istihbarat ceyhun bozkurt

Ceyhun BOZKURT – 28 Haziran 2024

 

Günümüzde yaşadığımız birçok gelişme yakın geçmişte yaşadığımız süreçlerin devamıdır. Cumhur İttifakı’na yönelik saldırılara baktığınız zaman, yaklaşık 10 yıllık bir yakın tarih turu atmanız lazım. Terör örgütü üzerinden Türkiye’yi Suriyeleştirme projesinin çökmesi, birilerinin canını acıtıyor. Oysa çok yaklaşmışlardı. Ama başaramadılar. Bunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın zamanında müdahalesi ve MHP’nin mücadelesi vardı.

Meseleyi açalım:

“Terör Örgütünün İşaret Ettiği Tarih ve Osman Kavalabaşlıklı yazımda işaret ettiğim 28 Şubat 2015 tarihi, aslında giriş satırlarında aktardığım mücadelenin miladı oldu diyebiliriz. (İlgili yazım için bkz. https://www.worldofturkiye.com/author/ceyhunbozkurt/teror-orgutunun-isaret-ettigi-tarih-ve-osman-kavala/ ) Öncesinde terör örgütünün Kobani olarak adlandırdığı yerdeki gelişmeler gerekçe gösterilerek yapılan saldırılar da etkili oldu ama sözünü ettiğimiz toplantıda terör örgütü, yasal ve anayasal zırh kazanma açısından önemli kazanımlar elde edecekti. Toplantıda açıklanan 10 madde, teröristbaşının ve örgüt elebaşlarının ısrarla vurguladığı “KCK/PKK terör örgütüne yasal ve anayasal zırh”ın başlıkları ile doluydu. Birileri açıklanan maddeleri “PKK silah bırakıyor” diye Türk insanına yutturmaya çalışırken işin özünü terör örgütünün açıklamalarında görüyorduk. Örgüt silah bırakma gibi bir durumun söz konusu olmadığını, istedikleri kabul edilirse en fazla Türkiye’ye yönelik eylemlerini durduracaklarını açıklıyordu. Örgüte müzahir İHD’nin o dönem başkanı olan Öztürk Türkdoğan ise PKK’nın galip geldiğini ileri sürüyordu. Türkdoğan, terör örgütünün yayın organına Öcalan liderliğindeki Kürt hareketinin uzun soluklu mücadelesinin sonucunda bu nokta ortaya çıkmıştır. Türk devleti tarafından bunu kabul etmek dışında başka çıkar yol kalmamıştıraçıklaması yaptı.

Ancak üst aklın, aparatlarının ve teröristlerin, önlerine iki büyük engel çıktı.

  • Birincisi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.
  • İkincisi Milliyetçi Hareket Partisi ve lideri Devlet Bahçeli

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sessizliğini birkaç gün sonra bozdu ve 15 Mart’ta yaptığı açıklamada Türkiye’de Kürt sorunu olmadığını söyledi: “Kardeşim neyin eksik senin? Bir Kürt olarak sen bu ülkede Cumhurbaşkanı oldun mu, oldun. Başbakan çıkardın mı, çıkardın. Bakan çıkardın mı, çıkardın. Devletin en üst kademelerine yönetici gönderdin mi, gönderiyor musun, var. Türk Silahlı Kuvvetlerinde var mısın, var. Ne istiyorsun daha? Ne istiyorsun? Allah aşkına bizden farklı neyiniz var. Her şeye sahipsiniz.”

Birkaç gün sonra ise şu açıklamayı yaptı: Ben oradaki toplantıyı da doğru bulmuyorum. (…) Açıklanan 10 maddelik metne gelince; o metinde bir demokrasi çağrısı yok. Bu metnin demokrasi adına neresini kabul edeceğim? Metni incelersek oradaki konuların çoğunun demokrasiyle falan yakından uzaktan alakası yok.

MHP Lideri Devlet Bahçeli de 1 Mart 2015 tarihinde partisinin İl Başkanları toplantısında şu açıklamayı yaptı:

“PKK, Türkiye’den toprak almadan silah bırakmayacaktır.

PKK, hain amaçlarına tam ulaşmadan silahları gömmeyecek, namluyu indirmeyecektir.

Aksini iddia eden varsa ya şerefi yoktur ya da aklını ve mantığını ha-haczettirmiş bir sefildir.

Şu zamana kadar, PKK’nın ‘silah bırakacağım’ dediğini duyan yoktur.

PKK’nın her şeyden vazgeçtiğini, ıslah olduğunu, pişmanlık gösterip adalete teslim olacağını işiten de olmamıştır.

Hepsinden önemlisi de, Öcalan’ın 10 maddelik ihanet metni Türkiye’nin mezarını kazmak, üniter milli devletin ve bin yıllık millet varlığının mahvı demektir.

Bahçeli 3 Mart’ta partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda da 10 maddelik metni, Mondros Ateşkes Anlaşması ve Sevr Antlaşması’na benzetmiştir:

“Sevr Antlaşması’na da barış diyorlardı ve Türk milletine nasıl bir cehennemi yaşatacağı da herkesin malumuydu.

İmralı canisinin hazırlayıp Kandil çetesinin ihtiyatla paraf ettiği 10 maddelik ihanet metni; Türkiye Cumhuriyeti’nin çöküş belgesi, varoluşunu inkar beyannamesidir.

(…)

30 Ekim 1918’de, Mondros Liman’ında imzalanan 25 maddeden mütevellit mütareke şartları neyse 28 Şubat 2015 tarihinde ilan edilen ihanet mutabakatı aynısıdır.

(…)

10 Ağustos 1920’de tarihe kirli bir paçavra gibi düşen ve Türkiye’nin ölüm ve imha belgesi olan 433 maddelik Sevr Antlaşmasıyla, 28 Şubat 2015’teki ihanet metni arasında esasta hiçbir fark yoktur.

İşte bu sert çıkışlar, PKK terör örgütünü güden akılla aparatlarını bozguna uğrattı. Hayal kırıklıkları büyüktü. Çünkü hedefleri Türkiye’yi Suriyeleştirmeydi. Pervin Buldan bunu afişe etmişti. Buldan, 2013 yılında Hakkari’de yaptığı konuşmada şunları söylemişti: “Kürtler statüsünü elde etti artık. Suriye’de elde edilen statü çok yakında Türkiye’de de Kürt halkının mücadelesiyle elde edilecektir.

Ancak planları bozuldu. Planları bozulunca hırçınlaştılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP’yi ve lideri Devlet Bahçeli’yi hedefe oturttular.

Selahattin Demirtaş, 17 Mart 2015 tarihinde HDP TBMM Grup Konuşmasında “Sayın Recep Tayyip Erdoğan, HDP var oldukça HDP’liler bu topraklarda nefes aldığı müddetçe sen Başkan olmayacaksın. Sayın Recep Tayyip Erdoğan, seni başkan yaptırmayacağız, seni başkan yaptırmayacağız, seni başkan yaptırmayacağız” dedi. Bu cümle HDP ve yanında duranların adeta 7 Haziran 2015 seçimlerinde slogan haline getirildi.

Firari FETÖ militanı Cevheri Güven’in itiraf ettiği gibi FETÖ de bu süreçte aktif rol aldı. O dönem Cumhuriyet gazetesi yönetimine servis üstüne servisler yapıldı. Türkiye ile DAEŞ arasında ilişki varmış algısı oluşturuldu. Üstüne üstlük DAEŞ’e, HDP mitinglerine saldırı yaptırıldı. Her şey HDP’nin barajı geçmesi üzerine kurgulandı. Seçime Ahmet Davutoğlu Genel Başkanlığı’ndaki AK Parti’ye değil, doğrudan Recep Tayyip Erdoğan’a karşı bir yarış olarak bakıldı.

HDP barajı geçince de AK Parti tek başına iktidar olma oranına ulaşmayınca AK Parti değil, Erdoğan yenilmiş havası oluşturuldu. Ayrıca o tarihe kadar öne çıkarılan Selahattin Demirtaş başta olmak üzere önde gelen HDP’liler geri plana çekilirken KCK/PKK terör örgütü elebaşları öne çıktı. KCK terör örgütü 9 Haziran’da yaptığı açıklamada, seçimleri “HDP’nin zaferi” olarak nitelerken şu talepleri sıraladı:

– Abdullah Öcalan serbest bırakılmalı,

– Örgütün taleplerini içeren Anayasa hazırlanmalı.

Yani 28 Şubat 2015 tarihindeki kazanımlarını savundular.

Yeniden pervasızlaştılar.

HDP’den Muş Milletvekili seçilen Burcu Çelik, 8 Haziran’da, HDP’nin kutlamasında korucuları tehdit etti: “Bu memleketten defolup gideceksiniz. Bize uzattığınız o keleşi size çevirmesini biz çok iyi biliyoruz.

Tehditlerin yanı sıra saldırılarını da artırdılar. PKK terör örgütü, 9 Haziran’da Diyarbakır’da Hüda-Par’a yakınlığıyla bilinen Yeni İhya Der Başkanı Aytaç Baran’ı evinden çıkarken silahlı saldırı sonucu öldürdü. Saldırı sonrası çıkan olaylarda toplam 3 kişi öldü. Selahattin Demirtaş da olaylarla ilgili yaptığı açıklamada Türkiye’ye “iç savaş”la tehdit etti.

Aynı süreçte Davutoğlu Genel Başkanlığı’ndaki AK Parti, tek başına hükümet kuramadığı için koalisyon görüşmelerine başlamıştı. Birileri Davutoğlu Genel Başkanlığı’ndaki AK Parti ile Kemal Kılıçdaroğlu Genel Başkanlığı’ndaki CHP’nin koalisyonunu istiyordu. Hatta dönemin HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken de böyle bir koalisyonu desteklediklerini “AKP-CHP koalisyonunun Türkiye’nin geleceği açısından sağlam bir programla birlikte, pek çok soruna çözüm getirebileceğini düşünüyoruz” sözleriyle açıklamıştı. Ancak görüşmelerden sonuç çıkmadı.

O dönem Kemal Kılıçdaroğlu, MHP’ye “Koalisyon kuralım, HDP doğrudan olmasın, dışarıdan desteklesin, Başbakanlık koltuğuna da Devlet Bahçeli otursun” teklifini getirdi. Adeta sözünü ettiğimiz bölünme planına MHP ve lideri Devlet Bahçeli davet ediliyordu. Kılıçdaroğlu’nun Çözüm Süreci’ndeki birçok açıklamasında görüldüğü üzere HDP’nin ve dolayısıyla PKK’nın bazı talepleri örtüşüyordu. HDP’nin müdahil olduğu bir koalisyon Türkiye’yi yıkıma götürürdü. Devlet Bahçeli ve MHP bu planı elinin tersiyle itti.

İşte Devlet Bahçeli ve MHP’nin hedef alınması da bu süreçte başladı. Bir taraftan Erdoğansız AK Parti istenirken, diğer taraftan MHP’de lider ve yönetim değişikliği çalışmaları hız kazandı. Amaç, 28 Şubat 2015’te belli bir aşamaya getirdikleri bölünme planını hayata geçirmekti ve önlerindeki engelleri temizlemek istiyorlardı. Önce MHP’yi ele geçirmeye çalıştılar. Tarla kurultayları bile düzenlediler. Milliyetçileri-Ülkücüleri PKK’nın siyasi ayağıyla yan yana getirmek istiyorlardı. Bu hedeflerine ulaşamayınca bölmeye çalıştılar. İşte İyi Parti projesinin başlangıç noktası buydu. Zaten sonrasında İyi Parti’nin HDP ile Anayasa çalışması yapması, seçim ittifakı kurması bütün projeyi afişe etmişti.

Ama başaramadılar. Projeler tek tek çöktü.

İşte o günden bu yana da Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’yi hedef almaya devam ediyorlar. Çünkü Suriye ve Irak’tan toprak kopararak bir TERÖRİSTAN kurmanın önündeki engel Erdoğan-Bahçeli liderliğindeki Cumhur İttifakı.

Recep Tayyip Erdoğan’a, Süleyman Soylu’ya, Berat Albayrak’a, Mehmet Uçum’a vb AK Parti ve Cumhurbaşkanlığı yetkilileri ile Devlet Bahçeli’ye, MHP’ye, Ülkü Ocaklarına saldırmanın temel nedeni bu. Bu engeli kaldıramadıkları sürece TERÖRİSTAN kurmak birileri için hayal.

“CHP de TERÖRİSTAN’ı engeller” diyenler çıkacaktır. Tek kelime terör örgütünü hedef almayan, Türk-Türkiye düşmanı HDP/DEM’le aynı potada ilerleyen CHP yönetimi mi PYD terör örgütünü imha edecek? Güldürmeyin derim.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.