Yusuf ALABARDA – 27 Ekim 2024
İsrail son bir yıldan bu yana dünyanın gözü önünde soykırım yapmaya devam ediyor. Son bir aydır yetinmedi savaşı Lübnan ve bazı bölümleri ile Suriye topraklarına da taşıdı. Bu İsrail terörü başta ABD olmak üzere birçok Avrupa ülkesi tarafından ya bizzat desteklendi ya da görmezden gelinerek üstü örtülü bir destek sunuldu.
Buraya kadar yeni bir şey yok.
Konu Lübnan’a taşınıp İran’ın bölgedeki en büyük yatırımı olan Hizbullah’a sirayet ettiğinde, İran istemese bile İsrail tarafından sahneye yakasından paçasından tutularak sahaya çekildi. Tahran’da İran’ın namusuna emanet edilmiş konuklar, İsrail tarafından şehit edildi ve İran eli kolu bağlı seyretmek zorunda kaldı. Sonra bizzat İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan konuşunca anladık ki bu saldırıya karşılık verilip verilmeyeceği dahi İsrail ile pazarlık konusu yapılmış. Pezeşkiyan yaptığı bir açıklamada, İsmail Heniyye’nin şehit edildiği saldırıya karşılık verilmemesi durumunda kendilerine Gazze’de bir ateşkes vaat edildiğini dillendirdi.
Sonrasında iş Nasrallah’a ve hatta Lübnan’daki İran Büyükelçisine kadar varınca, İran 200’e yakın balistik füze ile İsrail’i vurmak istedi lakin hem İsrail’in müttefikleri hem de bizzat İsrail tarafından bu füzeler İsrail’e büyük bir zayiat vermeden havada engellendi.
İsrail, bu saldırı sonrasında İran’a karşılık verme haklarının saklı tutulduğunu duyurmuştu. O günden bu yana İran’a yönelik bir İsrail saldırısı beklenmekteydi ve o saldırı geçtiğimiz Cumartesi gece yarısında geldi.
İran ne diyor?
İran yetkili makamları Tahran, Huzistan ve İlam bölgelerinde İsrail saldırıları olduğunu doğruladı.
İran, mezkûr bölgelere yönelik gerçekleşen İsrail saldırılarının hava savunma sistemlerince başarıyla engellendiğini ve dört askerinin öldürüldüğünü duyurdu. Her ne kadar düşürülmüş bir İsrail hava aracı halen kamuoyu ile paylaşılmamış olsa da İran’a yönelik bu saldırıların oldukça mahdut olduğu gelen bilgiler arasında.
İsrail’in açıklamaları
İsrail Savunma Güçleri (IDF) ve bölgedeki kaynaklar tarafından yapılan açıklamalarda, İsrail’e ait yüzden fazla hava aracının saldırılara iştirak ettiği ve yirmiden fazla askeri hedefin etkisiz hale getirildiği duyuruldu. Vurulan hedeflerin askeri hedeflerden ibaret olduğu belirtilen açıklamada, İran’ın füze ve İHA üretim tesisleri ile bazı hava savunma sistemlerinin imha edildiği duyuruldu.
Saldırılarda İran’ın nükleer tesisleri ve petrokimya tesislerinin hedef alınmaması dikkat çekti. ABD yönetimi uzun bir zamandan bu yana bu tesislere yönelik bir saldırının olmaması için İsrail yönetimine baskı uygulamaktaydı. İran’ın vurulmasından kaynaklanacak bir enerji krizinde faturanın Demokratlara ve onların adayı Kamala Harris’e çıkabileceği endişesi Biden yönetimini uzun bir süreden bu yana endişelendirmekteydi.
Saldırıların boyutunun oldukça mahdut kalması, ABD yönetiminin İsrail’e uyguladığı baskının bir sonucu olarak okunsa da Netanyahu bunu şiddetle reddeden açıklamalar yapmaya devam ediyor.
Saldırının unsurları
Bu saldırıların gerçekleşmesinde daha çok İsrail hava gücü etkin olarak kullanıldı. Anlaşılan o ki İsrail ordusuna ait F35 ve F16 uçakları ile SİHA sistemleri, Suriye ve Irak hava sahasını kullanarak İran’a ulaştılar. Suriye ve Irak’ın İsrail hava gücünü durduracak bir hava savunma sistemine sahip olmayışı İsrail’in herhangi bir güvenlik endişesine kapılmadan bu saldırıları gerçekleştirmesinin önünü açtı.
İsrail ile İran arasındaki mesafe dikkate alındığında, İsrail uçaklarına havada yakıt ikmalinin dahi yapıldığını söylemek doğru olur. Ayrıca daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz üzere, İran’ın kendisine doğru ilerleyen İsrail hava gücüne karşı mevcut hava savunma sistemleri ya da hava kuvvetleri ile uzaktan bir tehdit oluşturamadığı bir kez daha görülmüş oldu.
Alınması gereken dersler
Bu saldırılar ile Gök Vatan’ın müdafaasının ne denli kritik bir vazife olduğunu anlamış olduk. Yeteri kadar etkin bir hava gücü bulunmayan ve bu hava gücüne ilaveten güçlü ve çok katmanlı bir hava savunma sistemi bulunmayan ülkelerin, kolaylıkla hava sahasının iğfal edilebileceği aşikardır.
Bu türden zayıf savunma sistemi olan ülkelerin tüm askeri ya da sivil stratejik tesisleri,düşmanın havadan gelecekunsurlarına karşı son derece kırılgan olacaktır. Bunu İran örneğinde bir kez daha görmüş olduk.
İran’ın başkenti Tahran dahil İran askeri hedeflerini vuran İsrail’in, İran’ın nükleer tesislerini ya da petrokimya tesislerini hedef almamasının sebebi ne olabilir?
Cevap çok açık: ABD baskısı ile gerilimi daha fazla tırmandırmaktan kaçınmak.
Peki burada İran’a verilen mesaj ne?
Yüzden fazla hava unsurumla gelirim, başkent Tahran dahil her yeri vurur ve elimi kolumu sallayarak geri dönebilirim.
Hatta havada ikmalimi de üçüncü ülkelerin tepesinde yapabilirim.
O zaman İsrail başta bölgedeki tüm mütecaviz ülkelerin hava unsurlarına ve füzelerine karşı, çok katmanlı ve ağ merkezli bir hava savunma sistemi ile güçlü bir hava gücü olmazsa olmazımızdır. TUSAŞ’a ve savunma sanayimize yönelik terör saldırısını işte tam bu zaviyeden okumamız gerekmektedir.