abdullah yılmaz world of türkiye

Abdullah YILMAZ – 15 Ekim 2024

 

“Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihat için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah’ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz…” (Enfâl, 60)

Büyük Selçuklu Hükümdarı Sultan Alparslan’ın ve ordusunun 26 Ağustos 1071 tarihinde kazandığı, dünya tarihi açısından dönüm noktası sayılan Malazgirt Zaferi, aziz milletimize Anadolu’nun kapılarını açmış ve o tarihten beri bu bereketli topraklarda soyumuz soylanmış, boyumuz boylanmış.

Bayrağı devralan Osmanlı Devleti aldığı mirası daha da ileri taşıyarak, Anadolu coğrafyasının tamamına kurduğu hakimiyetin yanı sıra, Ortadoğu’dan Balkanlara kadar çok büyük bir coğrafyaya hükmederek adaleti tesis etmiştir. Bütün bunları teyakkuzu elden bırakmadan gerçekleştirdiklerini hepimiz gayet iyi biliyoruz.

Yedi Türk’ü bir araya getirin o gün devlet kurarlar diye bir latife yapılır. Tarihte Türklerin kurduğu birçok devletin olduğunu biliyoruz. Cumhurbaşkanlığı forsunda bu devletlerin her biri yer almaktadır. Türkler özgürlüğüne, bağımsızlığına düşkün olmanın yanı sıra, bulundukları yere huzur götürmüş, mazlumun hamisi olmuş, zulmün karşısına dikilmiş; “İ’layi Kelimetullah (Allah’ın ismini yüceltmek)” duygusu ve hedefiyle şehadetten kaçınmadığı için ayrı bir asalet kazanmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun 600 seneden fazla süren hükümdarlığının ardından, devlet türlü sebeplerle etkisini kaybederek hükmettiği topraklardan çekilmek zorunda kalmış. Sonuçta bugünkü sınırlarımız içerisinde yine asaletimizle adeta var olma mücadelesi veriyoruz. Bunun için de türlü bedeller ödemişiz. Çanakkale’de, Sarıkamış’ta, başkaca cephelerde ve yakın tarihimizde Kıbrıs’ta ve 15 Temmuz’da verdiğimiz mücadelelerle hep birlikte ayakta kalmayı başardık. Rabbimiz bu aziz milleti payidar eylesin.

Kıymetli Okurlarım,

Bizler, Hadis-i Şerif’te zikredilen; “Vatan sevgisi imandandır” düsturuyla hem vatanımızı hem aziz milletimizi ve bunları ayakta tutan devletimizi canımız pahasına severiz sahipleniriz. Devletimizi yönetenler, 28 Şubat’ta olduğu gibi zaman zaman bu toprakların öz evlatlarına yanlış yaklaşımlarda bulunsa da bu duygularımız değişmemiştir.

Bizler; lider devlet olma özelliğimiz, dini sorumluklarımız ve imparatorluk bakiyesi olmamız hasebiyle çevremizde olan bitene gözlerimizi kapatamayız. Zaten kapatmamıza müsaade de etmiyorlar. O sebeple tabir caizse kondisyonumuzun her zaman yerinde olması gerekiyor.

İlginizi çekebilir!  Orucun Bize Kattıkları

Meseleye bütün bu yazdıklarımız ve yazamadıklarımızın ışığında yaklaşmamız bizi doğru noktaya ulaştıracaktır. Özetle huzur ve barış için güçlü olmamız gerekiyor. Aksi durumda tepemize hemen çökerler. Bunun çeşitli örneklerini hep beraber yaşıyoruz ve görüyoruz. Büyükler, “Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salâh” diyerek meselenin önemini vurgulamışlar. Özetle kalıcı barış için güçlü ve kuvvetli olmalıyız.

Bütün bunları aslında hepimiz biliyoruz. Biliyoruz da kimi cahilliğinden, kimi siyasi hırsından, bazıları da hainliğinden dolayı anlamak istemiyor. Daha yakın zaman kadar piyade tüfeğimizi bile yapamazken şimdi en gelişmiş silahlarımızla dosta güven, düşmana korku salıyoruz elhamdülillah.

Bu süreçte adeta kötü komşularımız bizi mal sahibi yapmıştır. Paramızla bile rezil olduğumuz günleri hatırlayın. Hatırlayın da sinirleriniz bozulurken bilincimiz tazelensin.
Örneğin, parasını verdiğimiz İsrail üretimi olan heronları çalıştırmamızın mümkün olmadığı günler çok uzakta değil. Aldığımız ürünün bakımını bile yaptıramıyorduk. Yedek parçasını, yazılımını bize vermiyorlar, kullanma şansımız dahi olmuyordu. Bu cihazları sadece İsrailli operatörler kullanabiliyor ve verdikleri yanlış istihbaratlar sebebiyle zarar görüyorduk!

Tam sinir harbi yaşadığımız bu süreçte makus talihimize boyun eğmeyen başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere yürekli insanlardan Rabbimiz razı olsun. Etrafımız ateş çemberi iken bu şekilde huzurla yaşamamızı bunlara borçlu olduğumuzu unutmayalım.

Yirmi sene önce bu alanda dışa bağımlığımız yüzde 80 iken şimdi yüzde 20’lerin altına inmiş durumda. 2002 yılında 60 civarında olan Savunma Sanayii projesi bine yaklaşmış durumda. Bildiğimiz bilmediğimiz en gelişmiş modern ve yüksek teknoloji ürünlerinin envantere girdiğini büyük bir gururla ve göğsümüz kabararak izliyoruz. Bazı örnekleri yakinen bildiğim için gönül rahatlığıyla söylüyorum; kahraman yürekli insanlarımız ibadet bilinciyle bu işler için ter akıtıyor ve maalesef bazen suikastlarla şehadete ulaşıyor.

İlginizi çekebilir!  Gök Vatan’ın Müdafaası

Bir Özgüven Devrimi Yaşıyoruz…

“Bizden bir şey olmaz” diye diye özgüveni kırılmış, makus talihine boyun eğmiş aziz milletimizin milyonlarca evladı bahsettiğimiz güzel örneklerden aldığı ilhamla artık kendilerini bu alanda geliştirmenin gayretindeler. Teknofest gibi organizasyonlarla bunların bir kısmını görebiliyoruz. Selçuk Bayraktar bu coşkuyu, “Özgüven Devrimi” olarak izah ediyor.

Bütün bu coşkular yaşanırken ve bu çalışmalara Milli Mücadele ruhuyla topyekün destek olmamız gerekirken ciğeri 7.5 TL bile etmeyen tiplerin hezeyanlarına diyecek bir şey bulamıyorum.

Devletimiz daha önceki dönemlerde zaman zaman çeşitli yöntemlerle bazı bütçe dışı önemli görülen kalemler için ek vergiler koymuş. Bugün de Savunma Sanayii’nin desteklenmesi ve gelişmesi için limiti 100 bin TL’nin üzerindeki kredi kartlarından yılda bir sefer 750 TL kesinti yapılacağı açıklandı. Burada dar gelirlinin işin dışında tutulduğu anlaşılıyor.

Vatanını memleketini seven bir kişinin bu durum karşısında heyecan ve memnuniyet duyması gerekirken, bazı zihniyeti bozukların limitlerini düşürme yarışına girdiklerini görüyoruz. Tarih bu kişileri kara harflerle yazmıştır. Hepsine yazıklar olsun!

Bunların içinde yıllardır bu milletin zenginliklerinin ekmeğini yiyen Mustafa Sandal gibi toplumun önünde bulunan sanatçı kisvesindekilerin olması da ayrı bir vehamet! İnsan kendini siyasi hırs yüzünden bu hale düşürür mü? Memleketinizin başarısıyla hiç mi gurur duymazsınız? Gözleriniz hepten mi kör oldu? Kalbiniz tamamen karardı mı?

Mustafa Destici’nin konuyla ilgili yaptığı açıklamaya yürekten katılıyorum. Limitlerini düşüren bu hayırsızların kredi kartı kullanma hakkını elinden almak çok yerinde olacaktır. Devletimiz bizlere böyle önemli bir süreçte çorbaya tuz olma fırsatı vermiştir. Ve milletimizin kahir ekseriyeti bu işe gönülden sahip çıkacaktır. Bu aziz milletin kalbinde bu iman bulunmaktadır. Yukarıda ismini zikrettiğim hayırsızların karşısında Sinan Akçıl gibi milli ruhla destek olan sanatçılar da bereket ki mevcuttur.

Savunma Sanayii konusunu zaman zaman konuşuruz vesselam…

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.