mehmet hakan kekeç
31 kez görüntülendi.

Mehmet Hakan KEKEÇ – 8 Mart 2024

 

13.yy sufilerinden Barak Baba, günlerden bir gün korkunç bir yerin ortasında kalakalır:

“yeti tengiz. yeti tengiz ortasında bir aydın gevher
ol aydın gevherninğ yöresinde yetmiş bin tağ.
ol tağda arslanlar, kaplanlar, kiyikler, böriler, ayular, çakallar…”

Bu alıntıya göre ‘aydın gevher’in (Cevher/Nur) çevresinde, gevhere perde olan 70 bin dağ vardır. Abdülbaki Gölpınarlı burada şu hadisi hatırlatıyor: ‘Allah’ın nurani ve zulmani 70 bin perdesi vardır.’

Barak Baba, perde olan bu tağları ve börileri görünce ne yapacağını şaşırır ve yardım ister.

“…heyhate heyhat; saltuk ata, miskin barak!”

Barak Baba, Ata’sı (şeyhi/yol göstereni) Sarı Saltık’ı bu vahşi tehlikelerden arınıp Nur’a varabilmek için adeta imdada çağırır. Ve sonrasında yürürken bile düş gördüğü bir yola girer.

“…İrenler aydur: Biz yürürken tüş görerüz, tüşümizni neye yorarız?”

Yürürken düş görenlerden biri de Bizim Yûnus olmalıdır. Çünkü bir şiirinde Yûnus; adını bu iki erenin adının yanına yazdırır:

“Yûnus’a Tapdug u Saltug u Barak’dandur nasîb / Çün gönülden cûş kıldı ben niçe pinhân olam”

Yûnus da 70 bin dağ ve bu dağın arslan ve çakallarından sıyrılmak için, Saltık Ata’yı, yolda düş görüp düşünü hayra yoranlarla birlikte nasibine katmıştır. Peki ya Saltık Ata’nın nasibi?

“Sonra Şeyh Saltuk onun (Mahmud Hayranî) yoldaşı oldu, ondan nasibini aldı ve zamanının seçkinlerinden oldu.”

Bu alıntıdan da anlıyoruz ki Sarı Saltık Ata da vahşi ormanını Seyyid Mahmud Hayranî’den aldığı nasible aşabilmişti. Bunu, her ikisini de yakından tanıyan Kadı İbnü’s Serrac -yani kaynak söylüyor. Demek ki bu nasib silsilesi şöyledir:

Ahmed er-Rifâi – Seyyid Mahmud Hayranî – Sarı Saltık – Barak Baba – Tapduk Emre ve Yûnus Emre… İşte yolda yürürken düş görenler tam kadro. Tabii bu silsilenin bir “tarikat silsilesi” olup olmadığına dair tartışmaların hâlâ sürdüğünü hatırlatmak isterim.

İlginizi çekebilir!  Bursa’nın Omertası: Çelik Ailesi ve Bozbey İttifakı - Mehmet Hakan Kekeç

Peki, neden yürüyorlar? Yürüyerek bulabilecekleri nelerdir?

Bu soruyu “Selman’a çıkmak” şeklinde yanıtlayacağız. Şimdi yeni bir soru: Nedir bu Selman’a çıkmak?

Yaz aylarında zaviyesinden -rızk için- çıkıp gezen Kalenderî dervişler, abdallar, müvellehler hakkında “Selman’a çıktı” denirdi… Selman’a çıkmak ifadesi, İmam Cafer-i Sadık Buyruğu’nda da anlatılan Kırklar Meclisi’nden bir hatıradır: Efendimiz (sav) Mirac dönüşü kendilerini Kırklar diye tanıtan bir grupla karşılaşır, fakat bakar 40 değil 39 kişiler. O bir kişiyi sorduğunda “Selman-ı Farisî rızk için dışarıda” cevabını alır.

Selman’a çıkanlardan biri de elbette Bizim Yûnus’tur. Sonrasında şöyle der:

Acep şu yerde var m’ola,
Şöyle garip bencileyin,
Bağrı başlı, gözü yaşlı,
Şöyle garip bencileyin.

Gezdim Urum ile Şam’ı,
Yukarı illeri kamu,
Çok istedim bulamadım,
Şöyle garip bencileyin.

Kimseler garip olmasın,
Hasret oduna yanmasın,
Hocam kimseler duymasın,
Şöyle garip bencileyin.

Garip ifadesi mülksüzlüğe (fakr) işaret eder. Daha açık ifadeyle Allah’tan başka hiçbir şeye ve kimseye ihtiyaç duymama durumu. Marifet kapısından bir makamdır. Demek ki ‘Garip’ derviş, Marifet kapısından da geçebilsin (pişsin) diye mürşidi tarafından Selman’a gönderilir. Konunun detaylarını ve makamlarla ilgisini Mustafa Tatcı kitaplarında bulun.

Yine Yûnus ile bitirelim:

Dirildük bınar olduk
irkildük ırmag olduk
Akduk denize tolduk
taşduk el-hamdüli’llâh

Tapdug’un tapusında
kul olduk kapusında
Yûnus miskîn çigidük
bişdük el-hamdüli’llâh

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.