Fatih ÜNLÜ – 07 Kasım 2024
60. ABD Başkanlık seçimi 5 Kasım’da yapıldı. Donald Trump yarışı rahat kazandı.
Yazımızı noktaladığımız an itibarıyla (6 Kasım Saat: 24.00), Donald Trump 72 milyon 15 bin 286 oy almıştı (yüzde 51). Kamala Harris ise 67 milyon 203 bin 507 oy almıştı (yüzde 47.5). Trump lehine 5 milyona yakın bir oy farkı var.
Fakat ABD Başkanlık seçiminde Başkanı Seçici Kurul (Electoral College) seçtiği için en önemli husus alınan oy sayısından ziyade her bir adayın bu Kurula gönderdikleri delege sayısı.
Seçici Kurulda Trump 292 delegeyi garantilemiş durumda, Harris ise 224 delege kazanmış. Sayımın devam ettiği yerlerin çoğunda Trump önde, Trump’ı destekleyebilecek delege sayısının 310’un üzerine çıkacağı tahmin edilebilir. Zaten 270 delege Başkan seçilmeye yettiği için Trump ABD’nin yeni Başkanı olarak ilan edilmiş durumda.
Sonuçlara bakıldığında, ABD haritasının ortası ve Güney Doğu kıyı kesimi Cumhuriyetçilerin rengi olan kırmızıya boyanmış görünüyor. Eyaletlerin büyük çoğunluğunu Trump kazanmış. Ama Batı kıyı kesiminin genelinde ve Kuzey Doğu’da önemli eyaletlerde Harris yarışı önde tamamlamış.
Kaliforniya, New York, Massachusetts gibi eyaletlerde Harris Trump’a fark atmış. Kaliforniya’da Harris oyların yüzde 57’sini, Trump’ın yüzde 40’ını almış. Arada yüzde 17 gibi ciddi bir fark var ama Kaliforniya’nın özellikle Kuzey bölgelerinde Trump lehine farklı bir tablo göze çarpıyor. Kamala Harris New York’ta yüzde 56, Massachusetts’te ise yüzde 61 oy almış.
Trump ise Harris’e Louisiana, Alabama, Arkansas, Oklahoma, Mississipi, Kentucky, Idaho, Kuzey ve Güney Dakota gibi eyaletlerde yüzde 60’ın üzerinde oy alarak ciddi bir fark atmış. Küçük bir eyalet olan Wyoming’te ise Trump’ın oyu yüze 71. Teksas ve Florida gibi büyük eyaletlerde de Trump oyların yüzde 56’ısını almış.
Bu seçimden çıkan ilginç bir sonuç ta Trump’ın oturacağı Beyaz Saray’ın da bulunduğu Başkent Vaşington D.C.’de Kamala Harris’in yüzde 92,4 oy alması. Başkent’te Trump’ın aldığı oy sadece yüzde 6,7.
Bu sonuçların ABD’nin sosyolojisiyle ve nüfus yapısıyla da yakın bir ilişkisi var şüphesiz. Bütün bunlar akademik çevrelerce ve uzmanlık kuruluşlarınca muhtemelen detaylı olarak araştırılacaktır.
ABD seçimleriyle ilgili geçtiğimiz hafta yayınlanan yazımızda “Seçimi Kim Kazanabilir?” alt başlığında biz de şu tahminde bulunmuştuk:
“Gaybı ancak Allah bilir. Biz ancak görünen emarelerden tahminlerde bulunabiliriz. Bizce, çoğu kamuoyu yoklamasında geride görünse de bu seçimi Donald Trump kazanacak gibi görünüyor.”
Bu tahminimiz -Allah’a hamdolsun- tutmuş görünüyor. Anlaşılacağı üzere, Allah’a hamd etmemiz tahminimiz doğru çıktığı için. Yoksa Trump’ın kazanmasından dolayı değil (kazansaydı Harris için de aynı şey söz konusu olurdu). Çünkü Trump’ın kazanmasının neler getireceğini şu an için yakinen bilemiyoruz. Ama genel olarak, Allahu Teâla’dan bütün neticeleri Rahmetiyle hayra tebdil eylemesini arz ve niyaz ederiz.
Seçim sonucu belli olduğuna göre, şu anda asıl kritik soru da, birçok kişinin de sorduğu üzere bu sonucun dünya için ve bu arada ülkemiz için hayırlı olup olmayacağı. Bu önemli soruya kifayetli bir cevap verebilmek zor ama -cesareten- bazı tespitlerde bulunalım:
Trump’ın bazı küreselci gruplarla, LGBT vs. ile arasının iyi olmadığı biliniyor. Bu iyiye işaret ama onların yaygınlaştırdığı akımlara karşı Trump ve ekibinin nasıl bir planları var veya bunlar etkili olabilir mi, bu hususlar şimdilik soru işaretleri.
Gazze’de savaşı bitirme konusunda da Trump’ın malum çıkışları vardı, sonra biraz geri adım attı ama Trump’ın Ortadoğu’da büyük bir savaş istemeyeceğini tahmin etmek zor değil. Bununla birlikte, Trump’ın içinde bulunduğu koşullarda İsrail’e doğrudan ve güçlü cephe almasını beklemek -en azından şu an için- safdillik olur. Çünkü.
Çünkü Trump’ın mahkeme vs. süreçlerinde Siyonist çevrelere yakayı ne kadar kaptırdığını bilmiyoruz. Ayrıca, çoğu “Siyonist Yahudi tezlerine yakın duran” Hristiyan Evanjelistler de önemli ölçüde Trump’ın destekçileri. Ama yeni Başkan’ın ince bir şekilde bölgedeki çatışmaları durdurmak için uğraşacağını tahmin edenler de var. Yine bu yönde Trump’ın Filistin aleyhine sürpriz yapma riski de ne yazık ki var. Allah hayra tebdil eylesin.
Bu arada, Netanyahu ve destekçileri Trump’ın “deli dolu” tarafını istedikleri yönde mobilize etmeye de çalışabilirler. Trump savaşı sevmeyen bir lider olarak tanınmakla birlikte, özellikle İran’a karşı bilinen tavrı bu çevrelerin istifade etmek isteyebilecekleri bir nokta. Fakat Trump ve çevresi de sanırım akl-ı selimle hareket etmeleri gerektiğinin farkındalar.
Bu işin birçok boyutu var ve önemli boyutlarından birisi de şu: ABD inanılmaz derecede borçlu bir ülke ve içinde bulunacağı veya desteklediği ve destekleyeceği her yeni savaş, ABD için daha fazla borçlanma gereği demek.
9 Ekim tarihinde yayınlanan “Nereye – 4 (İsrail)” başlıklı yazımızda ABD’nin toplam borcunun 35 trilyon doların üzerinde olduğunu belirtmiştik. Faizden ve yeni borçlanmalardan dolayı giderek artan bu rakam geçtiğimiz bir ay içerisinde 36 trilyona yaklaşmış durumda. Uzun savaşların ABD’ye manevi zararlarının yanı sıra inanılmaz maddi maliyetleri de var. Yani normal şartlarda, ABD için savaşlar akıl karı değil.
Muhtemelen tüm bunların farkında olan Trump, zafer konuşmasında da savaşları bitirme sözü verdi. Daha önce de zaten Ukrayna – Rusya savaşını da durdurma sözünü vermişti ama bu savaşın arkasında ne yazık ki güçlü çevreler de var. Trump’ın bu sözünü ne kadar tutabileceğini göreceğiz. Bu konuda en azından, ABD’nin Ukrayna’ya askeri desteğinin çok radikal bir şekilde düşmesi beklenebilir. Trump önceki başkanlığı döneminde Dünya Sağlık Örgütüne (WHO) ABD’nin desteğini bir anda çekmişti.
Evet, bu konuda çok önemli soru da Trump’ın seçilmesinin Ülkemiz açısından ne sonuçlar doğurabileceği. Bu soruyu -konuyu detaylı çalışabilirsek- ayrı bir yazıda ele almaya çalışabiliriz ama en öz olarak şu hususları arz edip yazımızı bitirelim:
Trump bizim önemli ölçüde bildiğimiz ve bizi de bilen bir lider. (Bu tespiti tahminen birçok yorumcu yapmıştır ama tekrarda beis yok.)
Bir dış faktör olarak Trump’ın seçilmesi büyük bir önem arz etmekle birlikte, bunun Türkiye’yi nasıl etkileyebileceği asıl ve daha çok bizim süreçlere ne kadar hazırlıklı olduğumuzla alakalı olacaktır.
Biz bölgemizde hedeflerimiz açısından ne kadar hazırlıklı olursak ve tüm ilgili alanlarda güçlü politikalarla duruşumuzu destekleyebilirsek sonuçlar da Allah’ın İzniyle o yönde şekillenecektir.
Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun.