36 kez görüntülendi.
serkan üstüner

Serkan ÜSTÜNER – 05 Ocak 2024 

 

Muazzez Akkaya, malum edebiyatla ilgilenen, biraz edebiyat tarihi önüne düşenlerin ismini bildiği bir kişi. Üstat Sezai Karakoç’un Mona Rosa şiirini onun için yazdığı söylenen kadın. Geçenlerde Anadolu Ajansı kendisiyle ilgili bir haber yaptı. Her konuşması ayrı bir facia, ayrı bir nobranlık, ayrı bir sinir bozukluğu.

Üstat olmasa Muazzez diye bir kadının varlığından kendi yakın çevresi hariç kimse haberdar olmayacak ve öylece bu dünyadan göçüp gidecekti. Tek özelliği merhum, cennet mekan üstadın kendisi hakkında şiir yazması.

Öncelikle Anadolu Ajansı böylesi gereksiz bir işe neden imza atar? Diyelim popülizm. Muhabir arkadaş da meseleye vakıf değil. Hiç mi bir denetleme yok. Bu arada haberin Ankara büro tarafından yapıldığının altını çizmeliyim. Kültür – Sanat bölümünden çıkan bir iş değil. Meselemize dönelim: Haberi okudukça öfke nöbeti geçirmemek mümkün olmuyor.

Bir defa öyle nobran, öyle üstenci bir dil var ki, hâlâ kendini vazgeçilmez, bulunmaz bir yere konumlandırıyor.

Bu arada Cemal Süreya’nın soyadından bir harf eksiltmesini de kendisinden kaynaklı olduğunu söylüyor doğru değil. O olayın iki rivayeti var. Biri Eskişehir’de vergi dairesindeki aşık olduğu kadınla ilgili. Diğeri de tavla da girdiği iddiayla ilgilidir. Bu yanlışı da buraya ekleyip konumuza dönüyorum.

BÜYÜK BİR YALAN

Röportajın şu kısmındaki her şey yalan ve üstenci dildeki haddini bilmeme

Muazzez Akkaya, ömrü boyunca evlenmemeyi tercih eden Karakoç’a ilişkin, şunları kaydetti:

“Böyle bir duruma sebep verdiysem diye üzülüyorum ama bir yerden de teselli oluyorum çünkü hiçbir yakınlık göstermedim, umut vermedim. Ancak üzüldüğüm bir şey var, Sezai Karakoç’u vefatından bir ay kadar önce Fenerbahçe sahilinde gördüm. Karşıdan yürüyordu ve o kadar dikkatli bana bakıyordu ki… Ama beyaz saçları, sakalları olunca tanıyamadım. Bir süre sonra gazetede vefat ilanını görünce onun Sezai Karakoç olduğunu anladım. Eğer o olduğunu bilseydim, bir kafede oturup beraber bir kahve içmek isterdim.”

İlginizi çekebilir!  Orucun Bize Kattıkları

Bir defa Üstat son aylarında evindeydi. Son bir ay hiç dışarı çıkmamıştı. İkincisi üstat hayatında Fenerbahçe’ye kaç kere gitmiştir onu da birisi söylesin. Bir de lütfedip kahve içebilirmiş.

Birçok kadına şiirler yazıldı, birçok kadın edebiyat tarihindeki yerini aldı ama Muazzez Hanım bunlardan kendisine yazılanları hiç hak etmeyen biri olarak tarihteki yerini aldı.

Üstat bir diriliş şairiydi. Üstat bir medeniyet şairiydi. Türk – İslam mefkuresinin kutup yıldızlarından biridir.

Üstat bir fikir adamıydı. Nesiller boyu süren ve sürecek olan bir dirilişin ateşini yaktı. Şimdi onu böylesine bir magazine alet etmek nasıl bir aklın ürünü? Anadolu Ajansı yanlış yapmıştır. Bundan ar edeceklerine bir de çok büyük bir iş yapmışlar gibi paylaşıyorlar.

Bu çok canımı acıtan ve yakan konu inşallah herkes için bir kez daha hiç açılmaz.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.