faruk taşcı

Prof. Dr. Faruk TAŞÇI – 29 Mayıs 2024

 

İnsan tertemiz bir şekilde dünyaya geliyor, belli bir müddet dünyada ömür sürüyor, istese de istemese de ölüm gerçeği ile muhatap oluyor. Güzel bir ölüm en çok istenen olmakla birlikte, ölüm gerçeği bazıları için “intihar” etme ile ortaya çıkıyor.

Dünyada ve Türkiye’de İntihar Meselesi

Türkiye’yi de kapsayacak şekilde dünyadaki intiharın durumu konusunda Dünya Sağlık Örgütü’nde (DSÖ) veriler bulmak mümkün. DSÖ’ye göre dünyada her yıl intihar nedeniyle ölenlerin sayısı 1 milyona yaklaşmış durumda; bunların ¾’ü ekonomik olarak düşük ve orta gelir sınıfındaki ülkelerde, ancak (OECD gibi) “zengin ülkeler”de de intihar hiç de az değil. Uzak Asya ülkelerinde intiharlar artıyorken, Kuzey Avrupa ülkelerinde nispeten azalma eğilimde.

Türkiye’de ise 2000’lerin başından bu yana intihar hızı sürekli artış eğiliminde, özellikle son yıllarda daha belirgin bir artış söz konusu. Hatta Türkiye son 50 yılın en yüksek (yüz bin nüfus başına düşen intihar sayısını ifade eden) kaba intihar hızına ulaşmış durumda; 2002’den bu yana intihar nedeniyle ölenlerin sayısı 70 bine dayanmış vaziyette.

Öte yandan gerek dünyada gerek Türkiye’de tüm ölümler içinde intiharın kapladığı alan %1’ler civarında, dünyada en fazla kaybın olduğu ölüm sebeplerinin birincisi değil, dördüncüsü. Bununla birlikte intihar, eskisine göre daha görünür ve bilinir durumda çünkü internet ve sanal medya erişiminin varlığı nedeniyle görünürlüğü daha fazla oluyor.

Nihayetinde dünyadaki ölümler içinde oransal olarak çok fazla bir yer kaplamasa da adı üstünde intihar yani “kendi iradesi ile hayatına son vermek” söz konusu. Bu nedenle diğer ölüm sebepleri içinde kapladığı alan çok olmasa bile, sorunlu/ciddi bir durum!

İnsanlar Neden İntihar Ediyor ve Gençlerin Durumu

İlginizi çekebilir!  Yabancılar Türkiye’ye Neden Yatırım Yapıyor

Bir kere şunu not etmek gerekiyor: Dünyada intiharın en yüksek olduğu ülkelere bakıldığında, bu ülkelerin ortak noktalarının pek bulunmadığı görülüyor; ülkeleri ortak bir gelir grubu, ortak bir coğrafya ya da ortak bir siyasi/ideolojik düzen gibi bir yerde toplamak mümkün değil.

Bununla birlikte, intiharların nedenleri konusunda belli bir çerçeve sunmak mümkün. Bir numaralı intihar gerekçesi, % 90 gibi bir oranla ruhsal sorunlardan kaynaklı. Bunların içinde majör depresyon sorunları, şizofreni, alkol bağımlılığı, bipolar bozukluk gibi alt kırılımlar var. Tabi bu durum, her ruhsal sorunu olanın intihar edeceği veya intihara kalkışacağı anlamına gelmiyor, ancak diğer tetikleyici nedenlerinin de varlığı ile ruhsal sorunu olanların intihar riskleri artıyor. Geçim zorluğu, aile geçimsizliği gibi nedenlerle de intiharın olduğu görülüyor.

Her ülkede durum farklı ama. Mesela dünyada intiharın en yüksek olduğu ülke olan Guyana’da intiharların arkasında depresyon, akıl hastalıkları, kronik (tedavisi olmayan) hastalıklar, iç savaş, ırza tecavüz, işsizlik-yoksulluk gibi sorunların etkisi var. İntiharın ciddi bir sorun olduğu Sri Lanka’da ise maddi zorluklar yanında çete baskıları ve eğitimsizlik gibi sosyal sorunlar intiharı tetikliyor. İntiharın en yaygın olduğu ülkelerden biri olan Güney Kore’de ise iş memnuniyetsizliğinden ve eğitimdeki yüksek rekabetten kaynaklı intiharlar belirgin, yani stres ve baskı etkisi çok büyük. İntihar oranlarının en yüksek olduğu ülkelerden olan Japonya’da ana etken yalnızlık bağlantılı depresyon ve zengin olanlar için de para yönetimindeki sorunlar. Türkiye’de ise ekonomik durumların, aile içi sorunların, başarısızlık baskısının etkisi ile intiharlar olsa da intiharların bilinen en yaygın nedeni ruhsal hastalıklar.

Esasında dünyada ve Türkiye’de intiharların tüm sebeplerini de tetikleyen sebep “eşeğin aklına karpuz kabuğunu getirmek”le (werther etkisi) ilgili. Araştırmalar, (özellikle meşhur kişilerin) intihar haberlerinin yaygınlaşması ile toplumdaki intiharların artığını ortaya koyuyor.

İlginizi çekebilir!  Global Aktör Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)

Tam da bu noktada intihar haberlerinin varlığı, “deli kanlı” durumundaki gençler için meşru zemin anlamına gelebiliyor. Yani “işin içinden çıkamayan” bazı gençler için intihar haberlerindeki sıklık “çıkış yolu” olarak görülebiliyor; “demek ki başkaları da var” modunda kendini “ölüme hazır kılmak” gibi bir yanılsamaya düşebiliyorlar. Zaten dünyada intihar denince 15-29 ve 30-49 yaş grubunun ilk sırada olduğu da dikkate alınınca bu meşrulaştırma durumu meseleyi daha da derinleştirmiş oluyor.

Böyle bir durumda, “gençler intihar etse ne olur ki?” sorusu sorulduğunda İsmet Özel’e atfedilen şu söz akla gelebiliyor: “40 yaşıma kadar hep intiharı düşündüm, ama 40 yaşımdan itibaren insanların intihar etmeye değmeyeceklerini düşünmeye başladım. [Çünkü] bana göre intihar, geride kalanlara yönelik ağır bir suçlamadır; bu mesajı verebileceğin tıynette insan olmadığını düşününce de intihar etmiyorsun.” Yani intihar etmeye “değecek” bir durum veya kişi yok!

İsmet Özel mantığı ile, gence göre intihar nedeni ailesi ise, “intihar etmeye değecek bir ailem yok ki” demesi gerekiyor, eğer nedenini toplum olarak görüyor ise gencin “beni ciddiye almayan böyle bir toplumu ciddiye alıp intihar mı edilir” demesi gerekiyor veya eğer nedeni çalıştığı kurum/ortam ise “haktan anlamayan böyle bir kurum için kendi can hakkımdan vazgeçmeye değmez” demesi gerekiyor. Yani kendileri için “değerli olmayan” kişilere/şeylere, akıllarından geçse bile intihar etmeyerek “değerli olmadıklarını göstermeleri/ispatlamaları” ve hayatın içinde kendileri için değerli olana sarılmaları gençler için en “cins hareket” olacaktır.

Özetle; her ne olursa olsun yaşamaya değer, çünkü toz kadar da olsa dünyada güzellik/değer bulmak mümkün! Toz deyip geçmemek lazım, altının tozu da altındır çünkü.

 

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.