında ikinci yazı olarak bunları sıralamayı düşünüyordum. Fakat Sayın Faruk Çelik’in tarafıma cevabı sıralamayı şimdi ister istemez değiştirdi… Pek tabii vakti geldiğinde oraya yeniden döneceğim.
Öncelikle ilk yazıyla ilgili şunu belirtmek isterim: Faruk Çelik ile Mustafa Bozbey arasında çok güçlü bir ‘ittifak’ var, işte bu da belgesi, alttan alta neler de oluyor, kurt ile kuzu birlikte geziyor diyen bir yazı yazmadım. Öyle olsa kendi cümlelerimle bu iddiamı mevsuk etmem icab ederdi. Oysa ben sadece, zamanında yayınlanmış birkaç yazıdan yola çıkarak bir ‘algı’yı ortaya koymaya çalıştım. Ki bu saydığım yazı ve haberler devede kulaktır. Ama ne olursa olsun bu ‘algı’nın hakikati yansıtıp yansıtmadığına dair bir yorum yapmadım. Çünkü bilmiyorum. Bildiğim, gördüğüm, Enes Çelik ile Mustafa Bozbey’in tribünlere doğru verdikleri bir fotoğraftı. Bu fotoğraf zihnimde görür görmez sembolleşti ve -sayın Çelik’e göre üretilmiş- ‘algı’yı neredeyse ispat etme noktasına geldi.
Bir gerçek var: Bursaspor’u şu anda Enes Çelik ayağa kaldırıyor. Elbette tek başına sihirli değneği ile yapmıyor bunu. Muhakkak bir Bursalı olarak Mustafa Bozbey de buna katkı sunuyor. Fakat sokakta öyle bir durum var ki, bu duruma inansanız hani Enes beyi Mustafa bey ikna etti de bu işler oldu dersiniz. Eh, bir de üzerine statta el ele verilen pozları görünce… Olur gözünüzde 10 numara Batalla 11 numara Mustafa Bozbey. Verilen bu pozlar belki sadece müspet niyetle verilen ‘beraberlik’ pozları. Fakat inanın akisleri bu kadarla sınırlı değil. Bu genel görüntü bir yandan Bursaspor’daki iyi gidişatı tek bir yerin hanesine yazarken, diğer yandan ‘AK Parti ve CHP’ye rağmen Bozbey – Çelik ittifakı’ iddialarını güçlendiriyor.
Bunlar benim gördüklerim ve yazdıklarım…
Gelelim cevaba… Faruk Bey’in gönderdiği mesajda başta kızgın bir tonda olduğunu söylemem gerekir. Açıkçası bu kızgınlığı üzerime alınmadım. Çünkü bu kızgınlığın içerisinde bir yılgınlık sezdim. Anladığım kadarıyla bu ‘ittifak algısı’nın bilhassa medya mensuplarınca üretildiğini düşünüyor. Hatta belki de bu yazıları yazan kişiler bilhassa yönlendiriliyor. İnanın arka plana o kadar hakim değilim. Siyasette beni hiçbir şey şaşırtmaz. Şimdi Faruk Bey’in cümlelerine/cevabına geçelim.
***
“Mustafa Bozbey’i tebrik etmeyen tek siyasetçi benim. (Fakat) Bozbey bana saygı duyuyor. Başka hiçbir hukukumuz yok. Bana yakınlaşması belki menfaati belki insaniyetinden kaynaklanıyor…
Vali Bey huzurunda ben AK Partilileri Bursaspor konusunda uyardım. Bursaspor giderse siz de gidersiniz dedim. Hiçbir beklenti içerisinde olmayacağımı söyledim. Artılar sizin olsun, ben Bursaspor ve Bursa için çile çekmeye hazırım dedim. Yeter ki buradan bizlere bir zarar çıkmasın dedim. Fakat nedense benim bu sorunun çözülmesi yönünde attığım adımları desteklemediler. Belki de şahsıma yazmasından çekindiler. Fakat Mustafa Bozbey ‘Bakanım, ben insanlara söz verdim, fakat sizsiz yapma imkanım yok’ diyerek anlayış ve birliktelik ortaya koydu.
Ben bireysel çıkışlara karşıyım. Bütün partileri stadyumda 45 bin kişiye karşı el ele tutuşturdum. Bundan sonra böyle gidecek dedim. Bu statta siyaset olmayacak dedim ve buna şimdi riayet ediyorlar. Belediye Başkanı protokolde oturuyor, ben de protokolde oturuyorum, oğlum da protokolde oturuyor, Vali bey de protokolde oturuyor, gol olduğunda herkes herkesle tokalaşıyor, herkes herkesi tebrik ediyor, orta vadede herkes kendi kulvarında kalır ama şimdi Bursaspor’a kimsenin yanlış yapma lüksü yok. Bizim de orkestra şefi gibi yönetme sorumluluğumuz var. Bütün taraftar, herkes biliyor ki Faruk Çelik bu işin arkasında durmasaydı bu iş olmazdı. Ama bunu kamuoyunda milletin başına kakmak bize yakışmaz.
Başarılı gidişattan sonra Bursa’da AK Parti üzerindeki karabulutları kaldıracağız.
Hakan bey, beni ne olur başkalarıyla karıştırmayın. Ahmet Kekeç’in oğlusunuz, Allah rahmet eylesin, siz beni hiç tanımamışsınız, keşke telefon açıp bilgileri alsaydınız ve dilediğinizi yazsaydınız. Bursa’da Faruk Çelik’in didik didik arayıp açığını bulamayanlar çaresiz başka partililerle beraber olduğum şeklinde iftiralar attılar, siz de o yazıları kullanıyorsunuz, hâlbuki o iftiraları atan ve attıranların hepsi partiyi tek tek terk ettiler.
Ben Türkiye’de bırakınız Bursa’yı Ankara’da da hodrimeydan diyebilecek ve kendisine bu kadar uzun süre siyasette olmasına rağmen leke kondurmayacak ender siyasetçilerdenim. Bunu bu kadar net konuşuyorum. Benim akçe işim yoktur, benim çoluk çocuğum 11 yıla yakın bakanlık yapmışımdır fotoğraf çektirmem dışında bakanlıkla hiçbir ilişkileri yoktur, benim sülalemde tek bir abim vardır o da yap sat işi yapar, 75 yaşındadır, devletle belediyelerle hiçbir işi olmamıştır. Ama ciğere ulaşamayanlar murdar diyeceklerdir, onu yapıyorlar, tekrar söylüyorum, iyi niyetliyseniz bunlara alet olmayın ama bana her şeyi sorabilirsiniz…
Ben Alevilerle, Romanlarla, Kürtlerle, yurtdışındaki Türklerle, çiftçi-köylü-işçi-işveren kesimiyle, diyanet camiasıyla, siyasi partilerle, özelde yaşadığım ve sorumluluk aldığım illerdeki bütün şehrin dinamikleriyle içli dışlı olan, ayrım yapmayan, ama çizgisinden de sapmayan bir siyasetçiyim. Bu diyalogtan yana olan kimliğim birilerini rahatsız ediyordur, varsın rahatsız olsunlar.”