Trafikte öfke gibi hissettiğimiz duyguların yönetilemediğinde ciddi maliyetlere neden olduğunu biliyoruz. Hem kendi hayatımızı hem de başkalarının hayatını derinden etkileyecek davranışlarla karşılaşmak mümkün. Yoğun trafikte araç kullanmak gerçekten stresli olabiliyor. Özellikle büyük şehirlerde yaşayanlar için. Lakin trafikte bizi bile şaşırtan şeyler yapmamızın tek nedeni stres mi? Arabalarımızın içinde güvende olmak istiyoruz ancak tek araç bizimkisi değil trafikte. Diğer sürücüler de bizimkiler kadar önemli ihtiyaçlar için o sırada yollarda.
Aynı gemideyken nasıl oluyor da birbirimize karşı saldırgan olabiliyoruz? Bunun bir nedeni de araçlarımızda yolculuk yaparken göz teması kuramıyor olmamız olabilir mi? Üstelik başka durumlarda da göz teması kuramamanın eksikliğini yaşıyoruz. Telefon mesajlarının bu kadar çok yanlış anlaşılmaya alan açması da bu yüzden değil mi? Gözünün içine baktığımız birine bu kadar kolay yorumlar yazabilir miydik internetteki gibi? Göz teması kuramadığımızda karşımızdaki insanların hem duygu taşıyan mimiklerini göremiyoruz hem de karşımızdaki kişi bizim işaretlerimizi okuyamıyor. Sonuçta kolayca bu boşluğu dolduran otomatik düşünceler devreye giriyor. Kelimelere ya da trafikteki davranışlara hızlıca zihinlerimiz dublaj yapıyor.
Bir anlık temasın gücünü küçümsememek gerek. Slavoj Zizek Kırılgan Temas adlı kitabında bir olaydan örnek verir. Eski Güney Afrika’daki apartheid-karşıtı gösterilerden birinde iki ayrı safta olan iki insanın hikayesi. Gösteri sırasında beyaz polislerden oluşan bir birlik siyah göstericileri korkutarak dağıtmaktadır. Bu kargaşa sırasında siyahi bir kadının ayakkabısı kaçarken ayağından çıkar ve polis ayakkabıyı yerden alıp ayakkabısını kaybetmiş kadınla göz göze gelir. Bir anda kaçan ve kovalayan iki insandan farklı bir durumu deneyimler ikisi de. Sonrasında kadına ayakkabıyı uzatan polis göstericinin ayakkabısını giymesini bekler ve ikisi de durumlarının anlamsızlığının farkına varır. Bu insani temas ile her şey değişir. İkisi de kendi yollarına gider. Bu duruma “kırılgan temas” der Zizek.
Trafikte ya da ekranların ara yüzlerinde kaybettiğimiz ya da maskelediğimiz duyguların bize kazandırabileceği çok şey var. Bu durum toplumsal davranışlar içinde yer alan sosyal uyum ve dayanışmayı araştırma konusu haline getirmiş olan psikolog Kevin Haley ve Daniel Fessler’in de gözünden kaçmamış. İnsan davranışlarını konu alan birçok deneyde göz resimlerinin kullanımının bile daha paylaşımcı ve vicdanlı davranmamıza katkı sağladığı görülmüş. Göz, izinin değdiği her şeye duygu ve ahenk katıyor gibi. Daha çok göz temasına ihtiyacımız çok aşikâr değil mi?
30 Kasım Perşembe akşamı 19.30da Altunizade Kültür Merkezinde Narsisizmi konuşacağız inşallah. Temennim göz göze bir sohbet olması. Sizleri de bekliyoruz.
Trafikte öfke gibi hissettiğimiz duyguların yönetilemediğinde ciddi maliyetlere neden olduğunu biliyoruz. Hem kendi hayatımızı hem de başkalarının hayatını derinden etkileyecek davranışlarla karşılaşmak mümkün. Yoğun trafikte araç kullanmak gerçekten stresli olabiliyor. Özellikle büyük şehirlerde yaşayanlar için. Lakin trafikte bizi bile şaşırtan şeyler yapmamızın tek nedeni stres mi? Arabalarımızın içinde güvende olmak istiyoruz ancak tek araç bizimkisi değil trafikte. Diğer sürücüler de bizimkiler kadar önemli ihtiyaçlar için o sırada yollarda.
Aynı gemideyken nasıl oluyor da birbirimize karşı saldırgan olabiliyoruz? Bunun bir nedeni de araçlarımızda yolculuk yaparken göz teması kuramıyor olmamız olabilir mi? Üstelik başka durumlarda da göz teması kuramamanın eksikliğini yaşıyoruz. Telefon mesajlarının bu kadar çok yanlış anlaşılmaya alan açması da bu yüzden değil mi? Gözünün içine baktığımız birine bu kadar kolay yorumlar yazabilir miydik internetteki gibi? Göz teması kuramadığımızda karşımızdaki insanların hem duygu taşıyan mimiklerini göremiyoruz hem de karşımızdaki kişi bizim işaretlerimizi okuyamıyor. Sonuçta kolayca bu boşluğu dolduran otomatik düşünceler devreye giriyor. Kelimelere ya da trafikteki davranışlara hızlıca zihinlerimiz dublaj yapıyor.
Bir anlık temasın gücünü küçümsememek gerek. Slavoj Zizek Kırılgan Temas adlı kitabında bir olaydan örnek verir. Eski Güney Afrika’daki apartheid-karşıtı gösterilerden birinde iki ayrı safta olan iki insanın hikayesi. Gösteri sırasında beyaz polislerden oluşan bir birlik siyah göstericileri korkutarak dağıtmaktadır. Bu kargaşa sırasında siyahi bir kadının ayakkabısı kaçarken ayağından çıkar ve polis ayakkabıyı yerden alıp ayakkabısını kaybetmiş kadınla göz göze gelir. Bir anda kaçan ve kovalayan iki insandan farklı bir durumu deneyimler ikisi de. Sonrasında kadına ayakkabıyı uzatan polis göstericinin ayakkabısını giymesini bekler ve ikisi de durumlarının anlamsızlığının farkına varır. Bu insani temas ile her şey değişir. İkisi de kendi yollarına gider. Bu duruma “kırılgan temas” der Zizek.
Trafikte ya da ekranların ara yüzlerinde kaybettiğimiz ya da maskelediğimiz duyguların bize kazandırabileceği çok şey var. Bu durum toplumsal davranışlar içinde yer alan sosyal uyum ve dayanışmayı araştırma konusu haline getirmiş olan psikolog Kevin Haley ve Daniel Fessler’in de gözünden kaçmamış. İnsan davranışlarını konu alan birçok deneyde göz resimlerinin kullanımının bile daha paylaşımcı ve vicdanlı davranmamıza katkı sağladığı görülmüş. Göz, izinin değdiği her şeye duygu ve ahenk katıyor gibi. Daha çok göz temasına ihtiyacımız çok aşikâr değil mi?
30 Kasım Perşembe akşamı 19.30da Altunizade Kültür Merkezinde Narsisizmi konuşacağız inşallah. Temennim göz göze bir sohbet olması. Sizleri de bekliyoruz.
Trafikte öfke gibi hissettiğimiz duyguların yönetilemediğinde ciddi maliyetlere neden olduğunu biliyoruz. Hem kendi hayatımızı hem de başkalarının hayatını derinden etkileyecek davranışlarla karşılaşmak mümkün. Yoğun trafikte araç kullanmak gerçekten stresli olabiliyor. Özellikle büyük şehirlerde yaşayanlar için. Lakin trafikte bizi bile şaşırtan şeyler yapmamızın tek nedeni stres mi? Arabalarımızın içinde güvende olmak istiyoruz ancak tek araç bizimkisi değil trafikte. Diğer sürücüler de bizimkiler kadar önemli ihtiyaçlar için o sırada yollarda.
Aynı gemideyken nasıl oluyor da birbirimize karşı saldırgan olabiliyoruz? Bunun bir nedeni de araçlarımızda yolculuk yaparken göz teması kuramıyor olmamız olabilir mi? Üstelik başka durumlarda da göz teması kuramamanın eksikliğini yaşıyoruz. Telefon mesajlarının bu kadar çok yanlış anlaşılmaya alan açması da bu yüzden değil mi? Gözünün içine baktığımız birine bu kadar kolay yorumlar yazabilir miydik internetteki gibi? Göz teması kuramadığımızda karşımızdaki insanların hem duygu taşıyan mimiklerini göremiyoruz hem de karşımızdaki kişi bizim işaretlerimizi okuyamıyor. Sonuçta kolayca bu boşluğu dolduran otomatik düşünceler devreye giriyor. Kelimelere ya da trafikteki davranışlara hızlıca zihinlerimiz dublaj yapıyor.
Bir anlık temasın gücünü küçümsememek gerek. Slavoj Zizek Kırılgan Temas adlı kitabında bir olaydan örnek verir. Eski Güney Afrika’daki apartheid-karşıtı gösterilerden birinde iki ayrı safta olan iki insanın hikayesi. Gösteri sırasında beyaz polislerden oluşan bir birlik siyah göstericileri korkutarak dağıtmaktadır. Bu kargaşa sırasında siyahi bir kadının ayakkabısı kaçarken ayağından çıkar ve polis ayakkabıyı yerden alıp ayakkabısını kaybetmiş kadınla göz göze gelir. Bir anda kaçan ve kovalayan iki insandan farklı bir durumu deneyimler ikisi de. Sonrasında kadına ayakkabıyı uzatan polis göstericinin ayakkabısını giymesini bekler ve ikisi de durumlarının anlamsızlığının farkına varır. Bu insani temas ile her şey değişir. İkisi de kendi yollarına gider. Bu duruma “kırılgan temas” der Zizek.
Trafikte ya da ekranların ara yüzlerinde kaybettiğimiz ya da maskelediğimiz duyguların bize kazandırabileceği çok şey var. Bu durum toplumsal davranışlar içinde yer alan sosyal uyum ve dayanışmayı araştırma konusu haline getirmiş olan psikolog Kevin Haley ve Daniel Fessler’in de gözünden kaçmamış. İnsan davranışlarını konu alan birçok deneyde göz resimlerinin kullanımının bile daha paylaşımcı ve vicdanlı davranmamıza katkı sağladığı görülmüş. Göz, izinin değdiği her şeye duygu ve ahenk katıyor gibi. Daha çok göz temasına ihtiyacımız çok aşikâr değil mi?
30 Kasım Perşembe akşamı 19.30da Altunizade Kültür Merkezinde Narsisizmi konuşacağız inşallah. Temennim göz göze bir sohbet olması. Sizleri de bekliyoruz.