istihbarat ceyhun bozkurt

Ceyhun BOZKURT – 25 Temmuz 2024

 

Sözde tarihçi özde Türk’e ait bütün değerlere düşman Ayşe Hür, öyle bir açıklama yaptı ki, adeta bir delinin kuyuya taş atması gibi olaya bakıldı. Ne dedi Ayşe Hür: “Bizim Türk beyliği sandığımız İsfendiyaroğulları, Germiyanoğulları, Aydınoğulları Kürt’tür.”

Tarihçiler bu saçmalığa gereken yanıtı verdi. Üç beyliğin de Türk beyliği olduğu biliniyor. Ancak saçmalık olarak nitelenebilecek durumun bir de arka planı var. Bu arka plan da emperyalist bir proje olan National Building’e, yani Ulus İnşası Projesine dayanıyor.

Aslında her milletin oluşma ve kurumsal altyapısını oluşturma süreci, Ulus İnşası kapsamına girebilir. Ama bunu bir proje olarak kendi çıkarları çerçevesinde başka topluluklar, devletler üzerinde uygulama süreci, ağırlıklı olarak geçen yüzyılda ortaya çıkmıştır. Yoksa Fransız İhtilali sonrasında güçlendirilen Fransız ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu sonrası tarihsel, kültürel vb. kodlarla bağlantılı olarak ön çıkan Türk kimliği, bir emperyalist projeden çok, tarihsel gerçekliklerle bağlantılı bir doğal süreçtir. Ancak aktaracağımız şey, olmayan şeyi oluşturmak veya var olanı dönüştürmekle bağlantılı bir projedir.

Projenin merkezi başta ABD olmak üzere emperyalist devletler. Bu devletler, kontrol altında tutmak istedikleri ülkeleri ve o ülkelerdeki toplulukları kendi istedikleri çerçevede şekillendirme adına projenin düğmesine basmışlardır.

Britannica’da Ulus İnşası için şu tanım yapılmakta: “Ulus inşası, bir ulus-devleti ve onun altında yatan kurumları ve topluluk duygusunu inşa veya yeniden inşa etmek için koordineli bir proje. Ulus inşasının amacı, hiç var olmamış veya düzgün bir şekilde işlememiş tutarlı bir ulus-devlet yaratmak veya çökmüş veya yok edilmiş olanı yeniden inşa etmek olabilir.”

Proje sahipleri, genellikle kendi zenginliklerini, güvenliklerini veya uluslararası konumlarını ilerletmek gibi kendi stratejik hedefleriyle motive olurlar.

Emperyalist devletler, projeyi ya doğrudan resmi kanallar eliyle ya da kontrolleri altındaki sözde sivil toplum kuruluşları özde NGO’lar üzerinden yürütür.

Proje, hem kurumsal hem de kültürel bir projedir.

Yine Britannica’da proje için şu tanım yapılmakta: “İşleyen bir devlet aygıtı yaratmanın yanı sıra, ulus inşası ulusun kendisini yaratmayı, yani egemen devletin sınırlarıyla, kusurlu da olsa, örtüşen kolektif bir kimlik yaratmayı amaçlar. Siyaset bilimci Benedict Anderson’ın öne sürdüğü gibi, kültürel kurumlar, özellikle gazeteler gibi kitle iletişim araçları, ulusun paylaşılan hayal edilen topluluğunu yaratmada önemli bir rol oynayabilir. Birçok bilim insanı, tüm bir nesilde ortak bir kimlik ve kader duygusu aşılama kapasitesi nedeniyle, ulus inşasında eğitimin kritik rolünü de vurgular. Çeşitli kültürel girişimler ulusal kimliği besleyebilir; bazıları yeni bir bayrak veya marş yaratmak gibi hızla uygulanabilirken , eğitim veya medyadaki değişiklikler gibi diğerleri uzun vadeli bir taahhüt gerektirir.

Proje kapsamında ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya ve Japonya’da, işgaller sonrasında da Afganistan ve Irak’ta yaptığı gibi devlet altyapısı yeniden organize edilmeye çalışılmıştır. Soğuk Savaş’ın bitişini “Tarihin Sonu” olarak niteleyen Francis Fukuyama, Afganistan, Irak gibi ülkelerdeki çalışmaları “Ulus İnşası” adıyla kitaplaştırmıştır. Fukuyama, 1900’lü yıllarda ABD’nin tam 17 yerde Ulus İnşası projesi gerçekleştirmeye çalıştığını, bu inşanın olmazsa olmaz koşulunun ise hedef ülkeye ABD askerinin yerleştirilmesi olduğunu aktarmıştır: “1954 yılındaki Guetemala örneğinin gösterdiği gibi, bir rejim değişikliği, nadiren, Amerikan askerleri konuşlandırılmadan da gerçekleştirilebilir. Fakat ulus inşası genellikle, ABD’nin hedef aldığı yönetimi devirmekte ve desteklediği bir yönetimi ayakta tutmada kullanılan askerlerin uzun vadeli olarak tahsis edilmesini gerektirir.”

Afganistan ve Irak’ta, ABD işgali altında yeni devlet sistemi, sözde anayasa yazma vb. girişimleri çok daha iyi analiz edebilirsiniz. Özeti, proje, emperyalizmin istediği dizaynı yapma projesidir.

Gelelim bizim aktardığımız bölüme. Projenin önemli ayaklarından biri de hedef topluma/devlete ulusal tarih, bayrak, arma, marş, gün, dil ve mitler gibi kimlikler kazandırmak da vardır. Yani var olan bir tarih genişletilir veya olmayan bir tarih üretilir, o sepetin içine her şey atılır ve sonunda geçmişten günümüze bir ulus kimliğinin tarihsel altyapısı oluşturulur.

Yüzlerce, binlerce sayfalık kitapların konusu olacak projeyi özet olarak aktarmaya çalıştım.

Bir film platformunda birilerinin “Kürdistan dağları” olarak tanımladığı Irak’ın kuzeyindeki dağlarda Neandertallerin yaşadığının ileri sürülmesini ve Ayşe Hür’ün Türk tarihine yönelik saldırısını bir de bu bilgiler ışığında değerlendirmekte fayda var.