adem kılıç

Adem KILIÇ – 21 Ekim 2024

 

İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği 1 yıllık yıkımın ardından, şimdi de Lübnan’a karşı başlattığı savaş, ABD’nin “her koşulda” desteğini alacağını bilen Netanyahu’nun savaşı genişletme ve ABD’yi de içerisine çekecek bir savaş ortamı oluşturma hedefini net bir şekilde ortaya koydu.

Dünya bir yıldır İsrail’in Gazze’deki soykırımının şokunu yaşarken, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın yaklaşık bir yıl önceki; “İsrail’in Gazze’ye saldırıları durdurulmaz ise, bu saldırılar bölgesel bir savaşa dönüşür” öngörüsü, İsrail’in Lübnan saldırıları ve İran’a saldırı hazırlıkları ile birlikte haklı çıkarak ete kemiğe büründü.

Savaşın Türkiye’ye kadar uzanabilme ihtimali ise artık bir komplo teorisinin çok ötesinde bir gerçeklik haline geldi.

Bölgede çatışmalar ve şiddet arttıkça, tarihsel olarak tüm savaşlarda Lübnan ve Suriye’deki gelişmelerin birbirini tetikleme gerçekliği de yeniden açığa çıktı.

Tarihsel arka plandaki gerçeklerin ışığında gelinen noktanın, Lübnan’da yaşanan gelişmelerin Suriye’yi ve kritik bir komşu olarak Türkiye’yi etkilemesi artık kaçınılmaz hale geldi.

 

Suriye savaşa dahil olacak mı?

Yaşanan gelişmeler bize, Lübnan’ın güneyinden Suriye’ye uzanan göç gerçekliğinden kaynaklı olarak, savaşın başka bir aşamaya her an geçebileceğini de gözler önüne seriyor.

Zira iki ülke; tarihsel gelişmeler ışığında, ortak sınır ve kültürel bağlar nedeniyle siyasi, ekonomik ve sosyal olarak iç içe geçmiş, hatta kaderlerinin birleştirmiş olan iki ülkedir.

Bu gerçeklikler, özellikle bölgedeki karmaşık ittifaklar ve rekabetler göz önünde bulundurulduğunda, Lübnan’daki mevcut çatışmanın Suriye’yi de içerisine alacağını göstermektedir.

Ancak “yerel” olarak kabul edilen bu çatışmalar, artık sadece yerel aktörleri değil aynı zamanda İran, ABD ve Rusya gibi küresel güçleri de içerecek noktaya gelmiştir.

 

Denge

Özellikle geçtiğimiz on yıl içinde bölgede oluşan gerçeklik, yaklaşık 1,5 milyon Suriyeli mültecinin Lübnan’a, 3 milyondan fazla mültecinin ise Türkiye’ye geçmesine neden olmuştur.

Şimdi Lübnan’da şiddet patlak verdiğinde bunun tam tersi yaşanabilir ve mülteciler Suriye’ye akın ederek zaten hem güvenlik hem de ekonomik olarak kırılgan olan ülkeyi daha da zor duruma sokabilir.

İsrail’in Lübnan’daki Hizbullah güçlerine karşı yürüttüğü savaş, Suriye’yi henüz doğrudan bir çatışmanın içine çekmemiş olsa da, hem bölgesel hem de sosyo-ekonomik etkileri nedeniyle, ülkenin savaşa aktif olarak katılması giderek daha kaçınılmaz hale geliyor.

Zira savaş, ikincil etkileri nedeniyle daha şimdiden Suriye üzerinde önemli bir etkiye sahip hale geldi.

İlk etkilerden biri, 250 binden fazla Lübnanlı sivilin Suriye’ye geçmesi ile ortaya çıkan mülteci akını oldu ve bu gelişme, 14 yıldır acımasız bir iç savaşın içerisinde olan bir ülke için, normal bir ülkeden çok daha büyük bir sorun olarak ortaya çıktı.

Buna ek olarak İsrail, Suriye topraklarında Hizbullah ve İran Devrim Muhafızları ile bağlantılı olduğu iddia edilen yerleri hedef alan çok sayıda hava saldırısı düzenledi. Esad yönetimi şu ana kadar tepkisini sadece kınamakla sınırlı tuttu. Ama bu, başkent Şam dahil olmak üzere ülkenin kritik noktalarını etkileyen bir noktaya gelebilir.

İsrail’in Suriye hava sahasındaki askeri operasyonlarının devam etmesi, eninde sonunda Suriye tarafından daha güçlü bir tepkiye neden olabilir ve Suriye’yi çatışmaya açık bir şekilde müdahil olmaya daha da yaklaştırabilir.

Şüphesiz Suriye, henüz istikrarlı değil ve ülkenin büyük bir kısmı ABD destekli terör örgütleri dahil olmak üzere, büyük ölçüde farklı güçlerin etkisi altında parçalanmış durumda.

Tarihsel gerçekliğin ışığında, artık Lübnan’daki savaşın Suriye topraklarına tamamen yayılma olasılığının her zaman bulunduğunu belirtmek gerekiyor.

İsrail ile bir savaşa girmek şu anda Suriye’nin çıkarlarına hizmet etmese de, bu durum sadece Suriye için değil Suriye’nin hamisi olan Rusya için de bu büyük bir riskler oluşturuyor.

Diğer yandan bölge istikrarsız olmaya devam etse de, bir sonraki aşamada tüm muhataplar biliyor ki Türkiye; bölgenin hamisi olarak savaşın kendi sınırına gelmemesi için, Suriye’de yıllardır belirlediği hedeflere karşı harekete geçecek ve sabrını bir kenara bırakarak tüm dengeleri değiştirecektir!