hacı murat dinçer

Hacı Murat DİNÇER – 08 Ağustos 2024

 

“Savaş, politikayı diğer araçlarla devam ettirmektir.”    Carl von Clausewitz

Apar topar kalkıp geldiği Sofya’da Koca Korkut’un yaşadığı köye geçmeden evvel şehirde bir gece konaklayacaktı. Türk iş adamı Sudi Özkan’a ait Prenses Otel’in resepsiyonisti Bulgarca sorunca (Kak si?) Türkçe cevap verdi:

– İyiyim, Türkçe bilen personel lütfen!

Kızılağaç ‘tan Nuri gidegele kendisini tanımış, son yıllarda nedense Türkçe bilen sayısının düştüğü bu Türk Otelinde; Sofya’da yaşayan sevgilisini görmek için zırt pırt gelen Avukat Fatih’in gönlünü hoş tutunca bahşişin Benjaminlisini alacağını öğrenmişti. Resepsiyonun arkasındaki odaya haber düşünce ok gibi fırladı:

  • Ağabey hoş geldin! Nasılsın?
  • İyiyim aslan, sen nasılsın, aile nasıl?
  • Eh işte ağabey…
  • Tamam koçum, her zamanki odalardan biri ve her zamanki ayarlamalar, iş sende.
  • Emrindir ağabey.

Fatih lobideki koltuklara doğru hareketlendiğinde Nuri de otel giriş işlemlerine başlamıştı.

Gül’le, Knyaginya Maria Luiza Bulvarı’ndaki Cafe 1920 ‘de buluştuklarında; selam bile vermeden önündeki espresso bardağındaki kalan kahveyi fondip edip hemen lafa girdi:

  • Nasılsın demiyorum bacım, umarım iyisindir. Her zamanki gibi otelden kameraları baypas ederek çıkacağım, otele yürüyüş mesafemi ve olası gecikmeleri de hesapla, yaklaşık bir saat sonra otele giriş yap, direk odaya çık. Oda servisini ara zaten hazırlardır, 24 saatlik yiyecek içecek sipariş et, kapı kilidindeki kimse rahatsız etmesin modunu aç ve dönüşümü bekle. Biraz geciktim daha yolum uzun malum, Koca Korkut bekler. Acil bir durum veya kopuş olursa sen makul bir zaman sonra çık.

Gül tamam anlamında başını salladı, ayağa kalkarak Fatih’e sarıldı ve ceketinin cebine otelin birkaç sokak ilerisine park ettiği otomobilin anahtarını koyarken oda kartını aldı. Tek kelime etmedi, edemezdi de. Bulgaristan’da Komünist rejimin içine doğan Türk kız çocuklarından birisi olarak yaşadığı zulüm, işkence ve asimilasyon küçük bedeni ve beynine o kadar ağır gelmişti ki; Bulgarların kendi ismini Sofia olarak değiştirmeleri ve seslenmelerine tepki olarak 6 yaşından beri konuşmuyordu. Otuz dört yıldır ne konuşmuş ne de gülmüştü. Koca Korkut sayesinde içindeki kini diri tutuyor, karınca misali yuvaya elinden geleni taşıyordu. Altı aydır görmediği Koca Korkut’u Fatih’in göreceğine içerledi, kıskandı.

Fatih yola çıkalı bir saat kadar olmuştu. Şose yolların bitmek bilmeyen virajlarının bunaltıcı tekdüzeliği düpedüz ölüme davetiye çıkarıyordu. Tabelasız, kendisini bile kaybetmiş kayıp yolun yirmi yedinci virajından aniden sağa kırdı; yaşlı kayın ağaçlarının koyu yeşil serinliğinin devam ettiği toprak yola girdiğinde iki kadim kayın ağacının gövdeleri arasındaki boşluğu örümcek titizliğiyle sarmış sarmaşığın dalları arasına arabayı sürdü. Yıllardır Koca Korkut’un evine üç km ötede yetiştirdiği sarmaşık kayın ağaçlarının koyu gölgesinde gizli bir sığınak oluşturmuştu. Bunu; Koca Korkut’a gelebilen yedi kişi bilir, yedisi de birbirini bilmezdi.

İlginizi çekebilir!  Çipras'ı Kimler Alkışladı?

Arabayı bıraktığı zuladan Koca’nın köy evine doğru yayan seğirtmeye başlar başlamaz olanca canlının feveranı sardı ormanı: Kurdu uludu, Ayı kükredi, çakal çığladı. Güldü Fatih; hala eski kafa önlemler diye düşünürken Koca Korkut’un sesi gürledi arkasından:

  • Hoş geldin evlat; bek gözün kör olmuş hayırdır!
  • Yok Baba; hürmetten …
  • Ha! Gördün yani beni?

Gülüşüp sarıldılar.

Prof. Koca Korkut: Lisans eğitimini Boğaziçi’nde, yüksek lisansını (MA) ABD Harvard Üniversitesi’nde, Doktorasını (PhD) İngiltere Oxford Üniversitesi’nde tamamlamış, yıllarca Dekanlık yapmış; uluslararası alanda tanınmış, ödüllü bir bilim insanıyken birdenbire Bulgaristan’daki bu terk edilmiş köye her şeyden elini ayağını çekip, tabiri caizse söke söke yerleşmişti. Bu herkesin bildiği ve gördüğü Prof. Koca Korkut’tu. Fatih’in katmanının yedisi de onu KAM bilir, öyle sayarlardı. Hepsi Dünya’ya gözlerini açtıklarında KAM’ ları Koca Korkut’u görmüştü. Onun eğitimi; aldıkları eğitimin en zoruydu. O: Beyinlerine çocuk yaşlarında kazınan ve günlerce aç, susuz, uykusuz kalmalarına sebep olan cevapsız soruların sahibiydi.

Koca Korkut tek gözlü tahta kulübesinin verandasındaki masaya ilişir ilişmez uzatmadan girdi lafa:

  • Bak evlat biliyorsun bu kitabı çalma girişiminden sonra siklet merkezini ve emanetleri Kuzeye taşıdık. Ayakla beyin birbirinden uzaklaştı. Şimdi bu uzaklıktan kaynaklanan boşluğu sen dolduracaksın. Bazı notların kitaptan kopyalanıp Devlete götürülmesi lazım. At iti it izine karıştı. Oku, ezberle, yanında taşıma, yok et.  Bu son İsrail durumunu elde olanla, popüler olanla karıştırmasınlar. Onun bunun hulul kuşu laflarına Devlet aklını emanet etmesinler. Aksi söylenene kadar, doğrusu budur.

Ayran kattım, biraz yağlı, yayıktan aldım şimdi, iç onu koyul yola, benim böğürtlene çıkmam lazım hava dönmeden, Allah’a emanet ol.

Durum Fatih’in sandığından daha acil olmalıydı ki; on yıl evlat gibi bakıp yetiştirdiği adam onca yoldan gelmiş, bir bardak ayran ve bir hard diski eline tutuşturup; lafa söze dalmadan işine gücüne baksın diye hasreti ve sohbeti öteleyerek, kulübenin de bir parçası olduğu koyu kayın ormanının yeşil gölgelerinin serinliğinde bir iki dakika içinde gözden kaybolmuştu.

İlginizi çekebilir!  Paranın 'metafizik' enflasyonu

Fatih planlanandan önce otel odasına geri sızmış ve Gül’ü uğurlamıştı. Saman kâğıda daktilo ile yazılmış orijinal nüsha fotokopileri üzerinden başladı okumaya ve ezbere:

Not alıyordu ezber çalışmak için:

  • 1492 İspanya Katolik Kral Ferdinand ve Kraliçe Isabella, Sultan 2. Bayezid, İzmir, Sefarad.
  • 1901 Theodor Herzl, 2.Abdülhamid, Siyonizm doğuyor.
  • 1916-1917 Balfour Deklarasyonu, Osmanlıya karşı Arap İsyanı başlar
  • 1918 İngilizlerin Filistin’i işgali artık Osmanlı toprağı değil
  • 1920 San Remo Konferansı Filistin İngiliz Mandası olur, Yahudi yerleşimine açılır.
  • 1933 Albert Einstein ve Atatürk
  • 1933-1939 (Beşinci Aliyah) Nazi Almanya’sından kaçan Yahudilerin büyük göç dalgası. Bu dönemde Filistin’e yaklaşık 250.000 Yahudi göç eder. Bu göçmenler, Filistin’de toprak satın alarak yerleşimlerini genişletirler.
  • 1947 Birleşmiş Milletler, Filistin’i Yahudi ve Arap devletleri olarak ikiye bölen planı kabul eder.
  • 14 Mayıs 1948 David Ben-Gurion, İsrail Devleti’nin bağımsızlığını ilan eder. Bu tarih, modern İsrail Devleti’nin kuruluşunu simgeler.
  • 1948-1949 İsrail’in bağımsızlık savaşı. İsrail, Arap ülkeleriyle savaşa girer ve savaşı kazanır. Mısır, Ürdün, Suriye ve Irak
  • 1949 İsrail Devleti’ni ilk tanıyan Müslüman ülke Türkiye oldu.
  • 1956 Süveyş Krizi
  • 1967 Altı Gün Savaşları
  • 1973 Yom Kippur Savaşı
  • 1970 ASALA – Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Yaser ARAFAT
  • 1978 PKK- FKÖ Yaser ARAFAT
  • Hıristiyan Siyonizmi, Evanjelizm, ABD, Donald Trump
  • Asenath Barzani (1590–1670) Kuzey Irak Barzan Şehri, babası, mezar, ziyaret
  • Cizre, Levy, PKK- PYD/YPG, Evanjelizm
  • Türkiye: Adnan OKTAR ve Fethullah GÜLEN, Evanjelizm
  • Antalya – Lara kamp, APO, İsrailli ajanlar, eğitim
  • 1978 Namık Kemal Ersun
  • 26 Eylül 1990, suikast

 

Kime ait olduğunu bilmediği el yazmalarından alınan notlara geçti: ‘’ İran ve İsrail savaşmaz. ABD, İngiltere, Fransa, İran ve İsrail arasındaki gizli antlaşma metni. Hamas ve Hizbullah. Direnişte Şii ve Sünni ayrımı.  ‘’

Her okuduğu detay beyninde onlarca bomba etkisi yaptı. Bunca bilgi, belge derlenmiş toplanmış binlerce yıldır devletten devlete aktarılıyordu. Her şey açık ve net ortada duruyordu. En büyük cürüm ortada duran gerçeği görmemekti de mücrim kimdi? Tantanacılık ve hatta apaçık bir cebelleşmenin ortasında cüzdan çoktan gitmişti, şimdi zaman eve dönüş yolunu bulma zamanıydı.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.