celalettin yavuz

Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 18 Ekim 2024

 

Ekim 2024 ortalarında iktidar tarafından savunma sanayiini desteklemek maksadıyla içinde kredi kartlarından 750 TL fon kesintisi yapılması teklifi üzerine bu konu ele alındı.

Savunma Sanayiindeki Gelişmeler ve Giderilmesi Gereken İhtiyaçlar

Milli Savunma Bakanı Güler’in 15 Ekim 2024’te, NATO toplantısı öncesinde “Türkiye’nin etki ve ilgi alanlarında sıcak çatışmaların varlığı, sürekli dönüşen harp sahasının gereksinimleri, daima güçlü ve hazırlıklı bir yapıyı ve tam bağımsızlığı zorunlu kılmaktadır.!” şeklindeki ifadesine katılmamak mümkün değildir. 1000 yıldır kalıcı olarak yerleştiğimiz bu coğrafyadaki tecrübeye göre özellikle zayıf düşülen dönemlerde dışarıdan ve/veya içerden pek çok tehditle yüz yüze gelinmiştir. Son yıllarda Türkiye’nin kuzeyinde ve güneyinde giderek artan gerilim, benzer tehditlerin mevcudiyetini göstermekte olup, iç ve dış cepheyi güçlü kılmayı gerektirmektedir. Bu bağlamda savunma ihtiyaçlarının tedarik ve üretimi de öne çıkmaktadır.

Türkiye, yıllardır Türkiye’nin Irak ve Suriye sınırlarına yakın coğrafya ile bu ülkelerin, özellikle de Irak’ın kuzeyinde kara ve hava harp silah/araçlarıyla PKK terör örgütüne karşı verdiği amansız mücadelede tamamen yerli üretimi mühimmat kullanmaktadır. Yani uçaklardan ve SİHA’lardan ateşlenen bombalar ve füzeler ile, uzun menzilli obüs, top ve havan mermileri neredeyse tamamen Türk savunma sanayiinin ürünleridir.

Bakan Güler’in hala ambargolara maruz kalındığını ifadeyle “Kıbrıs Barış Harekatı öncesinde ve sonrasında yaşananlar neticesinde elde edilen tecrübeler savunma ihtiyaçlarının karşılanmasında diğer ülkelere mutlak bağımlılığın sakıncalarını ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle ülkemiz yerli ve milli savunma sanayi konusuna daha fazla önem vermeye başlamıştır!” şeklindeki ifadesindeki gibi, Türk savunma sanayii 1974’ten itibaren büyük bir atılım içindedir.

Bunun sonucunda 2001’de savunma harcamaları 7,2 milyar dolar ve Türkiye’nin GSYİH’sının %3,6’sına karşılık gelirken ve harp silah/araçları açısından büyük ölçüde dışa bağımlı iken, milli savunma sanayiinin gelişmesi sonucu 2023’te Türkiye’nin savunma harcamaları 17 milyar dolara yükselse de GSYİH’ya oranı %1,5’e düştü. Savunma sanayisindeki milli üretim 2002’de %20 oranındayken 2023’te bazı alanlarda %75-80’e ulaştı. Ancak bu da yeterli değil. Hele de Güler’in “Ukrayna-Rusya savaşında görüldü ki yaklaşık 30 ülke bir araya gelerek Ukrayna’nın mühimmat ihtiyacını karşılayamadı!” şeklindeki ifadesi hatırlanınca… Aslında benzer mühimmat harcaması ve ihtiyacı İsrail’in son derece küçük Gazze coğrafyasında ABD ve Batının akıl almaz ölçüdeki mühimmat sevkiyatı destekli harekatında da açıkça görüldü.

Yani bir taraftan yerli üretimi ve dışa bağımlı mühimmat stoğunu artırırken, bir taraftan da özellikle uçak/helikopter/İHA ve gemi makine/motorlarının milli üretimi önem taşımaktadır. Kabul edelim ki mevcut iyileştirmelere eklenecek bu hususların maliyeti de oldukça yüksektir.

Savunma Sanayiinin Desteklenmesinde “Vergi Ödemeyen” Şirketler Devreye Sokulmalı

Savunma sanayisinin bütçe desteğinin kredi kartlarından aktarılacak kaynakla sağlanması bugün için ertelenmiş olsa da 2025 yılında yürürlüğe girecek. Savunma sanayiinin, son yıllarda yakın savaş riski sebebiyle desteklenmesi son derece makul. Ancak bunun daha etkin ve daha adil bir şekilde çözülmesi de mümkündür. Zira Türkiye’de son yıllarda, şirketin durumuna göre %25-30 oranında kurumlar vergisi ödemedikleri veya sürekli zarar gösterdikleri tespit edilen çok sayıda şirket olduğu Temmuz-Ağustos 2024 aylarında önce sosyal medyada, ardından da bazı ulusal medya organlarında yayınlandı. İktidardan bu yönde bir yalanlama da gelmediği gibi, Temmuz 2024 sonlarına doğru, TBMM Genel Kurulu’nda muhalefetin içinde “vergi muafiyeti olan şirketlerin araştırılması” da bulunan teklifi AK Parti ve MHP’li vekillerin oylarıyla reddedilirken tutarlı bir cevap da verilemedi.

Sonuç olarak; kamuoyunda “fevkalade müsamahaya mazhar” olarak vergiden muaf tutulan şirketlerin, savunma sanayiinden daha “kutsal” bir görevle kollanamayacağı açıktır. Bu şirketler 2024 yılı ve sonraki dönem vergilerini öderse, sorun adilce çözülemez mi?