Bercan TUTAR – 08 Kasım 2024
ABD kadar dünya da şaşkın. Fakat Amerikan kartel medyası gerçekleri sakladığı için insanlar Donald Trump ile simgelenen post-popüler devrimin ayak seslerini göremedi. Trump’ın zaferi Amerikan müesses nizamını bozguna uğrattı. Çünkü Tump, ötekileştirilen Amerikan halkına “Sen sıradan değilsin!” diye yaklaştı. Trump, kendisini “sıradan bir Amerikalı” olarak tanımlayan bir seçmene, Bucks County Pa’daki bir McDonald’s’ta patates kızartması servis ederken “Sen sıradan değilsin!” diye yanıt vermişti.
İşte bu anlayış Trump’ı zafere taşıdı. Bu açıdan baktığımızda ABD’deki 5 Kasım seçimlerinde Trump’ı zafere taşıyan sandık sonuçları hemen herkes tarafından bir post-popüler halk devrimi olarak niteleniyor. Çünkü bu olağanüstü başarı, Amerikalı elitler ve ABD Başkanı Joe Biden tarafından ‘çöp seçmen’ diye aşağılanan Amerikalı ‘bidon kafalıların’ imzasını taşıyor.
Farklı kıtalarda da olsa ABD’de gerçekleşen 5 Kasım 2024 devrimi ile AK Parti’nin 3 Kasım 2002’deki Sessiz Anadolu devrimi arasında büyük bir mahiyet benzerliği var.
Sayın Erdoğan liderliğindeki AK Parti’ye sel gibi akan Anadolu halkı, Türkiye’deki ‘Beyaz Türkleri’, vesayetçi oligarşik bürokrasiyi, ülkenin kaynakları ve geleceği üzerine bir kâbus gibi çöken mutlu azınlığı nasıl hezimete uğrattıysa Trump liderliğinde bir araya gelen ötekileştirilmiş Amerikan halkı da elde ettiği zaferle Amerikalı mavi kanlıları, halka karşı konumlanan müesses nizamı, Amerikan derin devletini ve küreselci elitlerin inşa ettiği savaş ittifakını darmadağın etti.
Trump’ın 2016’da kazandığı ilk seçimler Batı dünyasında popüler devrimleri tetiklemişti. Avrupa’da İtalya gibi bazı ülkelere de sıçradı bu devrimler. Ne var ki 2020’de küreselcilerin Joe Biden’ı iktidara taşımasıyla bu ilk popüler dalga kesintiye uğradı.
*
Fakat yılmayan halklar bu kez post-popüler devrim denilen ikinci süreci başlattı. Çünkü Trump’ı iktidardan uzaklaştıranlar aynı hataları yaptı. Sömürü, savaş ve manipülasyonlarını daha da artırdılar. Sonuç daha kapsamlı ikinci isyan dalgasına yol açtı. İlk olarak Avrupa ülkelerinde başlayan Batı’daki bu post-popüler isyan dalgasının son halkası bu kez ABD oldu. İlk popüler dalgada isyanın fitilini ateşleyen ABD, ikinci dalgada bu kez son noktayı koydu.
Trump’ın zaferinin tarihsel, sosyolojik, ekonomik, kültürel ve siyasi açıdan ne anlama geldiğini Amerikan kartel medyası attığı başlıklarla yoruma gerek kalmadan zaten çok etkili bir şekilde ifade ediyor.
Amerikan derin devletinin ve Siyonist Evanjelik sistemin amiral gemisi New York Times’ın haber analizi her şeyi şu cümlede özetlemiş… “Bu sonuç, ulusun zorla değil bir izin belgesiyle fethedilmesidir.” Amerikalılara ‘bidon kafalılar’ muamelesi yapan Washington Post ise manşet analizinde “Seçime girerken ekonomi güçlüydü. Seçimden önceki son ekonomik rakamlar oldukça iyi görünüyordu. Fark etmesini bekliyorduk. Öyleyse neden seçmen bunları hissetmedi?” ifadeleriyle halka hakaret etmiş.
*
Diğer dikkat çeken bazı manşetler ise şöyle… “Sıradan Amerikalılar seçkinlerden bağımsızlık ilan etti”, “Yahudiler, Hispanikler, Müslümanlar ve siyahiler nasıl oldu da Trump’ın etrafında kenetlenebildi?”, “Sevgili eski medya: Teşekkür ederim? Halkının tarafını asla tutmadığınız için. Sayenizde zorbalık düzeni yenildi! “Demokratik imparatorluğun çöküşü!” ve son olarak “Trump, müesses nizama hezimeti yaşattı!”
Evet, analiz ve manşetlere bakınca fazla söze hacet kalmıyor. Türk halkı gibi Amerikan halkı da ceberrut sisteme haddini bildirdi. Ötekileştirilen Amerikalılar da AK Parti’yi iktidara taşıyan Anadolu’nun sessiz çoğunluğunun gösterdiği refleksi gösterdi. Trump’ın etrafında birleşen her kesimden Amerikan halkı gerçekleri gizleyen medyayı, ‘burger çok pahalı!’ diyerek halkın azalan alım gücüyle alay eden çürümüş siyasileri, ABD’nin ayrımcılık ve kölelik üzerine kurulduğunu söyleyen ırkçıları ve halkın vergilerini silah lobilerine akıtan oligarşik bürokrasiyi bozguna uğrattı.
Bu bozgun işte bu nedenle ‘derin devletin’ bütün kirli stratejilerini boşa çıkardı. Kamala Harris ya da Joe Biden’ın birbirlerinin yerine geçmeleriyle her ikisinin de tek partili makine için boş takım elbiseler olduğunu daha da belirgin hale getirdi. Bu seçim sonuçları Trump’ın zaferinden çok daha fazlasını içeriyor. Bu sonuçlar Amerikalıların ayağa kalkarak Washington DC’nin merkezi gücünden bağımsızlıklarını ilan etmeleriyle ilgili. Çünkü Amerikalı seçkinler halka suçun düştüğünü, enflasyonun önemli bir sorun olmadığını, opioid ölümlerinin azaldığını ve göçün kontrol altında olduğunu söylüyordu.
Bu zafer, birçoğu sokakta güvensiz hisseden, temel malları karşılamakta zorlanan ve aşırı dozda fentanil alan veya yasadışı yabancılar tarafından zarar gören sevdiklerinin yasını tutan Amerikan halkının elitlere ve yöneticilere inanmadığı anlamına geliyor.
Seçkinler halka Amerika’nın kölelik üzerine kurulduğunu ve hala sistematik olarak ırkçı olduğunu söyledi. Bu zafer, Amerikan halkının onlara inanmadığı anlamına geliyor. Seçkinler halka erkeklerin kadın olabileceğini, kadınların da erkek olabileceğini söyledi. Bu zafer, Amerikan halkının onlara inanmadığı gösteriyor. Her şeyden önce seçkinler seçmene “çöp” olduğunu söyledi. Halka tek kullanımlık, acınacak, acı insanlar olduğunu söylediler. Bu zafer, Amerikan halkının onlara kesinlikle inanmadığı anlamına geliyor.
Çünkü Trump’ı destekleyenler içinde New York’taki Yahudiler ve Detroit’teki Müslümanlar da var. Kuzey Carolina’daki Evanjelik Protestanlar ile Pennsylvania’daki geleneksel Katolikler de var. Teksas’tan petrol krallarını ve tohum yağlarını yasaklamak isteyen ebeveynler de var. Trump ile özdeşleşen öteki Amerika ittifakı çalışkan siyahi insanları, beyazları, Latinleri ve diğerlerini de içeriyor. Amerikan müesses nizamı bu farklı koalisyondan nefret ediyor çünkü onu anlayamıyorlar. Her halk gibi Amerikalılar da ülkelerini geri istiyor. Akıl sağlığına, kendi kendini yönetmeye ve iyi yaşama geri dönmek istiyorlar.