Sıkça duymuşuzdur: “Umut fakirin ekmeği” deyişini. Kifayetsiz bir teselli hamlesi gibi görünür öyle vakitlerde umut. Fakir olanın payına düşen bir şey midir umut? Yoksa yeni oluşlara gebe oluşun müjdecisi midir? Kansas Üniversitesi’nden C.R. Snyder, altı yıllık araştırmalarının sonucunda, umudun öğrencilerin ve ebeveynlerinin hayatında nasıl olumlu gelişmelere yol verdiğini anlatıyor. Umudu düşük olan öğrencilerin ortalama olarak C aldığını, umutlarını yüksek tanımlayan öğrencilerin ise ortalamasının B olduğunu söyleyen uzman, öğrencilerin umut düzeyleri ile mezun oluşları arasında doğrusal bir ilişki olduğunu ekliyor. Bu ilişki daha fazla umut taşıyan öğrencilerin mezun oldukları anlamına geliyor. Olumlu beklentiler sadece akademik başarıyla ilgili değil, ayrıca psikolojik esneklik ve atletik başarılarla da yakından ilintili.
Umut denince kardeşi umutsuzluğu hatırlamamak olmaz. Artık bittim dediğimiz vakitlerde ziyaret eder bizi ümitsizlik. İmkânların tükendiğini düşündüğümüz o karanlık zamanlarda hissedilen o çaresizliği yaşamamış olan azdır. Kısılıp kaldığımız o hapishanenin demirlerinin anahtarını elinde tutup bize vermeyen gardiyan gibidir. O hapishanede her şey tatsız tuzsuz ve renkler gridir. Karamsarlık gelip yanımıza oturur ve artık hiçbir şeyin değişmeyeceğini fısıldar. Hiçbir şeyin anlamı yok gibidir burada. Sadece acıyı duyumsarız hissizleşmediğimiz vakitlerde. Umutsuzluk bir histen fazlasıdır. Sahip olduklarımızı bir reddediştir. Mutsuzluğa ya da ümitsizliğe düştüğümüz anlarda hayatımızda kıymet verdiğimiz şeyleri hatırlayamaz oluruz. Çok mutsuz, hatta hayattaki en mutsuz insan olduğumuzu hissedebiliriz. Sadece sahip olduklarımıza gözünü dikmez umutsuzluk. Olabilecek olanların da üstünü örter. Muhayyeli mümkünler dünyasından alır koparır. Çabaladıkça acımızın arttığını söyleyen yeis ise pes etmemizi söyleyen kişidir. Çabalamazsak acı da sona erecekmiş gibi hissettirir çoğumuza. Umutsuzluk depresyonu çağırır hayatımıza. Psikolojide umutsuzluğu gördüğümüz yerde onun müdavim misafiri depresyonla sıkça karşılaşırız. Psikolojik sağlığımızın önündeki yüksek duvarlardır o yüzden umutsuzluk. İşte tam o kuyunun dibinde dizlerimizin üzerine çökmüşken bize salınan iptir umut.
Hangi zorlukla dizlerimizin üzerine çökmüş olursak olalım, bize ayağa kalkma cesaretini verendir umut. Acıdan kaçarak acıyı iyileştiremeyeceğini bilen ruhlar üzerlerindeki o ölü toprağını atacak devinimi başlatır o noktada. İp oradadır da, onu sımsıkı tutmak kolay iş değildir. Yeniden başlamak yeniden yenilmeyi de göze almayı gerektirmektedir zira. Umut sayesinde muhayyelin vadilerine süzülür, mümkün yollar arar ve mevcut olanı değiştirmeye niyetleniriz. Umut bir niyettir. Bu niyet meselenin yenmek ya da yenilmek değil gayret olduğunu söyler bize. Hayat bir yarış olmaz, kazanmak ya da kaybetmek önceliğimiz olmadığında. . Ama sadece niyetle sınırlanamaz. Tevazu içinde dik bir duruştur ayrıca. Gayret etmektir mümkünler âleminde. Muhayyel bize “Bir dene bakalım” der. Aynı kişi değilsindir artık. Pes etmemeyi seçen kişinin cesaretinden sual olunmaz. Neyle karşılaşırsak karşılaşalım bu serüvende: Pes etmeyip, daha çok deneseydim ne olurdu acaba sorusundan bizi azat edendir umut.
Sıkça duymuşuzdur: “Umut fakirin ekmeği” deyişini. Kifayetsiz bir teselli hamlesi gibi görünür öyle vakitlerde umut. Fakir olanın payına düşen bir şey midir umut? Yoksa yeni oluşlara gebe oluşun müjdecisi midir? Kansas Üniversitesi’nden C.R. Snyder, altı yıllık araştırmalarının sonucunda, umudun öğrencilerin ve ebeveynlerinin hayatında nasıl olumlu gelişmelere yol verdiğini anlatıyor. Umudu düşük olan öğrencilerin ortalama olarak C aldığını, umutlarını yüksek tanımlayan öğrencilerin ise ortalamasının B olduğunu söyleyen uzman, öğrencilerin umut düzeyleri ile mezun oluşları arasında doğrusal bir ilişki olduğunu ekliyor. Bu ilişki daha fazla umut taşıyan öğrencilerin mezun oldukları anlamına geliyor. Olumlu beklentiler sadece akademik başarıyla ilgili değil, ayrıca psikolojik esneklik ve atletik başarılarla da yakından ilintili.
Umut denince kardeşi umutsuzluğu hatırlamamak olmaz. Artık bittim dediğimiz vakitlerde ziyaret eder bizi ümitsizlik. İmkânların tükendiğini düşündüğümüz o karanlık zamanlarda hissedilen o çaresizliği yaşamamış olan azdır. Kısılıp kaldığımız o hapishanenin demirlerinin anahtarını elinde tutup bize vermeyen gardiyan gibidir. O hapishanede her şey tatsız tuzsuz ve renkler gridir. Karamsarlık gelip yanımıza oturur ve artık hiçbir şeyin değişmeyeceğini fısıldar. Hiçbir şeyin anlamı yok gibidir burada. Sadece acıyı duyumsarız hissizleşmediğimiz vakitlerde. Umutsuzluk bir histen fazlasıdır. Sahip olduklarımızı bir reddediştir. Mutsuzluğa ya da ümitsizliğe düştüğümüz anlarda hayatımızda kıymet verdiğimiz şeyleri hatırlayamaz oluruz. Çok mutsuz, hatta hayattaki en mutsuz insan olduğumuzu hissedebiliriz. Sadece sahip olduklarımıza gözünü dikmez umutsuzluk. Olabilecek olanların da üstünü örter. Muhayyeli mümkünler dünyasından alır koparır. Çabaladıkça acımızın arttığını söyleyen yeis ise pes etmemizi söyleyen kişidir. Çabalamazsak acı da sona erecekmiş gibi hissettirir çoğumuza. Umutsuzluk depresyonu çağırır hayatımıza. Psikolojide umutsuzluğu gördüğümüz yerde onun müdavim misafiri depresyonla sıkça karşılaşırız. Psikolojik sağlığımızın önündeki yüksek duvarlardır o yüzden umutsuzluk. İşte tam o kuyunun dibinde dizlerimizin üzerine çökmüşken bize salınan iptir umut.
Hangi zorlukla dizlerimizin üzerine çökmüş olursak olalım, bize ayağa kalkma cesaretini verendir umut. Acıdan kaçarak acıyı iyileştiremeyeceğini bilen ruhlar üzerlerindeki o ölü toprağını atacak devinimi başlatır o noktada. İp oradadır da, onu sımsıkı tutmak kolay iş değildir. Yeniden başlamak yeniden yenilmeyi de göze almayı gerektirmektedir zira. Umut sayesinde muhayyelin vadilerine süzülür, mümkün yollar arar ve mevcut olanı değiştirmeye niyetleniriz. Umut bir niyettir. Bu niyet meselenin yenmek ya da yenilmek değil gayret olduğunu söyler bize. Hayat bir yarış olmaz, kazanmak ya da kaybetmek önceliğimiz olmadığında. . Ama sadece niyetle sınırlanamaz. Tevazu içinde dik bir duruştur ayrıca. Gayret etmektir mümkünler âleminde. Muhayyel bize “Bir dene bakalım” der. Aynı kişi değilsindir artık. Pes etmemeyi seçen kişinin cesaretinden sual olunmaz. Neyle karşılaşırsak karşılaşalım bu serüvende: Pes etmeyip, daha çok deneseydim ne olurdu acaba sorusundan bizi azat edendir umut.