Zünnûn-i Mısrî adındaki meşhur mutasavvıf “hayanın sakinleştirdiğini” söyler. Bunun anlamı şudur: Eğer toplumda hâkim olan haya (utanma) ise, toplumda de sakinlik ve huzur olur.

Haya’nın Çeşitleri

Bu noktada Kuşeyrî’ye kulak vermek ve hayanın çeşitleri ile toplumsal huzurun mümkünatını görmek gerekir. Kuşeyrî hayanın yedi (7) türü olduğunu söyler: 1) Nimet hayası, 2) kerem ve cömertlik hayası, 3) suç işleme hayası, 4) kendini kusurlu görme hayası, 5) yüceltme hayası, 6) çekinme hayası ve 7) küçük görme hayası.

Nimet hayası, tıpkı Allah’ın (cc) hayası gibi; her türlü imkânı vermesine rağmen isyan eden kullarına dünyadaki nimetlerini kesmemesi gibi. Kerem ve cömertlik hayası, tıpkı başta Hz. Peygamber (as) olmak üzere tüm peygamber ve varislerindeki gibi; verdikçe verirler, hatta kendileri ihtiyaç halinde olduklarında bile ihtiyacı olanlara verirler (i’sar). Suç işleme hayası, Hz. Adem’in hayası gibi; yani suç işlediğini bilen ve kabul edenin, suç işlemesinden dolayı utandığı için ezilip büzülmesi ve nihayetinde pişmanlık hali içinde tövbe etmesi. Kendini kusurlu görme hayası, tıpkı meleklerin hayası gibi; suç işleme yetenekleri olmasa bile, sürekli iyilik yapma kabiliyetleri gelişmiş olsa bile “kendini yeterli görmeyip” kusuru kendilerinde aramaktan kaynaklı bir mahcubiyet hali.

Yüceltme hayası, tıpkı İsrafil’ın (as) gibi; Allah’tan haya ettiği için kanadıyla kendini örtmesi gibi. Çekinme hayası, Hz. Ali (ra) gibi; Hz. Peygamber’in (as) damadı olmasından dolayı bazı mahrem meseleleri bizzat kendisine soramayıp üçüncü bir kişinin vasıtasıyla sorması gibi. Küçük görme hayası, tıpkı Hz. Musa’nın (as) hayası gibi; dünyevi bir ihtiyacı olduğunda Allah’tan dua ederek istemekten bile utanması gibi.           

Toplumda Haya’nın Varlığının veya Yokluğunun Sonuçları

Bu haya türlerinin toplumlardaki karşılıklarının nasıl olduğuna bakılarak toplumda sakinlik (sükûnet) ve huzur için belli bir çerçeve ortaya koymak mümkün oluyor.

İlginizi çekebilir!  14 Şubat Dedikleri Birkaç Gül ve Birkaç Çikolata, Bana Seni Gerek Seni

Allah’tan sonra en büyük güç devlet. Devletin elinde çok çeşitli nimetler bulunur. Rahatlık dönemlerinde devletin nimetleri, halkına cömert bir biçimde akar; zorluk dönemlerinde de cömertlik derecesi azalsa bile nimetlerin kesilmemesi, halkına her türlü kolaylığı sağlama çabasının devam etmesi, devletin nimet hayasının yansıması olur.

Benzer mantık, ekonomik kriz dönemlerinde özel sektörün çalışanlarına yönelik başta ücretler noktasında olmak üzere cömertliği elden bırakmaması anlamında da mümkün. Cömertlik denince elbette zenginler ve imkân sahipleri de söz konusu olur. Mesela zenginler ve imkân sahipleri cömertlik hayası içinde olsalar; ellerindekileri imkanları, olmayanlar ile severek paylaşsalar, imkânı olmayanların huzur hali artar. Hele bir de zenginliklerini başa kakmadan yani bir nevi yüceltme hayası içinde verseler, elbette toplumdaki muhtaç durumda olanlarda oluşabilecek muhtemel kızgınlık, kırgınlık, bunalım gibi menfi hallerinin uzantısı beddua ve ah yerine “bizleri de düşünen cömert zengin insanlar varmış çok şükür” haliyle hem kendilerinin sükûneti ve huzuru yerinde kalmış olur hem de zenginlerin huzuru için de dua edilmiş olur. Hele hele muhtaç durumda olmasına rağmen dünyevi bir ihtiyacını beyan etmekten haya edenleri (kendini küçük görme hayası) veya çekinme hayalarından dolayı muhtaçlıkları ancak başkalarının haber vermesi ile anlaşılanları yani “hakiki yoksulları” bizzat bulup, onların işini kolay kılmak zenginler ve devlet için ayrıca bir fazilet.

Öte yandan, zengin olsun veya olmasın, insan hata yapabilen varlık; hatasında ısrar edenler helâk olurken (örneğin provokasyonlara düşenlerin) hatasında ısrar etmeyip suç işlemekten kaynaklı hayaya derin bir pişmanlıkla bürünen kişilerden oluşan toplum elbette sükûnet bulmuş toplum olur; bir nevi sıfır kilometre araç gibi, yeni ve tertemiz.

Hatasız kul olmaz ama hatası suça dönüşmeyen insanlar olabilir; ancak bunlardan en kıymetlisi, suça bulaşmasa da suça bulaşanlara veya genel olarak topluma tepeden bakmayan, kibre kapılmayan hatta toplumdaki sorunların kaynağı kendisi olmasa da “acaba benim de bu sorunlarda payım var mı” şeklinde kendisini kusurlu görme hayası içinde olanlardır. Bu insanlar elbette yücelik sahibi ve bunların sayısının çok olması, toplumsal yücelik derecesinin de yüksek olması demek.

İlginizi çekebilir!  Kapitalizm, ‘Evrensel Temel Gelir’e Karşı…

Özetle, bir toplumda haya yoksa herkes dilediğini yapar ve toplumda çatışma ve huzursuzluk oluşur ancak haya varsa “herkes başkasını dikkate alarak ölçülü bir şekilde” dilediğini yapar. Bu da toplumda denge, sakinlik ve huzur demek!

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.