istihbarat ceyhun bozkurt

Ceyhun BOZKURT – 02 Temmuz 2024

 

İki gündür Kayseri’nin belli bölgelerinde yaşanan ve bazı illere sıçrayan büyük provokasyonu konuşuyoruz. PYD terör örgütünün sözde yerel seçim adı altında ABD himayesinde TERÖRİSTAN kurma girişimlerinde, sözde seçimler iptal olunca “Önümüzdeki iki ay provokasyonlara dikkat” demiştim. Hatta “Oyunu Bozduk Ama Tehdit Bitmedi: Provokasyonlara Dikkat” başlıklı yazımda da vurgulamıştım: “Şimdi Ağustos’a kadar yeni bir provokasyon, terör dalgasıyla karşı karşıya kalabiliriz. Dikkatimizi içeri çekip Ağustos’ta bir oldu bitti yapabilirler. Ekonomik, siyasi, toplumsal komplolar, provokasyonlarla karşı karşıya kalabiliriz.”

İşte o provokasyonların düğmesine bastılar.

Olaylar, aklıma yaklaşık 100 yıl öncesini getirdi. Türkiye ile İngiltere o dönem Milletler Cemiyeti’nde Musul mücadelesi verirken, Türkiye içinde dönemin PKK’sı Azadi örgütü temelli Şeyh Said isyanı patlamış, Türkiye içeriye yönelmek zorunda kalmış, İngiltere ile mücadeleyi tamamlayamamıştı.

Bir benzeri Gazi olaylarında yaşanmıştı. Türkiye, ABD’nin kukla devlet planını ve PKK terör örgütünü ezmek için Çelik Harekatı’na hazırlanırken, tarihin en büyük provokasyonlarından biri yaşanmış, Alevi vatandaşlarımız sokağa çekilmiş ve Çelik Harekatı birkaç günlüğüne de olsa ertelenmişti.

Şimdi de sınırımızın öte yanında TERÖRİSTAN kurulmasını engellemeye çalışıp, Suriye ile artık yıllardır kopardığı bağı yeniden bağlamaya çalışırken bir anda içeriyi karıştırdılar. Karıştırdılar diyoruz, bu olayda yüzde 100 istihbarat servisleriyle bağlantılı ele başlarını mutlaka görürüz.

Sorun yok muydu? Elbette vardı.

Çözülmeli mi? Elbette çözülmeli.

Ama bunun kalıcı çözümü Suriye ile kurulacak diyalogla;

– Siyasi çözüm,

– Teröristlerin imhası,

– Suriye’nin inşası paralelinde ortaya çıkacaktı.

Tam da bu kanala sokulmuşken içeriyi kim karıştırdı?

Kesinlikle dış güçler.

İçerideki sorunu kaşıyarak toplumu gerip, yaşanan bir sapkınlığı (ki sapkının ne milliyetine, ne siyasi düşüncesine bakarım) gerekçe gösterip Kayseri’de, aynen terör eylemlerinde görebileceğimiz manzaraları karşımıza çıkardılar.

Sürekli “emperyalizm/siyonizm, istihbarat servisleri (CIA-MOSSAD-MI6 vb.)” dememizden rahatsız olan kesimlere de bir örnek vererek “dış güçler” gerçeğini anlatayım:

FETÖ militanlarını hepimiz biliyoruz. CIA’nın Türkiye ayağını oluşturuyorlar.

15 Temmuz 2016 gecesi, şanlı Türk askeri üniformasını işgal etmiş bir FETÖ militanı olan sözde Tuğamiral Sinan Sürer’i bir görüntüsüyle herkes hatırlar. İşgal/darbe girişimine karşı direnen vatandaşlarımıza beyaz üniformasıyla ateş etmeye çalışan militandır kendisi. Mahkemede elindekinin “cep telefonu” olduğunu ileri sürecek kadar ahlaksız olan bu şahsın çekmecesinden 19 sayfalık bir plan çıktı.

Plan, 7 Haziran 2015 seçimleri öncesinde ve sonrasında sokakları terörize etmek ve Türkiye’yi iç savaşa sürükleme planıydı. Planın dilinden planı yazanın Türk olmadığını anlıyoruz. Örneğin birinci sayfasında yazılan bir maddede 2014 tarihinin yana parantez açılarak “Tarih birebir çevrilmiştir” notu düşülmüş. Planda “HDP’nin barajı geçmesinin  seçimler öncesinde Alevi ve Kürt kökenli vatandaşlarımızı sokağa dökecek provokasyonlar yapılması hedeflenmiş. Ayrıca planlanan ayaklanma başlatılırsa yapılacaklar da anlatılmış. Plandan aktarıyorum:

“HDP ile temasa geçilirse ve vaziyetleri düzeltilebilirse barajı aşabilirler. Bu da güç dengelerini tepetaklak edecek bir sürpriz olur. Solcu parti ve iki demokratik solcu partinin Alevilerle ittifakının çözülmesi gerekiyor. Seçimlerden önce Erdoğan’ın oyunu, milliyetçi ve mezhepçi kesime karşı zayıflatmak, kargaşa ortamı oluşturmak ve Türkiye’nin güneyinde istikrarsızlığı sağlamak için Alevilerden faydalanılabilir.

(…) Alevileri destekleme konusunun üzerinde çok çalışılmalı ve imkanların yüksek olması gerekmektedir. Şunun bilinmesi gerekir; Aleviler içlerinden sadece bir ya da iki grup hariç olmak üzere silahlı mücadeleye yöneltilmemelidir. Aleviler, vandalizm şeklindeki eylemler ve uzun süreli eylemlerde çok faydalıdırlar. Güneyde, sivil isyanlar çıkarılabilir. (…) Göz yaşartıcı gaz geçirmeyen maske, gıda maddesi, yolu kesmek için lastikler gibi gelecekte gerekli olacak ihtiyaçları temin edebilmeli için onlara mali destek sunulmalıdır. Öte yandan, kendi aralarında ve dış dünyayla iletişim kurabilmeleri için internet teknik desteği verilmelidir. ERDOĞAN’ı uluslararası baskı altına almak için gece 00:00’dan önce yabancı gazetecileri bölgelere (olayların olduğu bölgelere) geçirmek, öte yandan, koruyucu yelek ve gaz geçirmeyen maskelerin anılanlara sağlanması gerekmektedir. Durumu kontrol altına alabilmek için ERDOĞAN, gerçek mermi, makineli tüfek kullanmak gibi (burada hakaret ifadesi kullanılıyor-CB) yapmaya yönelecektir. Özellikle Kürtlerin, isyanıyla meşgul olunduğu sırada dengeli bir çalışma yapılırsa, isyancı gruplara lojistik desteğe ihtiyacın olmayacağı değerlendirilmektedir. Maddi imkanların sağlanması halinde Türkiye’de her şeyi satın almak mümkündür.”

Amacı “Seçimler Öncesinde, Esnasında ve Sonrasında İstanbul’u Kaos Haline Sokmak” başlığıyla aktaran plan yazarı şöyle devam etmiş:

“Başlangıçta, Taksime nazaran Ankara gibi geniş, düzenli caddelerin olduğu, göstericilerin saklanacağı ya da yola koyulacakları sokakları ya da kalabalık meydanları olmayan bir siyasi başkentte gösteriler organize etmenin imkansız olduğunun biliniyor olması gerekir. Bu yüzden Ankara, yapılacak hesaplarda en son sırada gelmelidir, ancak buna karşılık, Ankara’da siyasi hareketliliğe paralel olarak baskın bir medya hareketliliği gereklidir.

Eğer İstanbul’da şiddetli bir karmaya yaratarak R.T. ERDOĞAN’a dengeyi kaybettirmek istiyorsak, bu bölge, halkın çatıştırma girdabına sokulması için hazırdır.(…) İstanbul’da kaos/karmaya çıkarmak konusuna gelince, mahallelerle iletişim halinde kalınarak mümkündür ve plan zamanla yayılacak ve aşağıda anlatıldığı şekilde gerçekleşecektir.”

Bu sözlerden sonra İstanbul haritası üzerinde bölge bölge, cadde cadde, sokak sokak neler yapılacağı maddelerle anlatılmış. Bazı maddeleri şöyle:

“1- Bölge (Okmeydanı ‘Şişli’) bir kafeden başlanabilir (Koza Caddesi), sonra Koçtepe bölgesine uzanan kültür, gençlik, hukuk merkezleriyle devam edilir. Polisin kolaylıkla kontrol altına alamayacağı bölgede büyük bir kalabalığı hareket ettirmek mümkündür.

2- Küçük Armutlu Mahallesi ve Sarıyer bölgesine uzanıyor, devrimciler genellikle bu bölgelerde oturuyor. Oturanların çoğunluğu Sivas ve Tokat’ta oturan Alevilerdir. İntikam almak isteyen bir kitle ve harekete geçirilmeleri mümkündür.

3- Maltepe bölgesinin bir parçası olan Gülsuyu Mahallesi, orada kendini devrimci diye addedenlerin teftiş noktaları mevcuttur. İyi düzeyde silahlıları, sorunları geliştirmek ve rekabeti sürdürmek için onlarla bağlantı kurma vesilesi ve birleştirilme imkanı mevcuttur.

4- Yeni Bosna mahallesinden Zafer isimli mahalleye kadar halkın geneli ERDOĞAN muhalifidir. Orada buluşuyorlar çünkü bölge yaklaşık 10 seneden eskidir. Türk polisinin kontrolü dışındadır. İrtibat mevcuttur ve bu bölge İstanbul’daki olayların yönetim bölgesi olabilir.

5- Demirkapı Mahallesi, orada Karanfil isimli bir kültür merkezi mevcuttur. ‘Karanfil’ kelimesi, orada hareketlilikleri düzenlemek için kullanılacak gizli kelimedir. Bu bölge daha önce İstanbul’daki eylemlerde kullanılmıştır. Çok sayıda mahalleyle içe içe girmiş olmasından dolayı korumak mümkündür. Çok sayıda kişiyi kargaşa yaratmak için harekete geçirmek üzere bağlantı kurmak mümkündür.

10- Gazi mahallesi, bölgeye tam anlamıyla etki etmektedir. Gazi Osman Paşa ve bu bölge ERDOĞAN direnişinin kalbi sayılır.

12- Mustafa Kemal Mahallesi, oradaki herhangi bir hareketlilik Ümraniye Mahallesi’ne uzanır, eğer orası alevlenirse Erdoğan kontrolü tamamen yitirir.”

15- Beyoğlu Bölgesi, bu bölgede birçok mıntıka bulunmaktadır. (Çukur Mahallesi, Hacı Mahallesi, Hacı Hüsrev Mahallesi, Hacı Ahmet Mahallesi, Dolapdere Mahallesi) Protestocular-devrimciler bu semtleri polisle çatışmaları esnasında manevra alanı olarak kullanmaktadır. Bu semtleri hareketlendirmek dahilindedir.”

Planı hazırlayanların saha çalışması yaptığı, diğer maddelerde Alibeyköy, Nurtepe vb. bölgelerin adlarının yazılmasından anlaşılıyor.

Görüldüğü gibi istihbarat servisleri ve aparatları bu tür planları hazırlarken saha çalışması yapar ve irtibatlı oldukları kişiler üzerinden provokasyon süreçlerinin düğmesine basar. Eminim ki, Kayseri’de ve birçok bölgede, bu tür istihbarat izi taşıyan planı devreye soktular. Olayların çıkarılacağı, saldırı yapılacak yerler dahil hepsinin kapsamlı analizi önceden yapıldı.

Amaç da Türkiye’nin Suriye ve Irak’a yapacağı harekatı engellemek, Türkiye’yi içe döndürmekti.

Özetle günümüzün Şeyh Saidleri karşımıza bu sefer Kayseri’de çıktı. Planı yine dış güçler yaptı.