Serkan ÜSTÜNER – 04 Kasım 2024
Türk Sineması’nın seyrinde Yeşilçam’ın yeri elbette büyüktür. Bir hafıza açısından ve yol göstericilik ve ilerleme açısından. Bu gerçeklerin yanı sıra toplumun kahır ekseriyetinden kopuk ve Müslüman bir toplumda değil de sanki başka bir ülkenin insanlarını resmetmesi her zaman bir gündem olmuştur. Yeşilçam’ın toplumun değer yargılarından uzak çektiği filmler çok da konuşulmamıştır. Elbette bunda sinema sektörünü elinde bulunduran ve tek tipçi bir zihniyetin olmasından kaynaklıdır.
Yeşilçam filmlerinde her zaman oportünist, pragmatist karakterler ya Hoca’dır, ya sakallı bir Müslüman ya da dini vecibelerini yerine getiren biridir. Özellikle bunu komedi filmlerinde yapmışlardır ki, toplum bunu hem hemen kabul etsin hem de mizahın içinde olabilecek şeyler diyelim.
Kemal Sunal filmlerindeki kullanılan isimlere değinmek istemiyorum. Birkaç örnek üzerinden gidecek olursak Kemal Sunal’ın kiracı filminde ev sahibi olan Hacı Bey’in ne kadar aç gözlü ve çocuklarının serkeş bir şekilde olması, yine Kemal Sunal’ın Üç Kağıtçı filminde bütün köyü dolandıran bir sahte hocanın çizdiği karakter. Kibar Feyzo filminde rüşvet alarak fetva veren hoca. Elbette bu örnekleri çoğaltabiliriz.
Şimdiye kadar süregelen bu örnekleri çoğaltabiliriz. Çünkü burada şöyle bir zihinsel kodlama yapılmaktadır. Müslüman karakteri kendi menfaati için kendi değerlerini bile satan bir varlık. Müslüman bir topluma dayattıkları işte böyle bir sinemaydı. 74 ile 80 arası yaptıkları ahlaksızlıkları anlatmayı zûl addediyorum. Peki o zamandan bu zamana Türk Sineması’nda ne değişti? Maalesef koca bir hiç!
Evet, rahmetli Yücel Çakmaklı ile başlayan önemli bir kırılma oldu. Sonrasında uzun süre bir şey yapılamadı. Şimdi dizilerle yine arz-ı endam etmeye başlayan Müslümanları aşağılama ve cahil gösterme furyası iki tane dizi üzerinden devam ettiriliyor. Kızılcık Şerbeti ve Kızıl Goncalar. Kızılcık Şerbeti isimli dizide Müslüman karakterler elbette dizinin en cahili. Seküler karakterler ise bilgili, kendinden emin. Özgüveni yüksek. İşte bu Kızılcık Şerbeti’nde bir de FETÖ taktiği işler dönüyor alttan alta. Bir bölümde dinler arası diyalog saçmalığı ve alçaklığı işlenirken Papaz’ın başörtülü karaktere öğüt vermesi işlenirken bir yandan da nasıl karakterimizin salak olduğu vurgusu yapılmış. Kızıl Goncalar dizisinde de İsrail’de konser verip zıplayan oyuncunun bir sahnesi var. “Bütün tarikatlar ve cemaatler kapatılmalıdır. Kanser hastasına aspirin veremezsiniz.” diyor.
Elbette ki, birçok şey diyebiliriz. Şeyh Senusi diye sorsak bilemeyecek. Kurtuluş Savaşı’nda Özbekler Tekkesi diyeceğiz suratımıza bön bön bakacaklar. Çünkü bunların bilgi hazinesi son ölçümlere göre ilkokul 1.5’tu. Hala da orada kalmış.
Yeşilçam’dan bu yana değişen bir şey yok. Elbette bu cahillerin karşısına hakikati anlatacak diziler ve filmlerle çıkmak gerekiyor. Milletimizi zehirlemeye devam eden bu zararlı cemiyetlerin işlerini ifşa etmek bizim de boynumuzun borcu.
Kissenger’ın bir lafı geldi aklıma “Biz Sovyetleri bir kot pantolon ve McDonald’s ile zaten yenmiştik.”
Bombalarla yenemediklerinizi büyülü camla, sinema ile yenersiniz. Kültürel bombardıman uçaktan atılandan çok daha büyük etki yapar ve bazen yüzyılda etkisini bitiremezsiniz.