Deniz İSTİKBAL – 08 Kasım 2023
2008 Küresel Finans Krizinin etkileri günümüzde konuşulmaya devam ediyor. Birçok ülke finans sistemini derinden etkileyen kriz borçlanma yoluyla çözülmeye çalışıldı. Trilyonlarca dolarlık ek finansal önlem bankacılık sisteminin ayakta tutulması için alındı. Ancak krizin hızla Avrupa bölgesine yayılması küresel bir karmaşaya neden oldu. İzlanda’da banka iflasları, İngiltere’de toplu işten çıkarmalar ve Yunanistan’da maaş ödemelerinin kısıtlanması krizin yansımaları olarak ortaya çıktı. İtalya, İspanya ve Yunanistan gibi ülkeler diğer aktörlere göre milli gelire oranla daha yüksek düzeyde borçlu olarak krize yakalandılar. Bunun bir sonucu olarak daha fazla fona ihtiyaç duydular ve borçluluk düzeyi daha da arttı. Küresel borçluluk oranında da benzer bir yükseliş gözlendi. 2015-2021 arasında ortalama yüzde 6 düzeyinde artan küresel borçluluk oranı, 2023’de 307 trilyon dolarlık stoka erişti. Kamunun yanı sıra şirketlerde borçluluk düzeyini artırdılar. Salgının ortaya çıkışı ve küresel bir krize neden oluşu ise toplam borçları yüzde 50’den fazla yükselti. 2019’un sonlarında 200 trilyon doların biraz üzerinde olan toplam küresel borç düzeyi 2023’ün ikinci çeyreğinde 307 trilyon dolara çıkarak tarihi bir zirveye ulaştı.
Küresel borçluluk düzeyinin geldiği nokta açısından ödenen faizlerinde 7 trilyon dolara yaklaştığını söylemek mümkün. Gelişmiş ekonomilerin ödeme zorluğu göstermemesine kıyasla gelişmekte olan ülkelerde yeni krizler meydana geldi. Arjantin, Sri Lanka, Peru, Bangladeş ve Pakistan gibi ülkelerde meydana gelen finansal krizlerin merkezinde artan faizler ve borçluluk düzeyi yer alıyordu. Ülkeler IMF gibi kuruluşlarda kurtarma fonlarına başvursalar da krizler ülke şartlarına bağlı olarak derinleşiyor. Ekonomik krizlere siyasi karmaşa eklemleniyor ve ülke vatandaşları gelişmiş ülkelere gitme eğilimi gösteriyorlar. Az gelişmiş ülkelerde de benzer bir eğilim görülüyor. Salgın sonrası yoksulluk sınırının altına düşen 200 milyondan fazla kişinin yeniden yoksulluk sınırının üzerine çıktığını söylemek güç. Salgın nedeniyle yükselen küresel işsizlik seviyesi de henüz normal düzeyine gelmiş değil. Küresel finans sisteminde beklenen krizin ise mevcut problemlerin derecesini ve şiddetini artırması beklenebilir.
2022’de gelişmiş ülkelerde çalışan kişiler kendi ülkelerine 647 milyar dolarlık mevduat gönderdiler. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için büyük bir kaynak olan başka ülkelerde çalışanların gönderdiği miktarın gelecek yıllarda artması bekleniyor. Ancak özelikle gelişmiş ülkelerde artan yabancı düşmanlığı sürecin seyrine önemli derecede etki edebilir. Yeni bir finansal krizin oluşturabileceği yabancı düşmanlığı finansın yöneleceği ülkeleri derinden sarsabilir.
Japonya, 2024 yılı kamu bütçesinde 250 milyar dolarlık faiz ödemesi planlıyor. Kamunun toplam yıllık bütçesi içerisinde yüzde 20’den fazla yer kaplayan faiz ödemeleri savunma gibi kalemlerin çok üzerinde seyir ediyor. ABD’de kamu borçlarının ulaştığı 33,7 trilyon dolarlık hacimde ABD kamu bütçesi üzerinde ciddi baskı oluşturuyor. Finansal piyasalarda yaşanabilecek yeni bir kriz oluşan borç yükü nedeniyle yeni krizleri tetikleme ihtimali taşıyor. IMF, FED ve Avrupa Merkez Bankası gibi kurumların ise mevcut finansal karmaşayı engelleyebilecek enstrümanlara sahip olduğunu söylemek mümkün değil.