Şeyh Said Hain mi, Kahraman mı?

haydar as

Haydar AS – 20 Aralık 2023

 

Son günlerde bir bulvara isminin verilmesiyle tartışmaların başladığı kimilerine göre bir din adamı, kimilerine göre vatan haini bir isim olan Şeyh Said’i birde biz değerlendirelim.

Her ne kadar benim yanımda konumlandırdığım yeri belli ise de sizler için konuyu biraz açmak istedim.

Merkezi yönetime karşı başlatılan bir isyanın başı olan şeyh Said, o yıllarda bölgenin kanaat önderi olan Kürt asıllı bir din alimidir.

O yıllarda Kurtuluş Savaşı kazanılmış, işgal güçleri memleketi terk etmiş, Cumhuriyet ilan edilmiş, ülkede ekonomik, siyasal ve hukuksal değişimlere yönelik adımlar atılmaya başlanmış…

Fakat birileri bu değişimlerden hoşnut olmadığı için bir başka deyişle eski düzenin devamını arzuladıkları için kendi özel konumlarını da kullanarak halkı ayaklanmaya teşvik ediyorlardı.

Özellikle hilafetin kaldırılmasıyla birlikte ayaklanmaya başlayan Şeyh Said, yanına bağımsız Kürdistan hayali kuran kişileri de alarak, o zamanlar henüz çok yeni olan Türkiye Cumhuriyetine karşı isyana başlamışlardır.

 

Zaten kurtuluş savaşının kazanılması bu tür çevreler tarafından pek hoş karşılanmadığı sonradan birlikte hareket edecekleri “Azadi” isimli örgütten anlıyoruz.

Kürdistan özgürlük derneği adlı bu gizli örgüt, kurtuluş savaşı yıllarında İngilizlerle birlikte hareket etmiş, doğu Anadolu’da kapsamlı bir ayaklanma çıkarma çalışmalarına girmiştir.

Bunu, İngiltere’nin Bağdat’taki yüksek komiseri Henri Dobbs’ın 1924 yılında Londra’ya gönderdiği raporda, Doğu Anadolu’da geniş kapsamlı bir Kürt ayaklanması olacağından bahsetmesinden daha iyi anlıyoruz.

Çıkarılmak istenen bu Kürt ayaklanması Musul sorununun çözümünde dikkatimizi Doğu Anadolu’ya çevirterek, İngilizlerin Musul’u Irak’a bağlamasını kolaylaştıracaktı.

 

Çünkü; 1924 yılında Atatürk Musul’a asker göndermeyi ve bölgeden İngilizleri çıkarmayı planlıyordu. İngilizlerin desteklediği Yunan ordusu 150-200 bin askerini ve silahlarını Anadolu’da bırakarak kaçmıştı.

İngiltere’de hükümet istifa etmek zorunda kalmış, dolayısıyla Musul’da Türk ordusuna direnmelerinin mümkün olmadığı bir dönemde Doğu Anadolu’da Nesturi ve Şeyh Said isyanların çıkarılması ve Musul için hazırlanan kuvvetlerimizin isyanı bastırmaya gitmesi hain bir işbirliği neticesinde belki de Musul’un elimizden kayıp gitmesine neden olmuştur.

İlginizi çekebilir!  Aklımda Deli Sorular

Öyle ki, İngiliz Hükümetinin Musul sorunuyla ilgili olarak resmen Milletler Cemiyetine başvurduğu 6 Ağustos 1924 tarihinin ertesi günü Hakkari’de Azadi örgütünün desteği ile “Nesturi” ayaklanması patlak verecektir. Bu ayaklanmanın perde arkasında İngilizlerin olması bizi pek şaşırtmıyordu artık.

Şeyh Said ayaklanması 13 Şubat 1925 günü, Diyarbakır Piran köyünde saklanan mahkumları almaya gelen jandarmalara ateş açılmasıyla başlıyor.

Şeyh Said’in emriyle telgraf hatlarını kesen ayaklanmacılar 16 Şubat’ta Darahini’yi (genç) ele geçirerek Vali ve diğer resmî görevlileri etkisiz hale getiriyorlar.

 

Şeyh Said, her ne kadar amaç farklıysa da, halkı din adına ayaklanmaya çağırıp “hükümet dinsizdir”, “şeriat isteriz”, “halifesiz Müslüman olmaz” gibi bildirilerle bölgede yeteri kadar askeri gücün bulunmamasını da fırsat bilerek ayaklanmanın geniş bir alana yayılmasını başarıyordu.

Hükümet 24 Şubat’ta kısmi seferberlik kararı alıp, ardından TBMM hükümetin önerisiyle bölgede bir aylık Sıkıyönetim ilan ediyordu.

26 Şubat’ta ayaklanmacıların yağma ve çapulculuğa giriştiğini gören Elazığ halkı birleşerek ayaklanmacıların kentten kovulmasını başarıyordu.

7 Mart’ta doruk noktasına ulaşan ayaklanma Şeyh Said’in emrindeki beş bine yakın silahlı aşiret mensubu Diyarbakır’a doğru saldırıya geçiyordu.

Diyarbakır halkının orduya desteğiyle birlikte isyancılar kente sızamadan püskürtülüyordu.

Yavaş yavaş tüm isyancılar derdest edilerek ayaklanma sona erdiriliyordu.

13 Şubat’ta başlayan ayaklanma 15 Nisan’da sona eriyordu.

Başta Şeyh Said olmak üzere ayaklanmaya katılanların duruşması 21 Mayısta başlıyor, 28 Haziran’da açıklanan karara göre Şeyh Said’le birlikte 46 kişinin idam edilmesine hüküm veriliyordu.

29 Haziran 1925 tarihinde ise infaz gerçekleşiyordu.

 

Kısa bir özetini geçtiğim bu olayı;

O zaman ki şartları ve ayaklarına pranga vurulmaya çalışılan genç Cumhuriyetimizi göz önüne getirerek, belki de Musul’u topraklarımıza katmamıza engel olan bu ayaklanmaya sebep olanlar sizce Vatan haini mi, kahraman mı?

İlginizi çekebilir!  Akşener Dümensiz Gemide Ufku Gözlüyor - I

Gerçi Şeyh Said’in günümüz versiyonu FETÖ’nün bile hain bir yapılanma olduğunu kabul etmeyen yüzbinler olduğunu var sayarsak, bundan tam yüzyıl önceki Şeyh Said’i hain görmeyenlerin varlığını da kabul etmemiz gerekiyor.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

haydar as

Haydar AS – 20 Aralık 2023

 

Son günlerde bir bulvara isminin verilmesiyle tartışmaların başladığı kimilerine göre bir din adamı, kimilerine göre vatan haini bir isim olan Şeyh Said’i birde biz değerlendirelim.

Her ne kadar benim yanımda konumlandırdığım yeri belli ise de sizler için konuyu biraz açmak istedim.

Merkezi yönetime karşı başlatılan bir isyanın başı olan şeyh Said, o yıllarda bölgenin kanaat önderi olan Kürt asıllı bir din alimidir.

O yıllarda Kurtuluş Savaşı kazanılmış, işgal güçleri memleketi terk etmiş, Cumhuriyet ilan edilmiş, ülkede ekonomik, siyasal ve hukuksal değişimlere yönelik adımlar atılmaya başlanmış…

Fakat birileri bu değişimlerden hoşnut olmadığı için bir başka deyişle eski düzenin devamını arzuladıkları için kendi özel konumlarını da kullanarak halkı ayaklanmaya teşvik ediyorlardı.

Özellikle hilafetin kaldırılmasıyla birlikte ayaklanmaya başlayan Şeyh Said, yanına bağımsız Kürdistan hayali kuran kişileri de alarak, o zamanlar henüz çok yeni olan Türkiye Cumhuriyetine karşı isyana başlamışlardır.

 

Zaten kurtuluş savaşının kazanılması bu tür çevreler tarafından pek hoş karşılanmadığı sonradan birlikte hareket edecekleri “Azadi” isimli örgütten anlıyoruz.

Kürdistan özgürlük derneği adlı bu gizli örgüt, kurtuluş savaşı yıllarında İngilizlerle birlikte hareket etmiş, doğu Anadolu’da kapsamlı bir ayaklanma çıkarma çalışmalarına girmiştir.

Bunu, İngiltere’nin Bağdat’taki yüksek komiseri Henri Dobbs’ın 1924 yılında Londra’ya gönderdiği raporda, Doğu Anadolu’da geniş kapsamlı bir Kürt ayaklanması olacağından bahsetmesinden daha iyi anlıyoruz.

Çıkarılmak istenen bu Kürt ayaklanması Musul sorununun çözümünde dikkatimizi Doğu Anadolu’ya çevirterek, İngilizlerin Musul’u Irak’a bağlamasını kolaylaştıracaktı.

 

Çünkü; 1924 yılında Atatürk Musul’a asker göndermeyi ve bölgeden İngilizleri çıkarmayı planlıyordu. İngilizlerin desteklediği Yunan ordusu 150-200 bin askerini ve silahlarını Anadolu’da bırakarak kaçmıştı.

İngiltere’de hükümet istifa etmek zorunda kalmış, dolayısıyla Musul’da Türk ordusuna direnmelerinin mümkün olmadığı bir dönemde Doğu Anadolu’da Nesturi ve Şeyh Said isyanların çıkarılması ve Musul için hazırlanan kuvvetlerimizin isyanı bastırmaya gitmesi hain bir işbirliği neticesinde belki de Musul’un elimizden kayıp gitmesine neden olmuştur.

İlginizi çekebilir!  Akşener Dümensiz Gemide Ufku Gözlüyor - I

Öyle ki, İngiliz Hükümetinin Musul sorunuyla ilgili olarak resmen Milletler Cemiyetine başvurduğu 6 Ağustos 1924 tarihinin ertesi günü Hakkari’de Azadi örgütünün desteği ile “Nesturi” ayaklanması patlak verecektir. Bu ayaklanmanın perde arkasında İngilizlerin olması bizi pek şaşırtmıyordu artık.

Şeyh Said ayaklanması 13 Şubat 1925 günü, Diyarbakır Piran köyünde saklanan mahkumları almaya gelen jandarmalara ateş açılmasıyla başlıyor.

Şeyh Said’in emriyle telgraf hatlarını kesen ayaklanmacılar 16 Şubat’ta Darahini’yi (genç) ele geçirerek Vali ve diğer resmî görevlileri etkisiz hale getiriyorlar.

 

Şeyh Said, her ne kadar amaç farklıysa da, halkı din adına ayaklanmaya çağırıp “hükümet dinsizdir”, “şeriat isteriz”, “halifesiz Müslüman olmaz” gibi bildirilerle bölgede yeteri kadar askeri gücün bulunmamasını da fırsat bilerek ayaklanmanın geniş bir alana yayılmasını başarıyordu.

Hükümet 24 Şubat’ta kısmi seferberlik kararı alıp, ardından TBMM hükümetin önerisiyle bölgede bir aylık Sıkıyönetim ilan ediyordu.

26 Şubat’ta ayaklanmacıların yağma ve çapulculuğa giriştiğini gören Elazığ halkı birleşerek ayaklanmacıların kentten kovulmasını başarıyordu.

7 Mart’ta doruk noktasına ulaşan ayaklanma Şeyh Said’in emrindeki beş bine yakın silahlı aşiret mensubu Diyarbakır’a doğru saldırıya geçiyordu.

Diyarbakır halkının orduya desteğiyle birlikte isyancılar kente sızamadan püskürtülüyordu.

Yavaş yavaş tüm isyancılar derdest edilerek ayaklanma sona erdiriliyordu.

13 Şubat’ta başlayan ayaklanma 15 Nisan’da sona eriyordu.

Başta Şeyh Said olmak üzere ayaklanmaya katılanların duruşması 21 Mayısta başlıyor, 28 Haziran’da açıklanan karara göre Şeyh Said’le birlikte 46 kişinin idam edilmesine hüküm veriliyordu.

29 Haziran 1925 tarihinde ise infaz gerçekleşiyordu.

 

Kısa bir özetini geçtiğim bu olayı;

O zaman ki şartları ve ayaklarına pranga vurulmaya çalışılan genç Cumhuriyetimizi göz önüne getirerek, belki de Musul’u topraklarımıza katmamıza engel olan bu ayaklanmaya sebep olanlar sizce Vatan haini mi, kahraman mı?

İlginizi çekebilir!  Kültür Bakanlığı bizim neyimiz olur?

Gerçi Şeyh Said’in günümüz versiyonu FETÖ’nün bile hain bir yapılanma olduğunu kabul etmeyen yüzbinler olduğunu var sayarsak, bundan tam yüzyıl önceki Şeyh Said’i hain görmeyenlerin varlığını da kabul etmemiz gerekiyor.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.