faruk taşcı

Prof. Dr. Faruk TAŞÇI – 25 Eylül 2024

 

129’u devlet ve 79’u vakıf olmak üzere Türkiye’de 208 üniversite bulunuyor. Üniversitelerde 36 bin 740’ı profesör, 23 bin 933’ü doçent, 44 bin 741’i doktor öğretim üyesi, 36 bin 341’i öğretim görevlisi ve 42 bin 766’sı araştırma görevlisi olmak üzere toplam 184 bin 21 akademisyen var. Akademisyenler için önemli gündemlerden biri de “geçim” meselesi.

Geçim Zaruriyyâttandır

Geçim, bir insan için zarurî bir mesele; olmazsa olmaz. İnsanın varlığının devamı açısından “inanç, can, akıl, nesil ve malın korunması” şart çünkü bunlar her insanın asgari ihtiyaçları.

İnancın korunması, olmazsa olmaz çünkü davranışlar, yaşam tarzları, tercihler, tutumlar vb. hepsi (ama şöyle ama böyle) dinin etkisi altında. Ayrıca din, ailede ve toplumda dayanışmanın güçlenmesi ve ilişkilerde işbirliğinin gelişmesi için elverişli ortam sunar.

Canın korunması da buna benzer. Hayatta kalmak için gıda, giyim ve barınma gibi araçlar gerekli; temiz içme suyu, yakacak ve elektrik de buraya dâhil. Yemek, içmek, giyinmek ve mesken zaman değişse de değişmeyen temel hayatta kalma araçları. Hastalık durumunda medikal malzemeler de benzer. Mesela görme engelli ve yatalak hasta için refakat da canın korunması kapsamında. Yine mesela tarım ile ilgili adımlar da canın korunması kapsamında. Ülkenin savunulması da canın korunması içerisinde.

Neslin korunması da zaruriyyattan. Evliliğin kurumsallaşması ve zinanın yasaklanması, ilk akla gelen. İktisadî açıdan neslin korunması ise, doğal kaynakların tükenmesi, çevre kirliliği ve genel ekolojik denge gibi farklı değişkenlerin korunması şeklinde oluyor.

Zaruriyyatın diğer boyutu, aklın korunması. Akıl, dünya hayatında ahiret hayatını kazanabilecek özelliğe sahip ve bunun korunması gerekli. Aklın korunması için de eğitim önemli. Ayrıca akla zarar veren şeylerden aklın korunması da şart. Alkollü içkilerin ve diğer aklı devre dışı bırakan maddelerin menedilmesi buraya dâhil.

Malın korunması da zaruri. Gelir ve bununla elde edilen mal önemli ve vazgeçilmez bir ihtiyaç. Gelirin temini ve malın korunması, geniş manada kişinin kendi malını veya başkalarının malını tahrip etmesine de mâni olur.

İlim Ehli Olmak ile Geçim İlişkisi

Böyle bir zeminde ilim ehli (akademisyen) için akıl olmazsa olmaz elbette, can da öyle. Ahlâkî zemin açısından akademisyen için neslin korunması boyutu da çok önemli. İnanç meselesi mümin olan akademisyen için olmazsa olmaz. Akademisyen için gelir/mal boyutu da olmazsa olmaz çünkü İbn Haldun’un da belirttiği üzere “geçim, ilimden önce gelir… Geçinmenin diğerlerin önce gelmesinin sebebi, geçinmenin doğal bir zaruret ve ihtiyaç olmasından ileri gelmektedir. İlim ise, meziyet ve kemaldir (olgunluktur) veya ihtiyaç veya zaruret sevkiyle öğrenilen bilgidir. Dolayısıyla, zaruri olan şey, kemal olan nesneden önce gelir.”

Yani; emeğin beden, akıl ve gönül gücü bulunur ve akademisyen akıl gücü ile vazifesini icra eder. Vazifesini akıl gücü ile icra ederken, akademisyenin gönül gücünü de devreye sokabilmesi için aklının başka dertlerle meşgul olmaması gerekiyor. Hele hele başka dert, “geçim derdi” ise, akıl gücü zayıf işleyecektir. Bu durumda 184 bin 21 akademisyenden işini hakkıyla yapmasını beklemek çok da adil bir beklenti olmayacaktır.

Böyle bir zeminde, bir akademisyenin “Türkiye’de bir akademisyen yayın mı yapsın ders mi versin idarecilik mi yapsın lisansüstü öğrenci mi yetiştirsin?” yakınmalarını duymak mümkün ya da “İstanbul’da bir akademisyen eğer kirada da oturuyorsa geçinmesi için ek iş yapması gerekir” gibi yaklaşımları görmek normal.

Uzun lafın kısası; iltifatın sözlü olmasının yansıması daha çok manevi-psikolojik destek olmakla birlikte, fiili olmasının yansımalarından biri de maddi (finansal) açıdan destek sunmak şeklinde düşünülmeli ve ilim ehlinin geçinme derdini ortadan kaldırmalı ki ilim ehlinden maksimum verim elde edilebilirsin.