Toplum olarak nereye sürükleniyoruz!

haydar as devlet

Haydar AS – 30 Ağustos 2023

Aile, içinde bulunduğu toplumun gelenek ve göreneklerini , değer yargılarını ve kültürünü yansıtan ve topluma karşı sorumlulukları olan bir kurum olarak tarif edilmiştir.

Toplumun en küçük yapı birimi olan aile sevgi, hoşgörü, fedakarlık ve güven üzerine kurulmuş bir kurumdur. Bunlardan bir tanesinin bile olmaması aile içinde ciddi sarsıntılara yol açar.

Aile aynı zamanda birey ile toplum arasında bir köprü oluşturduğu için toplumun temel direğidir. Aile yapısı ne kadar sağlam olursa toplum da o kadar sağlam olur.

Şimdi yukarıda yapmış olduğum bu tarifi günümüze uyguladığımızda, maalesef ailelerin oluşturmuş olduğu toplumumuzun büyük kısmının bu ilkelerden çok uzakta olduğunu görmekteyiz.

Dünyada meydana gelen sosyal ve kültürel olaylara anında ayak uyduran toplumumuz, maalesef kendi kültürünü, kimliğini ve benliğini unutarak ahlaki yozlaşmalara dört elle sarılıyor.

Ahlaksızlık, madde bağımlılığı, kültürel yozlaşma o kadar yaygınlaşıyor ki toplum olarak tüm değerlerimizden gitgide uzaklaşıyoruz. Batının silahla, bombayla yapamadığını özellikle bizim gibi ülkelerin değer yargılarını zaafa uğratarak pek de güzel başardığını görmekteyiz.

Dikkat ederseniz büyük bir bölümümüzün evine soktuğu dijital platformlardaki dizi ve filmlerde işlenen temel konuyla alakası olmayan eşcinsel yaşam, madde kullanımı, evlilik dışı yaşam hatta eş paylaşımına kadar yansıtılan iğrençliklerin özendirilerek normalleştirilmesi hiç birinizin gözünden kaçmamıştır.

Öylesine uyuşturulmuşuz ki toplum olarak yaşananlara tepkisiz kalmakla birlikte sıradanlaştırmaya doğru gidiyoruz.

Bir taraftan “İstanbul Sözleşmesi”nin dayatılmasına direnirken, öbür yanda dinden uzak bir kısım sözde cemaatlerin sapkınlıklarını izlerken kanımızın donduğunu hissediyoruz.

Gün geçmiyor ki televizyonlarda kadına şiddet, tecavüz, cinayet, eşcinsel birliktelikler, pedofili gibi iğrenç haberleri görmeyelim.

Ahlaksızlığın Nirvana’sını yaşıyoruz adeta !

Çiftlerin, evliliği saçma bulup ortak ev arkadaşlığı gibi absürt birlikteliklerden peydahlanan çocukların yarınlarını varın siz hesap edin.

Tüm bu olaylar aile yapılarımızı koruyamamaktan kaynaklanıyor. Oysa geleneksel Türk aile yapısından uzaklaşmaz isek bu tür olayların birçoğunun önüne geçmiş oluruz.

Geleneksel yapı derken elbette ki dede, nine, anne, baba ve kardeşlerden oluşan geniş aile yapısını isterdim, fakat günümüzde konutların bu tür yaşama elverişli olmamasından dolayı çekirdek aile olarak da bu dayanışmayı pek de güzel başarabiliriz.

Aile içi eğitimin yanı sıra elbette ki okullarda verilen eğitim de çok önem arz etmektedir.

Karnelerimizin sağ tarafında bulunan ,halen var mı bilmiyorum ama hep “pekiyili” olan önemsiz olarak görülen bölüm vardı ya!

Keşke matematik, Türkçe, fen gibi değerlendirmeye tabi tutulsaydı , henüz çocukların birey olma döneminde toplumun Yapı taşlarını oluşturması bakımından sağlam bir zemin oluştururdu diye düşünüyorum.

Sevgi, saygı, hoşgörü ve fedakarlık gibi kavramları birey olarak kendimize düstur edinirsek inanın bu musibetlerin büyük bölümünü bertaraf etmiş oluruz.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

haydar as devlet

Haydar AS – 30 Ağustos 2023

Aile, içinde bulunduğu toplumun gelenek ve göreneklerini , değer yargılarını ve kültürünü yansıtan ve topluma karşı sorumlulukları olan bir kurum olarak tarif edilmiştir.

Toplumun en küçük yapı birimi olan aile sevgi, hoşgörü, fedakarlık ve güven üzerine kurulmuş bir kurumdur. Bunlardan bir tanesinin bile olmaması aile içinde ciddi sarsıntılara yol açar.

Aile aynı zamanda birey ile toplum arasında bir köprü oluşturduğu için toplumun temel direğidir. Aile yapısı ne kadar sağlam olursa toplum da o kadar sağlam olur.

Şimdi yukarıda yapmış olduğum bu tarifi günümüze uyguladığımızda, maalesef ailelerin oluşturmuş olduğu toplumumuzun büyük kısmının bu ilkelerden çok uzakta olduğunu görmekteyiz.

Dünyada meydana gelen sosyal ve kültürel olaylara anında ayak uyduran toplumumuz, maalesef kendi kültürünü, kimliğini ve benliğini unutarak ahlaki yozlaşmalara dört elle sarılıyor.

Ahlaksızlık, madde bağımlılığı, kültürel yozlaşma o kadar yaygınlaşıyor ki toplum olarak tüm değerlerimizden gitgide uzaklaşıyoruz. Batının silahla, bombayla yapamadığını özellikle bizim gibi ülkelerin değer yargılarını zaafa uğratarak pek de güzel başardığını görmekteyiz.

Dikkat ederseniz büyük bir bölümümüzün evine soktuğu dijital platformlardaki dizi ve filmlerde işlenen temel konuyla alakası olmayan eşcinsel yaşam, madde kullanımı, evlilik dışı yaşam hatta eş paylaşımına kadar yansıtılan iğrençliklerin özendirilerek normalleştirilmesi hiç birinizin gözünden kaçmamıştır.

Öylesine uyuşturulmuşuz ki toplum olarak yaşananlara tepkisiz kalmakla birlikte sıradanlaştırmaya doğru gidiyoruz.

Bir taraftan “İstanbul Sözleşmesi”nin dayatılmasına direnirken, öbür yanda dinden uzak bir kısım sözde cemaatlerin sapkınlıklarını izlerken kanımızın donduğunu hissediyoruz.

Gün geçmiyor ki televizyonlarda kadına şiddet, tecavüz, cinayet, eşcinsel birliktelikler, pedofili gibi iğrenç haberleri görmeyelim.

Ahlaksızlığın Nirvana’sını yaşıyoruz adeta !

Çiftlerin, evliliği saçma bulup ortak ev arkadaşlığı gibi absürt birlikteliklerden peydahlanan çocukların yarınlarını varın siz hesap edin.

Tüm bu olaylar aile yapılarımızı koruyamamaktan kaynaklanıyor. Oysa geleneksel Türk aile yapısından uzaklaşmaz isek bu tür olayların birçoğunun önüne geçmiş oluruz.

Geleneksel yapı derken elbette ki dede, nine, anne, baba ve kardeşlerden oluşan geniş aile yapısını isterdim, fakat günümüzde konutların bu tür yaşama elverişli olmamasından dolayı çekirdek aile olarak da bu dayanışmayı pek de güzel başarabiliriz.

Aile içi eğitimin yanı sıra elbette ki okullarda verilen eğitim de çok önem arz etmektedir.

Karnelerimizin sağ tarafında bulunan ,halen var mı bilmiyorum ama hep “pekiyili” olan önemsiz olarak görülen bölüm vardı ya!

Keşke matematik, Türkçe, fen gibi değerlendirmeye tabi tutulsaydı , henüz çocukların birey olma döneminde toplumun Yapı taşlarını oluşturması bakımından sağlam bir zemin oluştururdu diye düşünüyorum.

Sevgi, saygı, hoşgörü ve fedakarlık gibi kavramları birey olarak kendimize düstur edinirsek inanın bu musibetlerin büyük bölümünü bertaraf etmiş oluruz.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.