Baykar Makine, Yüksek Makine Mühendisi Özdemir Bayraktar tarafından 1984 yılında otomotiv parçaları imal eden bir şirket olarak kuruluyor.
Bu küçük işletmenin sahibi Merhum Özdemir Bayraktar, işletmeyi epey bir süre işletirken çocuklarını da yetiştirip okutarak 2000’li yıllarda çocuklarıyla birlikte şirketi yönetiyor.
Bu arada çocuklardan Selçuk Bayraktar İTÜ Elektronik bölümünde lisans eğitimini tamamlayarak almış olduğu bir burs ile İHA’lar konusun da Amerika da yüksek lisans eğitimi alıyor. İHA’ların uçuş deneylerinde bulunan Bayraktar daha sonra burslu olarak MIT’ten doktora teklifi alarak orada İHA’ların manevra kabiliyetleri konularında çalışmalar yürütüyor.
Aynı zamanda babası ve kardeşleriyle birlikte Türkiye’de bu teknolojinin gelişmesi için çalışmaya başlıyorlar.
Türkiye’de bu çalışmalar yoğunlaşınca Selçuk Bayraktar doktorasını yarıda bırakıp 2007 yılında yurda dönüp anne, baba ve kardeşler olarak aile şirketlerinde çalışmaya başlıyorlar.
Çalışma derken, klasik aile şirketleri çalışması aklınıza gelmesin.
Atölyeyi mesken edinip gece gündüz çalışmadan bahsediyorum, anne Canan hanım dâhil atölyede sık sık uyumak zorunda kalmaklar bile söz konusu.
Bu arada ismi geçmişken bahsetmemek olmaz Canan hanımdan;
İstanbul’da doğan Canan Bayraktar 1971 yılında İstanbul üniversitesi iktisat fakültesi bölümünden mezun oluyor.
Türkiye sınai kalkınma bankasında çalışmaya başlıyor ve Türkiye’nin ilk kadın bilgisayar programcıları arasında yer alıyor.
Şu anda da anne Canan Bayraktar Baykar grubun finans yönetiminin başında bulunuyor.
Bu birliktelik, azim ve kararlılık sonucu Baykar Grubu’nun savunma ihracatında özellikle hava araçlarında lider durumda olarak dünyanın birçok ülkesinin semalarında Türk bayrağının dalgalanmasını sağlıyor.
Şimdi bu kısa bilgilerden sonra her şey yolunda gitmiş gibi bir algı oluşmasın zihinlerinizde lütfen.
Bir ülkenin kendi evladına yapabileceği her tür engel ve yıldırmaya rağmen mücadelelerine yılmadan devam etmişler. Başka ülkelerden gelen ballı kaymaklı teklifleri tereddüt etmeden reddetmişler.
Devlet içinde devlet olduğu dönemlerde her işleri bürokratik engellere takılmış doğal olarak!
Kazanmış oldukları ihalelerinin imzalamaktan imtina edilmesi mi dersin, deneme uçuşları için izin verilmemesi mi dersin, üstelik bu firma devletten bir kuruş kredi almadan başarıyor tüm bu gelişmeleri.
Tüm bu talihsiz durumlar yaşandı bitti, artık ülkemizde her türlü girişimcinin yolu açıktır demek üzereyken bir siyasinin Bayraktar kardeşleri kast ederek “ONLARA DA DOKUNACAĞIZ” demesi halen bağırsaklarımızı iyi temizleyemediğimizin bir göstergesi olmuştur.
Bu tür zihniyete sahip olanlar şunu iyi bilsin ki,
Bu aslan parçası kardeşlere dokunursa, yüce milletimizin öz evlatları, el üstünde tutarak dokunur.
Ötesi berisi yok bunun, hangi siyasi görüşte olursa olsun artık millet bu milli ve yerli sermayeyi sahipleniyor ve gurur duyuyor.
Yazımı Anne Canan Bayraktar’ın oğullarına yazdığı vasiyetiyle bitirmek istiyorum.
“Oğullarım, bu geliştirdiğimiz teknolojiyi her türlü engellemelere, entrika ve yıldırma politikalarına rağmen Türk ordusunun şerefli evlatlarının hizmetine sunmamanız halinde sizleri başarısız addedeceğimin bilinmesini, süt hakkım olarak niyaz ediyorum”
Yorumlar kapalı.